Cilt:59 Sayı:01 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:59 Sayı:01 (2019) by Author "Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi"
Now showing 1 - 19 of 19
Results Per Page
Sort Options
Item 2017 yüzey buluntuları ışığında kızılin yontmataş endüstrisinin tekno-tipolojisi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kartal, Gizem; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAntalya'da Batı Toroslar üzerinde yer alan ve Katran Dağı Mağaralarından biri olan Kızılin'de 2017 yılında kazı alanının açılması ve çevre düzenlemesi çalışmaları sırasında yüzeyde görülen çok sayıdaki malzemenin toplanması gerekmiştir. Tekno-tipolojik açıdan oldukça nitelikli olan bu parçalar üzerinde yapılan analiz çalışmaları önemli sonuçlar vermiştir. 2017 yılında yapılan bu çalışmalar sonucunda ele geçen yontmataş buluntuların teknolojik ve tipolojik özelliklerinin belirlenmesi ve sunulması bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Bu yerleşimden yüzey toplaması sonucu elde edilen yontmataş materyalin tekno-tipolojik açılardan tanımlanmasının ardından bölgede yer alan diğer yerleşimlerden ele geçen materyal ile karşılaştırılması da amaçlanmaktadır. Bu karşılaştırmalar yapılırken Kızılin'den elde edilmiş herhangi bir tarih olmaması nedeniyle kesin yorumlamalardan ziyade teknolojik ve tipolojik olarak görece yorumlamalara gidilecektir. Yerleşimin Anadolu Paleolitik'i açısından yerinin kesin bir şekilde belirlenebilmesi için ileriki yıllarda yapılacak sistematik kazılardan ele geçen buluntular ile bunlardan elde edilecek sonuçlar oldukça önemlidir. Öncelikle in situ tabakalardan elde edilecek mutlak tarihlendirmeler yontmataş materyalin kronolojik açıdan yerinin konumlandırılmasında önemli bir rol oynayacaktır.Item Amores I.1: Amores'in izdüşümü(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Öztürk, Rukiye; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiRomalı ünlü elegeia ozanı Ovidius'un yirmili yaşlarının başlarında yazdığı ilk yapıtı Amores, üç kitapçık ve aşk elegeia'sı türünde yazılmış 49 şiirden oluşur. Bu türde yapıtlar veren Gallus, Tibullus ve Propertius'tan sonra dördüncü ve son sırada gelen Ovidius'la birlikte aşk elegeia'sı da en parlak dönemini görerek son bulur. Amores'in ilk şiiri, yapıtın tamamının genel özelliklerini barındırır. Bu bağlamda şiirde altı öge tespit edilmiştir. (Hellenistik Dönem Şiirinin etkisi, retorik ögeler içermesi, komik dil, durum ve mantık üzerine kurulmuş espriler bulunması, inanç ve mitolojinin kullanılma biçimi, Ovidius'un ozan kimliği ve sanatına verdiği değeri göstermesi ve de âşık ozan karakterini yansıtması). Bu çalışmada her bir öge, kısaca tanıtıldıktan sonra Amores'in ilk şiiri ve yapıtın tamamında Ovidius'un tutumu örneklerle açıklanacaktır. Bu sayede ilk şiirin Amores'in genel yapısını nasıl yansıttığı gösterilecektir.Item An anatolıan type metal hammer-axe from Bodrum museum of underwater archaeology and some remarks on the development, productıon and symbolıc value of thıs type(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Keskin, Hakkı Levent; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAnadolu'da Erken Tunç Çağında çok sayıda örnek ve farklı tiplerle temsil edilen sap delikli baltalar bu dönem metal silah endüstrisinin en önemli gruplarından birini oluşturmakta ve gerek kronolojik gerekse bölgelerarası ilişkiler açısından önemli veriler sunmaktadır. