Cilt:59 Sayı:01 (2019)

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 35
  • Item
    Anne ve babaların ortak ebeveynlik davranış ve algılarının romantik bağlanma ile ilişkisi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Sümer, Nebi; Other; Other
    Ortak ebeveynlik, anne ve babaların çocuk yetiştirmeyle ilgili sorumlulukları paylaşmaları, birbirlerini desteklemeleri ve aile içindeki dinamikleri birlikte yönetmeleri olarak tanımlanır (McHale, “Coparenting and Triadic…” 985). Mevcut çalışmada, gözlemlenen ve algılanan ortak ebeveynliğin, bağlanma kaygısı ve bağlanma kaçınması olarak iki boyutta ölçülen romantik bağlanma ile ilişkisi incelenmiştir. Çalışmaya üç aylık bebek (Ort. = 103.78 günlük) sahibi 45 anne-baba bebekleriyle birlikte katılmıştır. Ev ziyaretleri yapılarak ve Lozan Üçlü Oyun Paradigması (Fivaz-Depeursing ve Corboz- Warnery 1) kullanılarak, anne-babalardan bebekleriyle 10'ar dakikalık yarıyapılandırılmış etkileşimlerde bulunmaları istenmiş ve etkileşimler videoya kaydedilmiştir. Kaydedilen ortak ebeveynlik davranışları, “Ortak Ebeveynlik ve Aile Değerlendirme Sistemi” (McHale ve diğerleri, “The Transition to Coparenthood…” 711) kullanılarak araştırmacılar tarafından kodlanmıştır. Algılanan ortak ebeveynlik ve romantik bağlanma değişkenleri, sırasıyla “Ebeveynlik İşbirliği Ölçeği” (Abidin ve Brunner 31) ve “Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II” (Fraley, Waller ve Brennan 350) ölçekleri ile öz bildirim yöntemiyle değerlendirilmiştir. Bulgular, hem gözlemlenen hem de algılanan olumlu ortak ebeveynliğin, romantik bağlanma boyutları ile olumsuz yönde ilişkili olduğunu göstermiştir. Bağlanma kaygısı ve kaçınması yükseldikçe anne ve babaların bebekleriyle birlikte etkileşimde bulunurken daha az işbirliği gösterdikleri gözlemlenmiştir. Algılanan ortak ebeveynlik ise, hem anneler hem de babalar için sadece bağlanma kaçınması ile (kaygısı ile değil) ilişkili bulunmuş, bu bulgu da ilişkisel Türkiye kültüründe bağlanma kaygısının görece daha işlevsel olduğunu gösteren diğer çalışmaları desteklemiştir.
  • Item
    Kızılırmak kavsinin güneyinde yeni bir ölü gömme geleneği: Kültepe inler dağı extramural mezarlığı
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kulakoğlu, Fikri; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Kültepe'de 70 yıldır sürdürülen kazılar Anadolu'nun Erken Tunç Çağı'ndaki kültür ve ticareti hakkında büyük ölçüde hayati bilgiler sunarsa da, özellikle Erken Tunç Çağı'nın ölü gömme gelenekleri hakkında çok az bilgi elde edilmiştir. Erken Tunç Çağı evlerinin tabanları altında basit toprak mezarların yanısıra hem taş sanduka hem de küp mezarlar kaydedilmiştir. Buna karşın, civarda herhangi bir yerleşim dışı mezarlık tespit edilememiştir. Esasen, önceleri Kültepe'nin içinde bulunduğu Kızılırmak yayının güneyindeki alanda yerleşim dışında ölü gömme geleneğinin olmadığı farzedilmekteydi. 2014 yılında, Kültepe'nin 2 km güneydoğusundaki İnler Dağı civarında kaçak kazılar tespit edildi. İnler Dağı sırtlarındaki 100 metrelik bir alanda yüzeye saçılmış kap parçalarından ve kaçak kazı çukurlarından, burada çok sayıda küp mezarın kazıldığı ve yağmalandığı anlaşıldı. Bakanlıktan alınan izinler sonrasında 2014 Kasım ayında hemen kazılara başlanmış ve bu kazılar 3 sezon boyunca sürdürülmüştür. 2014-2016 yılları arasında sürdürülen kazılarda çoğu tahrip edilmiş veya aşınmış toplam 67 mezar kazılmıştır. İnler Dağı Mezarlığı'nın keşfi, yerleşim alanı dışındaki gömü ve ölü gömme geleneklerinin incelenmesi için çığır açıcıdır. İlk inceleme sırasında görüldüğü gibi, mezarlık muhtemelen İnler Dağı ile sınırlı değildir. Yaklaşık 500 metre batıda, kaçak kazı izleri ve mezar küpü parçaları bulundu ki bunlar da çok daha geniş bir alanı kapsayan bir mezarlığa işaret etmektedir.