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nde bulunan ve daha önce yayınlanmamış bir çekiç balta, sap delikli metal baltaların özel bir tipini temsil etmektedir. Bu çalışma, Bodrum örneğinden hareketle bu tipin köken ve gelişim çizgisini ortaya koymak yanında olası üretim teknikleri ve kullanım biçimlerine yönelik soruları da cevaplamayı amaçlamaktadır. Benzer örneklerin bir bütün halinde değerlendirilmesi, bu tipin Batı Anadolu'ya özgü bir form olarak MÖ 3. Binyılın ortalarından sonra geliştiğini ve kısmen diğer bölgelere de yayıldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Kimi örneklerin sağlam kontekstlerinden elde edilen bilgiler de bu tip eserlerin, toplumda belirli bir statüdeki bireylerin sahip oldukları güç ve iktidarın bir yansıması olarak sembolik anlamlara sahip olduğunu göstermektedir.Item Çağdaş İran şiirinde sapmalar(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Gedik, Melek; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiSapmalar, şair ve yazarların dili etkili hale getirmek için başvurduğu yollardan biridir. Çağdaş İran şiirinde Nîmâ Yûşic'in öncülük ettiği “şi r nov” (yeni şiir) akımı ile birlikte şairler ölçünlü dilin dışına çıkmış ve dile hâkim olan kurallarda birtakım değişikliklerde bulunmuşlardır. Şairlerin dili alışılmışın dışında kullanmaları şiirlerinde sözcüksel, anlamsal, biçimbilimsel, sözdizimsel ve yazımsal sapmalara sebep olmuştur. Çağdaş İran şiirinin gelişmesine öncülük eden ve önemli temsilcileri kabul edilen şairlerin şiirlerinde birçok sapma türü görülmektedir. Bu çalışmada çağdaş İran şiirinin gelişimi hakkında bilgi verildikten sonra önde gelen şairlerin şiirlerindeki sapma türleri tespit edilerek örneklenmiş ve bu sapmaların şiirlerine olan etkileri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Şiirlerde rastladığımız sapmalar anlamsal/alışılmamış bağdaştırmalar, biçimbilimsel, sözdizimsel ve yazımsal sapmalar başlıkları altında incelenmiştir.Item Dünyada ve Türkiye'de görme engellilik: zaman çizelgesi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Subaşıoğlu, Fatoş; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGörme engellilik, tarihte her toplumda farklı şekillerde yorumlanmış olmakla birlikte, insanın en değerli duyusunun kaybı olarak düşünülmüştür. Antik Çağ'dan itibaren görme engellilik, merak uyandıran fiziksel bir durum olarak algılanmış; Antik Çağ'da "doğaüstü güçlerin" körlüğe yol açtığına inanılmış; Orta Çağ'da ise insanın görme yetisinden mahrum bırakılması yaygın bir ceza şekli olarak uygulanmıştır. Bu çağrışımın etkisiyle de görme engellilik, toplumda olumsuz bir algı yaratmış ve görme engelli bireyler Orta Çağ Avrupası'nda toplum yaşamına tam olarak dâhil edilmemişlerdir. Rönesans Avrupası'nda da görme engellilik, bir yandan "ceza", diğer yandan ise "ruhanî içgörü"nün yansıması olarak bir "ödül" şeklinde değerlendirilmeye devam etmiştir. Bununla birlikte, artan hastalıkların çeşitli engellilik durumlarını beraberinde getirmesiyle, görme ve diğer engellilerin toplumsal açıdan görünürlüğü artmıştır. Sanayi Devrimi ile birlikte ise görme engelli bireylere yönelik toplumsal düzenlemelerin ivme kazandığı görülmektedir. Bu zaman çizelgesi, insanlık tarihi kadar eski olan engelli tarihinde dünyada ve ülkemizde engellilerin, özellikle görme engellilerin yaşamını etkileyen önemli tarihsel olayların, bireylerin, grupların, kurumların, yasal düzenlemelerin, bazı teknolojilerin kronolojik gelişim çizgisini içererek, dünyada ve Türkiye'de görme engellilerin yaşam kalitesini iyileştirme yönünde yapılan toplumsal, kültürel, siyasi, eğitimsel ve tıbbi girişimlerin tarih içindeki gelişimine olan farkındalığı artırmayı amaçlamaktadır.Item Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın İtalya seyahati (1884)(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Sönmez, Merve Cemile; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGazi Ahmet Muhtar Paşa özellikle Yemen, Girit İsyanlarında ve 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşındaki başarılarıyla bilinen değerli bir Osmanlı askeri ve sadrazamıdır. Ömrünün büyük bir bölümü savaşlarla ve isyanları bastırmakla geçen paşaya döneminin padişahları tarafından değer verilmiş ve paşa yüksek rütbelerle ve nişanlarla taltif edilmiştir. Paşa, Sultan Abdülaziz ile birlikte Avrupa seyahatine çıkmasından yaklaşık yirmi sene sonra Sultan II. Abdülhamit tarafından o dönem iyi ilişkiler sürdürülen Almanya ve İtalya'ya birer yıl arayla “fevkalade elçi” sıfatıyla gönderilmiştir. Bu seyahatlerin amacı hem Avrupa'daki askeri gelişmeleri takip etmek, hem de padişah tarafından krallara gönderilen hediyeleri götürmekti, herhangi diplomatik bir neden içermemekteydi. Bu çalışmada, Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın 1884 yılı Ocak ayında İtalya'ya yaptığı seyahat Osmanlı arşiv belgelerine, Osmanlı ve İtalya basınına göre incelenmiştir. Paşa ayrıca beraberindekilerle birlikte gün gün ne yaptıklarını, kral ve kraliçe ile görüşmelerini, hangi konulardan bahsedildiğini, neler yaşadıklarını ve nerelere gittiklerini rapor haline getirmiş ve padişaha layiha olarak sunmuştur. Bu layiha Osmanlı Devleti ve İtalya tarihleri açısından önemli bazı detaylar içermektedir.Item Hélène cıxous'nun sı près başlıklı yapıtında suçluluk duygusu ve vicdani sorumluluk(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Eroğlu, Çağrı; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiHélène Cixous'nun 2007 yılında yayımlanan Si près başlıklı yapıtı, Yahudi kökenli Fransız yazarın, 1930'lu yıllardan 1960'lara uzanan süreçteki Cezayir deneyimini aktarır. Tarihsel olarak İkinci Dünya Savaşı ve Vichy dönemi sömürge Cezayir'ine ve devamında Cezayir Bağımsızlık Savaşı'na uzanan anlatı, bu bağlamda, yazarın söz konusu döneme dair iç hesaplaşmasını ortaya koyar. Kökenleri ve dönemin siyasal koşulları nedeniyle hem kurban hem de fail olan yazar, anlatısında bir yandan maruz kaldığı ayrımcılığı, diğer yandan da sahip olduğu kimlikler nedeniyle, Cezayir konusunda taşıdığını düşündüğü dolaylı sorumluluğunu yazıya döker. Söz konusu sorgulama, düşünsel olarak, biri yazarın annesi Ève Cixous diğeri Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nın önemli figürlerinden olan Zohra Drif aracılığıyla temsil edilen iki taraf – sömürgeci ve sömürülen - arasına konumlanan anlatıcının, 1955 yılında terk ettiği Cezayir'e dönüş düşüncesi etrafında biçimlenir. Anlatıcının hem bağışlama hem de bağışlanma arzusu üzerine kurulu bu sürecin anlatımında, adaletin ve gerçeğin yazı aracılığıyla yeniden oluşturulması amacı ön plana çıkar. Dolayısıyla anlatı, Cixous'nun Cezayir geçmişini ve savunduğu yazın anlayışı doğrultusunda yazının üstlendiği sorumluluğu ortaya koyar. Bu çalışmada, Cixous'nun kuramsal