  • Item
    Geç çocukluk dönemi anadili ediniminde taksonomik ulamlaştırma becerileri
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Önal, Özay; Other; Other
    Dilin ve kültürün en temel unsurlarından olan “ulamsal sistem”, insan zihninin ulamlaştırma yetisinin bir ürünüdür. Ulamlar, ulamsal sistem içinde çeşitli ilişki biçimleri sergileyerek yer alırlar. Söz konusu ilişki biçimleri genel hatlarıyla “tematik” ve “taksonomik ilişkiler” olarak sınıflandırılabilir. Tematik ilişkiler, ulamlar arasındaki çağrışımsal, işlevsel, biçimsel görünümsel, yapısal ve benzeri ilişkileri kapsar (örn. tabak ile seramik, mutfak, çatal, çorba arasındaki ilişki). Ulamlar birbirleriyle anlamsal içerme veya kapsama ilişkisi üzerinden de ilişkiler kurarlar ki, bu tip ilişkiler, “Taşıt>Araba>Spor araba” örneğinde olduğu gibi “taksonomik ilişkiler” olarak adlandırılır. Taksonomiler bilginin bu ilişki çerçevesinde organize edildiği zihinsel yapılar olarak karşımıza çıkar. Bir taksonomi ÜST, TEMEL ve ALT düzey olmak üzere üç anlamsal düzeyden (katmandan) oluşur. ÜST düzey en genel ve kapsayıcı; TEMEL düzey orta genellikte, en kullanışlı ve en kolay anlaşılabilir; ALT düzey ise en detaylı anlam içeren düzeydir. Bu araştırmada, taksonomik organizasyon yapabilme becerisinin gelişimsel açıdan incelenmesi amacıyla 2, 4, 6. ve 8.sınıf öğrencilerine, birbiriyle bağlantılı üç test uygulanmıştır. Katılımcılardan, “Mobilya>____>____ “ gibi yarı yapılandırılmış taksonomilerde verilen boşlukları uygun ulamlarla doldurup KABUL EDİLEBİLİR DİZİLİŞler (KED) oluşturmaları beklenmiştir. Sonuçlar, KED oluşturma becerisinin yaşla doğru orantılı olarak geliştiğini göstermiştir. KED oluşturamadıkları durumlarda, katılımcıların tematik ilişkilendirmelere başvurduğu gözlemlenmiştir. Diğer yandan, katılımcıların “tamlama” ve “bileşik sözcükler” arasında ayrım yapabilme becerisi, ALT düzey ulamlara ait sonuçlar açısından ilginç görünümler sunmuştur.
  • Item
    Raw materıal analyses of the lower paleolıthıc chıpped stone ındustry of karaın cave: prelımınary results
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Aydın, Yavuz; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Bu çalışma, Türkiye'de bir Alt Paleolitik buluntu topluluğu üzerinde yapılan ilk hammadde analizlerinin sonuçlarını sunmaktadır. Bu çalışma için, Anadolu'nun en önemli Paleolitik yerleşimlerinden bir tanesi olan Karain Mağarası'nın Alt Paleolitik seviyelerinden elde edilen 53 adet arkeolojik buluntuya ait karakteristik örnek ile Karain çevresindeki hammadde kaynaklarından toplanmış olan 26 adet radyolarit blok kullanılmıştır. Çalışmanın amacı, Karain Mağarası'nda iskan etmiş olan Alt Paleolitik avcı-toplayıcı grupların yontmataş endüstrinin üretimi için kullanmış oldukları hammadde türlerini belirlemek ve potansiyel hammadde kaynakları ile ilgili ilk fikirleri elde etmekti. Hammadde karakterizasyonu ve köken çalışmaları için stereo-mikroskop analizlerini içeren petrografik yöntemler kullanılmıştır. İlk sonuçlar, Karain Mağarası Alt Paleolitik sakinlerinin yontmataş hammadde temini için çeşitli kaynaklardan faydalandığını göstermektedir. Beklenmeyen bir sonuç olarak, yerleşime yaklaşık 10 km uzaklıkta yer alan Burhan Nehri'nin ana hammadde kaynağı olarak kullanılmış olabileceği görülmüştür. Başlangıçta mantıksız gibi görünen bu tercih, erişilebilirlik ve hammadde bolluğu gibi diğer kaynaklara nazaran daha uygun olan şartların varlığıyla açıklanabilir.