yapıtlarında yer alan yazı eylemine yaklaşımı ve kurgusal yapıtlarında yer alan özyaşamöyküsel öğeler bir araya getirilerek, yazarın kurgusal gerçeklik üzerinden suçluluk duygusu ve vicdani sorumluk kavramları doğrultusunda oluşturduğu duyarlılık ve çok yönlü, yapıcı bakış açısı incelenecektir.Item Konya Sultan Meydanı'na dair kayıp bir kitabenin değeri(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Bozkurt, Tolga; Sanat Tarihi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAnadolu Selçuklu Çağı kentini tüm donatılarıyla tanımlayabileceğimiz bir arkeolojik mirastan söz etmek pek mümkün değildir. Konut, çarşı, alt yapı ve kent meydanı hakkındaki bilgilerimiz henüz oldukça yetersizdir. Kökeni antik Yunan şehirciliğine dayanan merkezi meydan olgusundan farklı olarak İslam kültüründe kendine has bir boyut kazanan meydanın ortaçağ Anadolu Türk kentindeki karşılığı için arkeolojik verilerle birlikte sınırlı da olsa dönemin yazılı kaynaklarından bazı ipuçları elde edilebiliyor. Buna göre Selçuklu kentinde meydan, şehristana dıştan eklemlenen ve herhangi bir fiziki sınırı bulunmayan açık alan düzeninde olup, daha çok işlevsel niteliğiyle kimlik kazanmaktadır. Selçuklu payitahtı Konya'daki Sultan Meydanı da kent suru dışında ve üzerinde Osmanlı çağından kalan bir musallanın/namazgâhın bulunduğu sosyal alandır. Musalla Mezarlığı'nın kuzey ucunda, Sultan Meydanı'na ait olduğunu savladığımız bu kentsel arkeolojik alan, doğu kenarına bitişik Şehitlik ile birlikte bugün tarihi mezarlıkla tamamen bütünleşmiştir. Mevcut namazgahın 1541 yılında Konya Valisi Hüseyin Paşa tarafından “idgâh” yani “bayram yeri” için yaptırıldığını belgeleyen kitabesi ise günümüzde ne yazık ki kaybedilmiştir. Bu çalışmada, Konya Sultan Meydanı'na dair önemli bir kayıt niteliği taşıyan Hüseyin Paşa Namazgâhı'nın kitabesi tahlilî bir yöntemle değerlendirilerek, Ortaçağ Anadolu Türk kentinde “meydan” ve “idgâh” kavramları üzerine bazı çıkarımlar yapılmaktadır.Item Kızılırmak kavsinin güneyinde yeni bir ölü gömme geleneği: Kültepe inler dağı extramural mezarlığı(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kulakoğlu, Fikri; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKültepe'de 70 yıldır sürdürülen kazılar Anadolu'nun Erken Tunç Çağı'ndaki kültür ve ticareti hakkında büyük ölçüde hayati bilgiler sunarsa da, özellikle Erken Tunç Çağı'nın ölü gömme gelenekleri hakkında çok az bilgi elde edilmiştir. Erken Tunç Çağı evlerinin tabanları altında basit toprak mezarların yanısıra hem taş sanduka hem de küp mezarlar kaydedilmiştir. Buna karşın, civarda herhangi bir yerleşim dışı mezarlık tespit edilememiştir. Esasen, önceleri Kültepe'nin içinde bulunduğu Kızılırmak yayının güneyindeki alanda yerleşim dışında ölü gömme geleneğinin olmadığı farzedilmekteydi. 2014 yılında, Kültepe'nin 2 km güneydoğusundaki İnler Dağı civarında kaçak kazılar tespit edildi. İnler Dağı sırtlarındaki 100 metrelik bir alanda yüzeye saçılmış kap parçalarından ve kaçak kazı çukurlarından, burada çok sayıda küp mezarın kazıldığı ve yağmalandığı anlaşıldı. Bakanlıktan alınan izinler sonrasında 2014 Kasım ayında hemen kazılara başlanmış ve bu kazılar 3 sezon boyunca sürdürülmüştür. 