  • Item
    Dünyada ve Türkiye'de görme engellilik: zaman çizelgesi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Subaşıoğlu, Fatoş; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Görme engellilik, tarihte her toplumda farklı şekillerde yorumlanmış olmakla birlikte, insanın en değerli duyusunun kaybı olarak düşünülmüştür. Antik Çağ'dan itibaren görme engellilik, merak uyandıran fiziksel bir durum olarak algılanmış; Antik Çağ'da "doğaüstü güçlerin" körlüğe yol açtığına inanılmış; Orta Çağ'da ise insanın görme yetisinden mahrum bırakılması yaygın bir ceza şekli olarak uygulanmıştır. Bu çağrışımın etkisiyle de görme engellilik, toplumda olumsuz bir algı yaratmış ve görme engelli bireyler Orta Çağ Avrupası'nda toplum yaşamına tam olarak dâhil edilmemişlerdir. Rönesans Avrupası'nda da görme engellilik, bir yandan "ceza", diğer yandan ise "ruhanî içgörü"nün yansıması olarak bir "ödül" şeklinde değerlendirilmeye devam etmiştir. Bununla birlikte, artan hastalıkların çeşitli engellilik durumlarını beraberinde getirmesiyle, görme ve diğer engellilerin toplumsal açıdan görünürlüğü artmıştır. Sanayi Devrimi ile birlikte ise görme engelli bireylere yönelik toplumsal düzenlemelerin ivme kazandığı görülmektedir. Bu zaman çizelgesi, insanlık tarihi kadar eski olan engelli tarihinde dünyada ve ülkemizde engellilerin, özellikle görme engellilerin yaşamını etkileyen önemli tarihsel olayların, bireylerin, grupların, kurumların, yasal düzenlemelerin, bazı teknolojilerin kronolojik gelişim çizgisini içererek, dünyada ve Türkiye'de görme engellilerin yaşam kalitesini iyileştirme yönünde yapılan toplumsal, kültürel, siyasi, eğitimsel ve tıbbi girişimlerin tarih içindeki gelişimine olan farkındalığı artırmayı amaçlamaktadır.
  • Item
    Ten days ın a mad-house: ıncarceratıng the ın/sane ımmıgrant body wıthın the Amerıcan correctıonal system
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Gümüş, Gamze Katı; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    1887 senesinde Nellie Bly mahlasını kullanan gazeteci Elizabeth Cochrane, The New York World gazetesi adına Blackwell's Island Akıl Hastanesindeki dinamikleri ifşa etmek için gizli göreve gittikten sonra Ten Days in a Mad-House adlı yazısı gazetede basıldı. Bu amaçla akıl hastası bir kadın rolüne, daha da ilginci akıl hastası Kübalı bir kadın rolüne giren Bly'ın Ten Days in a Mad-House adlı anlatısı akıl hastası göçmen bedeninin 19. yüzyıl Amerikan toplumunda olduğu kadar dönemin çağdaş enstitülerinde de nasıl karşılandığını göstermektedir. Metin, 'gözden çıkarılabilir' akıl hastası göçmen bedenin Amerika Birleşik Devletleri'nin kapitalist yapısına bir yük olarak görünmesinden dolayı ırk ıslahı, biyopolitika ve göçmen bedenin ulussuzlaştırılması gibi temel kavramlar ile birlikte incelenmektedir. Foucault'nun biyopolitika ve ıslah sisteminin işleyişleri üzerine fikirleri, erk sistemi içerisindeki kurumsal işleyişleri daha da sorgulamak için Bly'ın metnine uygulanmaktadır. Buna ek olarak Agamben'in homo sacer (kutsal insan)'in çıplak hayatı hakkındaki savları akıl hastası göçmenin özgürlüğünün ıslah sisteminde nasıl elinden alındığını göstermek için kullanılmaktadır. Bu makalede istenmeyen göçmenin hapsedilişi, Nelly Bly'ın deliliği biyopolitik bir performans olarak nasıl sergilediği ve akıl hastası göçmen bir kadını canlandıran beyaz bir kadın olarak hem ırksal hem de sosyal sınırları nasıl geçtiğiyle ilişkili olarak incelenmektedir.
  • Item
    Reflections of medievalism in utopian fiction: William Morris's a dream of John Ball
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Hay, Funda; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Bir ütopya yazarı olan William Morris, genel olarak ideal dünya düzenini Ortaçağ döneminde geçen kurgularla yaratmıştır. Yazara göre, Ortaçağ, hiyerarşik yapısından dolayı dönemin örnek teşkil edecek bir topluma ev sahipliği yapmasına engel olan feodalizmin varlığından dolayı nispeten ideal bir toplum düzeni sunmaktadır. Ancak yine de köylülerin yaşamlarındaki uyum ve birlik ile zanaatkârlar ve/veya işçiler arasındaki iş dağılımı Morris'in ütopya algısının temelini oluşturmaktadır. Sonuç olarak feodalizmi yenmek için atılmış başarısız bir adım olsa da Morris 1381 yılında gerçekleştirilen Köylü Ayaklanması'nı dayanışmanın somut bir örneği olarak görmekteydi. Böylece insanların sosyalist ideolojiler çerçevesinde ideal bir toplum düzeni kurabileceğine inanmıştır. A Dream of John Ball (John Ball'un Rüyası) (1886) isimli romanında yazar, kendisini ayaklanmanın olduğu zamanlarda, on dördüncü yüzyılda bulan anlatıcının rüyasını anlatmaktadır. Söz konusu eserinde Morris Viktorya dönemi proletaryasına sanayicilere karşı ayaklanmak için dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda bu çalışmada Morris'in Köylü Ayaklanması'nı on dokuzuncu yüzyıl Britanya toplumunun dayanışmayı kuvvetlendirmeleri ve ideal bir dünya kurmalarını teşvik etmek amacıyla sosyalizm propagandası olarak nasıl kullandığı ele alınacaktır.
  • Item
    Üniversite öğrencilerinde beden algısı ve beden kitle endisi arasındaki ilişkinin incelenmesi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Önal, Sibel; Antropoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Beden algısı, bireyin kendini zihninde canlandırması olarak tanımlanabilmektedir. Geçtiğimiz yıllarda ülkemizde obezite ve fazla kiloluluk prevelansı gençlerde de hızlı bir artış göstermektedir. Kilo artışı erkeklerin ve kadınların beden algısını negatif olarak etkilemekte ve bu durum medyada zayıflığın idealleştirilmesiyle ilişkilendirilmektedir. Araştırmanın temel amacı, üniversite öğrencilerin kendi zihinlerinde canlandırdıkları beden algı düzeyleri ile boy, ağırlık ve beden kitle endisleri (BKE) arasındaki ilişkinin belirlenmesidir. Araştırmanın örneklemini Ankara ve Sivas'ta öğrenim gören, 17-30 yaş arası 617 (304 erkek ve 313 kadın) üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda BKE değerlerine göre erkeklerin %0.3'ü ve kadınların %6.1'i zayıf, erkeklerin %9.9'u ve kadınların %6.4'ü obez olarak saptanmıştır. Beden ağırlığı algısı durumuna göre erkeklerin %6.1'i ve kadınların %29.6'sı kendilerini zayıf, erkeklerin %47.7'si ve kadınların %20.3'ü kendilerini fazla kilolu kabul etmektedir. Vücut algısı ölçeği ortalama puanı her iki cinsiyet arasında istatistiki açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Her iki kentte eğitim gören erkeklerin kendilerini daha zayıf, kadınların daha kilolu algıladıkları belirlenmiştir. Kadınların görsel kaygılarla, erkeklerin ise sağlıklı olmak için kilo vermek istedikleri ve son bir ayda diyet yapan bireylerde kadınların daha yüksek oranda olduğu saptanmıştır. Araştırma sonuçları bireylerin fiziksel durumunun değerlendirilmesi ve beden hoşnutsuzluğunun rolü açısından da tartışılmıştır.
  • Item
    Jacques Lacan'ın Yapısalcılık İle Karmaşık İlişkisi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Birlik, Nurten; Other; Other
    Jacques Lacan'ın psikanalitik kuramlarını sorunsuz bir şekilde yapısalcı ya da postyapısalcı bir zeminde değerlendirmek, yaşadığı dönüşümlerden dolayı ve yapısalcı olarak gruplandırıldığı döneminde postyapısalcı öğeleri, postyapısalcı olarak gruplandırıldığı döneminde ise hâlâ bazı yapısalcı öğeleri barındırdığı için hatalı bir yaklaşım olur. Tıpkı Fransız düşünür Roland Barthes'ın düşünsel evriminde olduğu gibi, Lacan'ın da yapısalcı döneminde, özneyi imleyenin etkisinde bir süreç ya da 'operasyonel bir nosyon' olarak alması ve istikrarlı olamayan ontolojik bir zemine oturtması gibi postyapısalcı izler görmek olasıdır. Postyapısalcı olarak nitelenen döneminde de, yapısalcı düşüncenin belirleyici özelliklerinden olan topolojiye olan ilgisinin, ve değişik psişik fenomenlerin bir topoloji üzerinden anlatılması eğiliminin korunması; psişik mekanizmaların anlaşılmaya çalışılması; ve bir gerçeklik arayışı gibi öğelerin korunduğunu görürüz. Yine de Lacan'ı okurken ve onun kuramlarını çözümlerken bu kuramların hangi dönemine ait olduğunu bilmek, yapılan çalışmanın iç tutarlılığı ve olası bir mantık hatasına düşmemek için önemlidir. Bu çalışmada Lacan'ın klinik pratiğinden ziyade, onun psikanalitik kuramlarının yapısalcılık ve kısaca postyapısalcılık bağlamında bir değerlendirmesi yapılacaktır. Bu çalışma Lacan'ın kuramlarının yapısalcılık ve postyapısalcılık arasında bir eşiğe yerleştirilmesinin daha doğru olacağını savunur.