2014-2016 yılları arasında sürdürülen kazılarda çoğu tahrip edilmiş veya aşınmış toplam 67 mezar kazılmıştır. İnler Dağı Mezarlığı'nın keşfi, yerleşim alanı dışındaki gömü ve ölü gömme geleneklerinin incelenmesi için çığır açıcıdır. İlk inceleme sırasında görüldüğü gibi, mezarlık muhtemelen İnler Dağı ile sınırlı değildir. Yaklaşık 500 metre batıda, kaçak kazı izleri ve mezar küpü parçaları bulundu ki bunlar da çok daha geniş bir alanı kapsayan bir mezarlığa işaret etmektedir.Item Bir miyobun serüveni: Italo Calvino'da görünürlük ve imgelem(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Ayyıldız, Bülent; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiItalo Calvino, XX. yüzyıl İtalyan edebiyatının en sıra dışı isimlerinden biridir. Yalnızca edebiyat eserleri ile değil, kaleme aldığı denemeler ve edebiyat eleştirileri ile de oldukça önem arz eder. “Amerika Dersleri - Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri” başlığı ile yayımlanan eseri, Calvino'nun ölmeden hemen önce kaleme aldığı eserlerinden bir tanesidir. “Amerika Dersleri - Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri” İtalyan yazarın Harvard Üniversitesi'ne davet edilmesi üzerine kaleme aldığı konferans metinleridir. Eser, Italo Calvino'nun edebiyat üzerine teorik ve felsefi çıkarımlarını, hem bir okur hem de bir edebiyat eleştirmeni olarak fikirlerini yansıtır. Bu çalışmanın amacı, “Amerika Dersleri - Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri” adlı eserinin 4. bölümü olan “Görünürlük” bölümünden yola çıkarak, İtalyan yazarın imgelem, edebiyat üretimi ve görme eylemleri üzerinden edebiyat anlayışını incelemektir. Bu noktada, “Bir Miyobun Serüveni” (1958) başlıklı öyküsünden örneklendirme yaparak Calvino'nun “Görünürlük” üzerine sunduğu kirlere ilişkin değerlendirmelerde bulunulacaktır.Item Nerik, Hakmiš ve yakın çevresinin lokalizasyonu hakkında(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Bozgun, Şafak; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiHitit devletinin kurulduğu ilk dönemlerden itibaren topraklarının genişletilmesi, askeri faaliyetler ile sağlanmış, antlaşmalar, fermanlar ve buyruklarla da devletin hâkimiyet alanı güçlendirilmek istenmiştir. Bu politikalar özellikle Kuzey Anadolu'da, Hitit devletinin Anadolu'da varlığını göstermesi ile başlayan, Kaška çekişmeleri/anlaşmazlıkları açısından bir çözüm getir(e)memiştir. Nerik ile Hakmiš, devletin kuzey bölgesi yerleşim yerleri arasında en önemli statüye sahip kentler arasındadır. Araştırmamız, her iki kentin ve çiviyazılı metinlerde bu kentlerle ilgili geçen bölgenin coğrafyası ve lokalizasyonu üzerinedir.Item Oyun ve tiyatro pedagojisinde oyunlar ve alıştırmalar: oyunlara ve alıştırmalara yönelik teorik ve pratik yaklaşım(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Çevik, Abdulkadir; Tiyatro; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMateryal oyunları ve alıştırmaları, Etkileşim oyunları ve alıştırmaları, Grup dinamiği oyunları ve alıştırmaları” oyun ve tiyatro pedagojisinde önemli alanlardır. Bu alanların teorik olarak analiz edilmesi ve pratik süreçte söz konusu alanların nasıl işlediğinin tartışılması önemlidir. Oyun ve tiyatro pedagojisinde teori ve pratik birlikte yürür ve birbirlerini desteklerler. Bu makalede, oyun ve alıştırmaların kendi sınırları ve olanakları dikkate alınmış, teatral olanla ilişkileri değerlendirilmiştir. Kuşkusuz oyun ve tiyatro pedagojisi sadece bu üç alandan oluşmamaktadır. Bu makale kapsamında önemli olan üç alan seçilmiştir.Item Raw materıal analyses of the lower paleolıthıc chıpped