  • Item
    John Fowles' nature wrıtıng and englısh Romantıcısm
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Mete, Barış; Other; Other
    Bu çalışma, İngiliz Romantizmi ile yirminci yüzyıl İngiliz roman yazarı John Robert Fowles'un doğa yazımının kuramsal tartışmalarında yer alan doğa yorumlamaları arasındaki ilişkinin yapısını incelemektedir. Romantik akımın İngiliz Edebiyatı'nda on sekizinci yüzyıl sonunda ortaya çıkışının, dönemin edebiyat kuramında doğa kavramının tanımlamaları açısından büyük bir gelişmeye işaret ettiği bu doğrultuda belirtilmektedir. Romantizm esas anlamda, o dönemde İngiltere'de sürdürülmekte olan edebiyat çalışmalarına doğa kavramının yeni bir algısını tanıtmıştır. Doğa kavramı Rönesans İngilteresi'nde Sir Philip Sidney'in klasik Aristocu edebiyat tanımının yorumları ile başlayarak, yazar ve eser arasındaki bağı tümüyle nitelendirmiştir. Bu bağ çerçevesinde doğa çağdaş gerçekliği, daha belirgin bir ifade ile gerçeği belirtmiştir. Bu türde klasik bir doğa kavramı, takip eden iki yüzyıl boyunca özellikle de John Dryden, Alexander Pope ve Samuel Johnson'ın tartışmaları ile İngiltere'de edebiyat çalışmalarını tekelinde tutmuştur. İlk olarak Romantizm akımıyla doğa kavramı gezegenin bütün belirleyici özellikleri ile yeryüzünü ifade etmeye başlayan bir kavram haline gelmiştir. Romantik kuram ayrıca, şairin öznelliğinin geleneksel eleştiri öğretisi karşısındaki önceliğini de vurgulamıştır. Bu çalışma bu nedenle, Fowles'un doğa yazımının aynı zamanda insanın doğayı suistimaline dikkat çekmeyi de amaçlayan Romantik bir yaklaşım olduğunu ileri sürmektedir. Fowles'un doğa yazımı aynı zamanda bu soruna olan genel kayıtsızlığa karşı bir itiraz olarak da okunmalıdır.
  • Item
    'Scotland, natıon-states and beyond': natıonal Identıty and culture ın kathleen jamıe's poems “ınterregnum” and “23/09/14”
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Demir, Ayşegül; Other; Other
    Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İskoç şiirinde öne çıkan İskoç ulusal kimlik bilinci ile ilgili konular, İskoç bağımsızlık hareketinin başlaması ve yüzyıl dönümü İskoç şiirinde belli başlı geleneksel yazınsal özelliklerin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynamıştır. Çağdaş bir İskoç şairi olan Kathleen Jamie, söz konusu ulusal kimlik konusunu yazınına taşıyan yazarlardan birisi olmuştur. Genelde Jamie doğa ve çevre ile ilintili konulara odaklansa da eserlerinde, İskoçya ve İskoç kültürü konularına da yer vermektedir. Hatta yazar, 1999'da İskoçya'da, sonucunda bağımsız bir İskoç Parlamentosu hakkı elde edilen bağımsızlık hareketine de katkıda bulunmuştur. Jamie, bağımsızlığın tutkulu bir destekçisi olarak, şiirlerinde İskoçya'nın kültürel geçmişi, kimliği ve mevcut siyasi durumunu ve bunun yanı sıra lehçeleri ve siyasi tarihini de ele almaktadır. Bu bağlamda, bu çalışma, İskoçya'nın ulusal kimliğinin, siyasi durumunun ve kültürünün ele alındığı “Interregnum” ve “23/09/14” adlı şiirlerine odaklanacaktır. Söz konusu şiirler sırasıyla Jamie'nin 1997 referandumu sırasında yazmış olduğu Jizzen (1999) ve 2014 bağımsızlık referandumu sürecinde yazmış olduğu The Bonniest Companie (2014) adlı şiir kitaplarından alınmıştır.
  • Item
    The psychogeography of t.s. elıot's cıty poems
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Şen, Seda; Other; Other
    T.S. Eliot'ın “The Love Song of J. Alfred Prufrock,” “Preludes” ve “Rhapsody on a Windy Night” şiirlerinde kent sürekli değişen, farklı yönleriyle betimlenen bir imgedir. Eliot bu şiirlerinde kentte yürüyen bir şiir kişisi kullanarak farklı açılardan kenti okuyucunun zihninde yeniden oluşturmaktadır. Kullandığı bu kent imgesi Eliot'ın şiirlerinin mekansal yaklaşımlarla incelenebileceğini ve bu sayede kente dair edebi bir harita oluşturulabileceğini göstermektedir. Örneğin Londra gibi kentler ve başka kurgusal kentler parçalı imgelerle birleştirildiğinde kentin edebiyatı geçmişi ve çağdaşı birlikte barındırabilmektedir. Kent içerisinde yürüyerek gördüklerini betimleyen şiir kişisi kullandığında Eliot, bir oturuşta okuyucunun kenti zihninde bütünüyle canlandırmasını sağlayabilmektedir. Bu izlenimi verebilmek için şiir kişisi bir yandan kentin sokaklarında dolaşır, bir yandan şehrin panoramasını uzaktan seyre dalar. Makalede Eliot'ın şiirleri incelendiğinde kenti kent yapanın sadece binalar ve insanlar değil aynı zamanda bellek, edebiyat, ve deneyimlerin kentin kimliğini oluşturmada nasıl bir rol oynadığı tartışılacaktır.
  • Item
    Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın İtalya seyahati (1884)
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Sönmez, Merve Cemile; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Gazi Ahmet Muhtar Paşa özellikle Yemen, Girit İsyanlarında ve 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşındaki başarılarıyla bilinen değerli bir Osmanlı askeri ve sadrazamıdır. Ömrünün büyük bir bölümü savaşlarla ve isyanları bastırmakla geçen paşaya döneminin padişahları tarafından değer verilmiş ve paşa yüksek rütbelerle ve nişanlarla taltif edilmiştir. Paşa, Sultan Abdülaziz ile birlikte Avrupa seyahatine çıkmasından yaklaşık yirmi sene sonra Sultan II. Abdülhamit tarafından o dönem iyi ilişkiler sürdürülen Almanya ve İtalya'ya birer yıl arayla “fevkalade elçi” sıfatıyla gönderilmiştir. Bu seyahatlerin amacı hem Avrupa'daki askeri gelişmeleri takip etmek, hem de padişah tarafından krallara gönderilen hediyeleri götürmekti, herhangi diplomatik bir neden içermemekteydi. Bu çalışmada, Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın 1884 yılı Ocak ayında İtalya'ya yaptığı seyahat Osmanlı arşiv belgelerine, Osmanlı ve İtalya basınına göre incelenmiştir. Paşa ayrıca beraberindekilerle birlikte gün gün ne yaptıklarını, kral ve kraliçe ile görüşmelerini, hangi konulardan bahsedildiğini, neler yaşadıklarını ve nerelere gittiklerini rapor haline getirmiş ve padişaha layiha olarak sunmuştur. Bu layiha Osmanlı Devleti ve İtalya tarihleri açısından önemli bazı detaylar içermektedir.
  • Item
    Liman tepe örnekleri ışığında oval planlı yapılar
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Tuğcu, İrfan; Other; Other
    Sığınaktan başlayarak modern konuta kadar uzanan mimari anlayış, coğrafi ve iklimsel yapının yanı sıra kültürel ve ekonomik değişimlerle paralel olarak şekillenmiştir. Bu uzun tarihi süreç içerisindeki değişimin her safhasına ait izleri, mimari düşünce içerisinde görmek mümkündür. Bu zaman dilimi içerisinde oluşan bilgi birikimi, buna bağlı olarak ortaya çıkan ihtiyaçlar önceden kurgulanmış mekân-konutları, bunlarda planlı yerleşimleri oluşturmuşlardır. Günlük yaşam ve üretim faaliyetlerinin uzunca süre bir arada yürütüldüğü mekân / konutlar; yaşam biçimi, teknolojik gelişmeler ve hızla çeşitlenen sosyoekonomik şartlara bağlı olarak hem plan hem de kullanım özellikleri açısından değişmiş /çeşitlenmiştir. Plan ve işlev açısından bu çeşitlilik içerisinde yer alan oval planlı yapıların Anadolu'daki erken örnekleri Batı Anadolu'da karşımıza çıkmaktadır. Bu makalede Liman Tepe kazılarında açığa çıkmış olan ve Orta Tunç Çağ'ına tarihlenen oval evlerin yerleşim şemasındaki konumları ve teknik özellikleri genel hatları ile çevre kültür bölgelerinde görülen örneklerle birlikte değerlendirilmiştir.
  • Item
    2017 yüzey buluntuları ışığında kızılin yontmataş endüstrisinin tekno-tipolojisi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kartal, Gizem; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Antalya'da Batı Toroslar üzerinde yer alan ve Katran Dağı Mağaralarından biri olan Kızılin'de 2017 yılında kazı alanının açılması ve çevre düzenlemesi çalışmaları sırasında yüzeyde görülen çok sayıdaki malzemenin toplanması gerekmiştir. Tekno-tipolojik açıdan oldukça nitelikli olan bu parçalar üzerinde yapılan analiz çalışmaları önemli sonuçlar vermiştir. 2017 yılında yapılan bu çalışmalar sonucunda ele geçen yontmataş buluntuların teknolojik ve tipolojik özelliklerinin belirlenmesi ve sunulması bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Bu yerleşimden yüzey toplaması sonucu elde edilen yontmataş materyalin tekno-tipolojik açılardan tanımlanmasının ardından bölgede yer alan diğer yerleşimlerden ele geçen materyal ile karşılaştırılması da amaçlanmaktadır. Bu karşılaştırmalar yapılırken Kızılin'den elde edilmiş herhangi bir tarih olmaması nedeniyle kesin yorumlamalardan ziyade teknolojik ve tipolojik olarak görece yorumlamalara gidilecektir. Yerleşimin Anadolu Paleolitik'i açısından yerinin kesin bir şekilde belirlenebilmesi için ileriki yıllarda yapılacak sistematik kazılardan ele geçen buluntular ile bunlardan elde edilecek sonuçlar oldukça önemlidir. Öncelikle in situ tabakalardan elde edilecek mutlak tarihlendirmeler yontmataş materyalin kronolojik açıdan yerinin konumlandırılmasında önemli bir rol oynayacaktır.