stone ındustry of karaın cave: prelımınary results(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Aydın, Yavuz; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışma, Türkiye'de bir Alt Paleolitik buluntu topluluğu üzerinde yapılan ilk hammadde analizlerinin sonuçlarını sunmaktadır. Bu çalışma için, Anadolu'nun en önemli Paleolitik yerleşimlerinden bir tanesi olan Karain Mağarası'nın Alt Paleolitik seviyelerinden elde edilen 53 adet arkeolojik buluntuya ait karakteristik örnek ile Karain çevresindeki hammadde kaynaklarından toplanmış olan 26 adet radyolarit blok kullanılmıştır. Çalışmanın amacı, Karain Mağarası'nda iskan etmiş olan Alt Paleolitik avcı-toplayıcı grupların yontmataş endüstrinin üretimi için kullanmış oldukları hammadde türlerini belirlemek ve potansiyel hammadde kaynakları ile ilgili ilk fikirleri elde etmekti. Hammadde karakterizasyonu ve köken çalışmaları için stereo-mikroskop analizlerini içeren petrografik yöntemler kullanılmıştır. İlk sonuçlar, Karain Mağarası Alt Paleolitik sakinlerinin yontmataş hammadde temini için çeşitli kaynaklardan faydalandığını göstermektedir. Beklenmeyen bir sonuç olarak, yerleşime yaklaşık 10 km uzaklıkta yer alan Burhan Nehri'nin ana hammadde kaynağı olarak kullanılmış olabileceği görülmüştür. Başlangıçta mantıksız gibi görünen bu tercih, erişilebilirlik ve hammadde bolluğu gibi diğer kaynaklara nazaran daha uygun olan şartların varlığıyla açıklanabilir.Item Reflections of medievalism in utopian fiction: William Morris's a dream of John Ball(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Hay, Funda; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBir ütopya yazarı olan William Morris, genel olarak ideal dünya düzenini Ortaçağ döneminde geçen kurgularla yaratmıştır. Yazara göre, Ortaçağ, hiyerarşik yapısından dolayı dönemin örnek teşkil edecek bir topluma ev sahipliği yapmasına engel olan feodalizmin varlığından dolayı nispeten ideal bir toplum düzeni sunmaktadır. Ancak yine de köylülerin yaşamlarındaki uyum ve birlik ile zanaatkârlar ve/veya işçiler arasındaki iş dağılımı Morris'in ütopya algısının temelini oluşturmaktadır. Sonuç olarak feodalizmi yenmek için atılmış başarısız bir adım olsa da Morris 1381 yılında gerçekleştirilen Köylü Ayaklanması'nı dayanışmanın somut bir örneği olarak görmekteydi. Böylece insanların sosyalist ideolojiler çerçevesinde ideal bir toplum düzeni kurabileceğine inanmıştır. A Dream of John Ball (John Ball'un Rüyası) (1886) isimli romanında yazar, kendisini ayaklanmanın olduğu zamanlarda, on dördüncü yüzyılda bulan anlatıcının rüyasını anlatmaktadır. Söz konusu eserinde Morris Viktorya dönemi proletaryasına sanayicilere karşı ayaklanmak için dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda bu çalışmada Morris'in Köylü Ayaklanması'nı on dokuzuncu yüzyıl Britanya toplumunun dayanışmayı kuvvetlendirmeleri ve ideal bir dünya kurmalarını teşvik etmek amacıyla sosyalizm propagandası olarak nasıl kullandığı ele alınacaktır.Item Sumerce ve Akadca metinlerde rüya türleri(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kahya, Ömer; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiEski Mezopotamya toplumunun inançları hakkında bilgi veren birincil kaynaklar çivi yazılı belgelerdir. Bu belgeler, III. Binyıl'dan I. Binyıl'a kadar farklı dönemlerde Sumerce ve Akadca olarak yazılmışlar ve Mezopotamya'daki farklı yerleşim yerlerinden