  • Item
    Üniversite öğrencilerinin e-devlet algısı: memnuniyet, güven ve kullanım devamlılığı niyeti üzerine bir araştırma
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Yalçınkaya, Bahattin; Other; Other
    En basit tanımlama ile resmi kurum ve kuruluşların sunduğu hizmetlerin tek bir yapıda toplanarak vatandaşlara internet üzerinden sunulması olan e-devlet kavramı, süreçleri interaktif bir ortamda toplayıp; bilgiye/belgeye/süreçlere etkili, verimli, doğru ve hızlı bir şekilde eriştirerek bireylerin e-vatandaşa dönüşmesini sağlamıştır. Bunun bir sonucu olarak bireyler de e-devlet içerisinde veri/bilgi/belge oluşturma sürecine katılarak ekatılımcılığı (e-demokrasiyi) işler hale getirmiştir. En önemli amacı verimli bir kamu üst/altyapısının inşasını sağlamak olan e-devlet, tüm süreçlerin merkezine bireyleri alarak çağdaş bir yönetim felsefesine geçişi sağlamıştır. Bu sayede “klâsik” “sıkıcı” bürokrasi işlemleri, yerini daha hızlı sonuç alınabilen yeni bir işlem türüne (e-bürokrasi) bırakmıştır. E-devletin işlerliğini (algısını), bireyler açısından test etmek üzere literatürde çeşitli araştırmalar bulunmaktadır. Bu çalışmada Türkiye'de eğitim gören üniversite öğrencilerinin e-devleti nasıl algıladıkları araştırılmıştır. 1016 öğrenciye uygulanan anket sonucunda; öğrencilerin e-devleti kullanma eğiliminin yüksek olduğu; hizmetlerden duyulan memnuniyetin e-devletin kullanım devamlılığına etki ettiği ve e-devlet platformuna güvendiklerini ortaya koymuştur. Ayrıca yapılan çeşitli analizler sonucunda (güvenirlik, geçerlik, doğrulayıcı faktör analizi vb.) uygulanan ölçeğin geçerli ve yüksek güvenirlik ve geçerliğe sahip olduğu görülmüş ve oluşturulan 3 hipotez de (H1: “Edevletten duyulan memnuniyetle e-devlete olan güven arasında pozitif yönlü bir etkileşim vardır”, H2: “E-devlete duyulan güven ile e-devleti kullanım devamlılığı niyeti arasında pozitif yönlü bir etkileşim vardır” ve H3: “E-devletten duyulan memnuniyet ile e-devleti kullanım devamlılığı niyeti arasında pozitif yönlü bir etkileşim vardır”) yüksek korelasyon ile kabul edilmiştir.
  • Item
    Türkçe'deki geçmiş zaman bildirme kiplerinin tümce hatırlamaya etkisi
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Aydın, Çağla; Other; Other
    Bu çalışmada, Türkçe'deki geçmiş zaman bildirme eklerinin, tümcelerin hatırlanmasına olan etkisi incelenmiştir. Gelişimsel alan yazın kapsamında, bilginin kaynağını dilde zorunlu olarak, doğrudan (-dI eki ile) ya da dolaylı olarak (-mIŞ eki ile) kodlamaya yarayan bu eklerin varlığının, zihin kuramının daha erken anlaşılmasına yol açabileceği sıklıkla tartışılmaktadır. Buna rağmen, geçmiş zaman-kaynak bildirme eklerinin zihinde nasıl temsil edildiği ile ilgili çok az sayıda araştırma vardır. Bu çalışmanın bulgularına göre -dI eki ile ifade edilen tümcelerin hatırlanma oranı –mIş eki ile ifade edilen tümcelere göre daha yüksektir. Buna göre, ana dili Türkçe olan bireyler için, birinci el kaynaktan elde edilen bilginin, dolaylı yoldan elde edilen bilgiye göre zihinde daha kuvvetli temsil edildiği fikri desteklenmektedir. Bulguların niteliği, dil ve düşünce arasındaki ilişkiyi konu alan kuramsal çerçeveler ışığında tartışılmış ve alan yazına olan katkısı değerlendirilmiştir.
  • Item
    Oyun ve tiyatro pedagojisinde oyunlar ve alıştırmalar: oyunlara ve alıştırmalara yönelik teorik ve pratik yaklaşım
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Çevik, Abdulkadir; Tiyatro; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Materyal oyunları ve alıştırmaları, Etkileşim oyunları ve alıştırmaları, Grup dinamiği oyunları ve alıştırmaları” oyun ve tiyatro pedagojisinde önemli alanlardır. Bu alanların teorik olarak analiz edilmesi ve pratik süreçte söz konusu alanların nasıl işlediğinin tartışılması önemlidir. Oyun ve tiyatro pedagojisinde teori ve pratik birlikte yürür ve birbirlerini desteklerler. Bu makalede, oyun ve alıştırmaların kendi sınırları ve olanakları dikkate alınmış, teatral olanla ilişkileri değerlendirilmiştir. Kuşkusuz oyun ve tiyatro pedagojisi sadece bu üç alandan oluşmamaktadır. Bu makale kapsamında önemli olan üç alan seçilmiştir.
  • Item
    Konya Sultan Meydanı'na dair kayıp bir kitabenin değeri
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Bozkurt, Tolga; Sanat Tarihi; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
    Anadolu Selçuklu Çağı kentini tüm donatılarıyla tanımlayabileceğimiz bir arkeolojik mirastan söz etmek pek mümkün değildir. Konut, çarşı, alt yapı ve kent meydanı hakkındaki bilgilerimiz henüz oldukça yetersizdir. Kökeni antik Yunan şehirciliğine dayanan merkezi meydan olgusundan farklı olarak İslam kültüründe kendine has bir boyut kazanan meydanın ortaçağ Anadolu Türk kentindeki karşılığı için arkeolojik verilerle birlikte sınırlı da olsa dönemin yazılı kaynaklarından bazı ipuçları elde edilebiliyor. Buna göre Selçuklu kentinde meydan, şehristana dıştan eklemlenen ve herhangi bir fiziki sınırı bulunmayan açık alan düzeninde olup, daha çok işlevsel niteliğiyle kimlik kazanmaktadır. Selçuklu payitahtı Konya'daki Sultan Meydanı da kent suru dışında ve üzerinde Osmanlı çağından kalan bir musallanın/namazgâhın bulunduğu sosyal alandır. Musalla Mezarlığı'nın kuzey ucunda, Sultan Meydanı'na ait olduğunu savladığımız bu kentsel arkeolojik alan, doğu kenarına bitişik Şehitlik ile birlikte bugün tarihi mezarlıkla tamamen bütünleşmiştir. Mevcut namazgahın 1541 yılında Konya Valisi Hüseyin Paşa tarafından “idgâh” yani “bayram yeri” için yaptırıldığını belgeleyen kitabesi ise günümüzde ne yazık ki kaybedilmiştir. Bu çalışmada, Konya Sultan Meydanı'na dair önemli bir kayıt niteliği taşıyan Hüseyin Paşa Namazgâhı'nın kitabesi tahlilî bir yöntemle değerlendirilerek, Ortaçağ Anadolu Türk kentinde “meydan” ve “idgâh” kavramları üzerine bazı çıkarımlar yapılmaktadır.
  • Item
    İran edebiyatında gazelden öyküye bir metinlerarasılık örneği: bin damadın gelini
    (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Zeytunlu, Emine; Other; Other
    Yazarların, şairlerin ve düşünürlerin özgün eserler ortaya koyarlarken kendilerinden önce yazılmış eserlerden etkilenmeleri kaçınılmazdır. Bir metinde karşımıza çıkan bir cümle, bir deyiş, bir mısra, bir karakter, bir olay başka bir metinde aynı ya da farklı bir şekilde yorumlanmış olarak kendine yer bulabilir. Bu, metinlerin birbirleriyle olan işbirliği ve çoksesliliğidir. Metinlerarasılık kavramı bu ortak paylaşımı inceler ve yorumlar. Metinlerarasılık hem yazar hem de okur açısından bir zenginliktir ve edebiyatın beslendiği önemli bir kaynaktır. Köklü bir geçmişe sahip İran edebiyatında da bu tür etkileşimler sıkça görülmektedir. Modern dönem yazar ve şairleri klasik dönemle olan bağlarını sıkı sıkıya korumuşlar ve bu yöntemden beslenmişlerdir. Çalışmada, Çağdaş İran öykücülüğünün kurucularından ve önemli temsilcilerinden Bozorg-i Alevî'nin Klasik İran Edebiyatının en yetkin şairlerinden Hâfız-ı Şîrâzî'nin bir gazeli üzerine kurguladığı Bin Damadın Gelini adlı öyküsü metinlerarasılığın kuramsal çerçevesi dâhilinde incelenerek çalışmadan önemli bulgular elde edileceği düşünülmektedir.