çıkarılmışlardır. Konumuzla ilgili bilgi veren kaynaklar içerisinde hem edebi ve mitolojik metinler hem de tarihî metinler/mektuplar bulunmaktadır. Eski Mezopotamya kaynaklarında geçen rüyalar hakkında daha önceki yayınlarda çeşitli sınıamalar yapılmıştır. Burada söz konusu çalışmalar da dikkate alınarak çivi yazılı belgelerdeki rüya kayıtları incelenecek ve bu rüyaların mevcut türlerden hangisine girdiği tespit edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca bu rüyaların içerikleri hakkında bilgi sunulacaktır.Item Ten days ın a mad-house: ıncarceratıng the ın/sane ımmıgrant body wıthın the Amerıcan correctıonal system(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Gümüş, Gamze Katı; Batı Dilleri ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi1887 senesinde Nellie Bly mahlasını kullanan gazeteci Elizabeth Cochrane, The New York World gazetesi adına Blackwell's Island Akıl Hastanesindeki dinamikleri ifşa etmek için gizli göreve gittikten sonra Ten Days in a Mad-House adlı yazısı gazetede basıldı. Bu amaçla akıl hastası bir kadın rolüne, daha da ilginci akıl hastası Kübalı bir kadın rolüne giren Bly'ın Ten Days in a Mad-House adlı anlatısı akıl hastası göçmen bedeninin 19. yüzyıl Amerikan toplumunda olduğu kadar dönemin çağdaş enstitülerinde de nasıl karşılandığını göstermektedir. Metin, 'gözden çıkarılabilir' akıl hastası göçmen bedenin Amerika Birleşik Devletleri'nin kapitalist yapısına bir yük olarak görünmesinden dolayı ırk ıslahı, biyopolitika ve göçmen bedenin ulussuzlaştırılması gibi temel kavramlar ile birlikte incelenmektedir. Foucault'nun biyopolitika ve ıslah sisteminin işleyişleri üzerine fikirleri, erk sistemi içerisindeki kurumsal işleyişleri daha da sorgulamak için Bly'ın metnine uygulanmaktadır. Buna ek olarak Agamben'in homo sacer (kutsal insan)'in çıplak hayatı hakkındaki savları akıl hastası göçmenin özgürlüğünün ıslah sisteminde nasıl elinden alındığını göstermek için kullanılmaktadır. Bu makalede istenmeyen göçmenin hapsedilişi, Nelly Bly'ın deliliği biyopolitik bir performans olarak nasıl sergilediği ve akıl hastası göçmen bir kadını canlandıran beyaz bir kadın olarak hem ırksal hem de sosyal sınırları nasıl geçtiğiyle ilişkili olarak incelenmektedir.Item Türkiye'de köppen-geiger iklim tiplerindeki zamanmekansal değişimler(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Yılmaz, Erkan; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKüresel ölçekte yapılan iklim projeksiyonlarına göre Türkiye'nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzasında sıcaklıkların 21. yüzyıl sonuna doğru 4-6 °C civarında artacağı tahmin edilmekte, yağışın ise azalacağı öngörülmektedir. Ölçek küçültme yöntemiyle bölgesel iklim projeksiyonları da benzer sonuçlar vermektedir. Türkiye'de iklim elemanlarındaki eğilimleri araştıran çalışmalarda da özellikle yaz aylarındaki sıcaklık artışının çok belirgin olduğu, yağışta ise azalışların görüldüğü bilinmektedir. Bu çalışmada ise iklim değişkenindeki eğilim yerine, Köppen-Geiger iklim tiplerindeki 1971- 2010 yılları arasındaki zamanmekansal değişimler incelenmiştir. Bu amaçla, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün (MGM) 183 istasyonuna ait aylık ortalama sıcaklık ve aylık toplam yağış verileri elde edilmiş ve her yıl için Köppen-Geiger iklim tasnifleri yapılmış ve iklim tiplerinin görüldüğü istasyon sayılarındaki eğilimler incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, özellikle Akdeniz iklimi olarak belirtilen yazı kurak ve sıcak ılıman iklim olan Csa tipi iklimde zamansal artış ve mekânsal genişleme eğilimleri belirlenmiştir. Bunun tersi olarak da D sınıfı soğuk iklim bölgelerinde daralmaların tespit edildiği çalışma, dünyanın başka bölgelerinde yapılan çalışmalarla benzer değişimlerin olduğunu göstermiştir. Elde edilen bulguların yorumlanması ile Köppen-Geiger iklim sınıflandırması açısından Türkiye için ana ve anahtar iklim tiplerinin olduğu anlaşılmıştır. Çalışmanın sonucunda ayrıca Köppen-Geiger iklim sınıflandırmasının sadece iklim tipi ve iklim eğilimi belirleme yönüyle değil, kurak ve nemli dönemlerin tespitinde de kullanılabileceği anlaşılmıştır.Item Turks ın Indıan subcontınent: from slavery to Sultanate(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kişmir, Aykut; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmada Hindistan Alt Kıtası'nda Delhi Türk Sultanları'nın tarihteki rolü ve önemi irdelenmiştir. XII. yüzyılın sonlarında çeşitli nedenlerle Orta Asya'dan Hindistan'ın kuzeyine köle olarak getirilen bazı çocuklar, savaşçı olarak yetiştirilerek büyük ordularda askerlik yapmışlardır. Bunlar arasında Delhi'de hükümdarlığa kadar yükselebilenler bile olmuştur. Türk Sultanlar sayesinde Kudbeddin Aybek'le başlayan süreçte Hindistan Alt- Kıtası Moğol saldırılarından mümkün olduğunca az etkilenmiştir. Hem devlet adamı hem de asker olarak yetişen köle çocukların soyundan gelenler XII. ve XIII. yüzyıllarda Hindistan'da önemli işlere imza atmışlardır.Item Üniversite öğrencilerinde beden algısı ve beden kitle endisi arasındaki ilişkinin incelenmesi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Önal, Sibel; Antropoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBeden algısı, bireyin kendini zihninde canlandırması olarak tanımlanabilmektedir. Geçtiğimiz yıllarda ülkemizde obezite ve fazla kiloluluk prevelansı gençlerde de hızlı bir artış göstermektedir. Kilo artışı erkeklerin ve kadınların beden algısını negatif olarak etkilemekte ve bu durum medyada zayıflığın idealleştirilmesiyle ilişkilendirilmektedir. Araştırmanın temel amacı, üniversite öğrencilerin kendi zihinlerinde canlandırdıkları beden algı düzeyleri ile boy, ağırlık ve beden kitle endisleri (BKE) arasındaki ilişkinin belirlenmesidir. Araştırmanın örneklemini Ankara ve Sivas'ta öğrenim gören, 17-30 yaş arası 617 (304 erkek ve 313 kadın) üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda BKE değerlerine göre erkeklerin %0.3'ü ve kadınların %6.1'i zayıf, erkeklerin %9.9'u ve kadınların %6.4'ü obez olarak saptanmıştır. Beden ağırlığı algısı durumuna göre erkeklerin %6.1'i ve kadınların %29.6'sı kendilerini zayıf, erkeklerin %47.7'si ve kadınların %20.3'ü kendilerini fazla kilolu kabul etmektedir. Vücut algısı ölçeği ortalama puanı her iki cinsiyet arasında istatistiki açıdan anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Her iki kentte eğitim gören erkeklerin kendilerini daha zayıf, kadınların daha kilolu algıladıkları belirlenmiştir. Kadınların görsel kaygılarla, erkeklerin ise sağlıklı olmak için kilo vermek istedikleri ve son bir ayda diyet yapan bireylerde kadınların daha yüksek oranda olduğu saptanmıştır. Araştırma sonuçları bireylerin fiziksel durumunun değerlendirilmesi ve beden hoşnutsuzluğunun rolü açısından da tartışılmıştır.