Cilt:62 Sayı:01 (2021)

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 9 of 9
  • Item
    Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerinin Dinî Danışmanlık ve Rehberlik Yeterlikleri -Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Projesi-
    (Ankara Üniversitesi, 2021-05-31) Çapcıoğlu, Fatma; Zengin, Hadise Kader; İlahiyat Fakültesi
    Din Eğitimi, dini danışmanlık uygulama beceri ve yöntemlerini de içerisinde barındıran bir eğitim alanıdır. Dini danışmanlık bireyin hayata dair anlam arayışına katkı sunmayı amaçlamaktadır. Din eğitimi açısından insanın bu anlam arayışı sürecine yapılacak katkı çok önemlidir. Çeşitli araştırmalar, DKAB öğretmenlerinin öğretim sırasında öğrencilerin dini soru ve problemlerine danışmanlık ve rehberlik yapmak durumunda kaldıklarını ortaya koymaktadır. Bunun yanında öğrenciler dinin inanç boyutuna dair pek çok soruyu da gündeme getirmektedir. Dolayısıyla günümüz din eğitimcileri öğrencilerin dini inanç ve dini yaşayış konularında pek çok sorusuyla karşılaşmaktadırlar. Bu sorulara verilecek geleneksel cevapların kimi zaman yeterli olmadığı da yine tecrübe edilmektedir. Öğretmenlerin karşılaştıkları bu durumları doğru analiz edebilmeleri, öğrencilerin sorularının arka planında neler olabileceğine dair farkındalık oluşturmaları, doğru tavır ve iletişim kodlarını bilmeleri ve uygulamaları, öğretmenlerin dini danışmanlık ve rehberlik yeterlikleri açısından geliştirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu yazı, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü 'nün desteği ile gerçekleştirilen “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerinin Dini Danışmanlık ve Rehberlik Yeterlikleri –Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Projesi-” ni tanıtmaktadır.
  • Item
    Emmy Abdul Alim. Global Leaders in Islamic Finance: Industry Milestones and Reflections
    (Ankara Üniversitesi, 2021-05-31) Özdemir, Mücahit; İlahiyat Fakültesi
    Bu çalışmada Emmy Abdul Alim'in Global Leaders in Islamic Finance: Industry Milestones and Reflections isimli eseri değerlendirilmiştir.
  • Item
    Ḥirzu’l-Emānī’nin Kıraat Tedrisatındaki Serencamı
    (Ankara Üniversitesi, 2021-05-31) Pigir, Eren; İlahiyat Fakültesi
    Yedi kıraat ekolü, İbn Mucāhid’in (ö.324/936) kıraatleri yedi ile sınırlamasıyla vücut bulmuştur. Bu ekol daha çok Endülüslü alimlerin kaleme aldığı eserlerle ön planda olmuştur. Endülüs’ün kıraat birikimini yansıtan temel eserlerin başında ise Ebū ʿAmr ed-Dānī’nin (ö.444/1053) et-Teysīr fī’l-Kırāʾāti’s-Sebʿ adlı eseri gelmektedir. El-Ḳāsım b. Fīrruh eş-Şāṭıbī (ö.590/1194) bu eseri Ḥirzu’l-Emānī ve Vechu’t-Tehānī adıyla nazma dökmüştür. Bu çalışmamızda Ḥirzu’l-Emānī’nin yöntem tahlilinden ziyade kıraat tarihindeki serencamına odaklanılmıştır. Bu bağlamda makalede, Hirzu’l-Emānī’nin tarih boyunca kıraat tedrisatında tercih edilmesinin temel nedenleri tespit edilmiş ve 19. asırdan itibaren ülkemizde kıraat tedrisatında niçin okutulmadığının cevabı aranmıştır. Böylece Türkiye’deki mevcut kıraat eğitiminin verimliliğinin sorgulanması amaçlanmıştır.
  • Item
    الفروق الدِّلاليَّة بين الجملة الاسميَّة والجملة الفعليَّة: دراسة تطبيقيَّة في القرآن الكريم
    (Ankara Üniversitesi, 2021-05-31) Shoeir, Muhammed Rizk; İlahiyat Fakültesi
    Arapçada bir durumu veya eylemi isim ya da fiil cümlesiyle ifade etmek arasında önemli farklar vardır. Ne var ki çoğu dilci, cümleye başlarken isim ya da fiil kullanılmasının yol açtığı bu farklılıkları sadece şekilsel olarak ele almaktadır. Bu tercihin cümlenin delaleti açısından ne anlam ifade ettiğine ise değinmemektedirler. Hâlbuki söz konusu farklılıklar musned ileyhin isim veya fiil olarak gelmesiyle doğrudan ilintilidir. Arapçada musned ileyh cümle yapısının esas unsurudur. İsim ve fiilin delâlet ettiği anlamlar farklılık arz ettiğinden, musned ileyhin isim veya fiil olmasına bağlı olarak cümlenin anlamı da değişmektedir. İki merfūʿ isimden meydana gelen isim cümleleri, fiil cümlelerinin aksine süreklilik anlamı taşır. Ḫaberi fiil cümlesi olarak gelen isim cümleleri ise sabitlik ve sürekliliğe ek olarak yenilenmeyi ifade eder. Fiil cümlesi ise isim cümlesinin aksine değişkenlik anlamı taşır. Zira fiiller isimlere kıyasla değişken olup süreklilik anlamı taşımazlar. Ayrıca isim cümlesi fiil cümlesine kıyasla daha fazla ek alır. Zira isim cümlesinin haberi hem isim hem de fiil olarak gelebilmektedir. İsim cümlesinin haberi fiil olarak geldiğinde fiile bağlı ekler de cümlede yer alır. İsim cümlesinin ilk ögesi olan mubtedaʾ da bazı durumlarda ek alabil-mektedir. Bütün bunlar isim cümlesindeki anlam zenginliğine delâlet eden göstergelerden-dir. Cümleye isim veya fiille başlanması, ifadede yer alan öğelerin hangisine öncelik verildi-ğine delalet eder. Ayrıca bu tercih, konuşmacının ifade tarzına etki eden şartlara uygun tepki verme gayreti ile ilgilidir. Bu çalışmada isim ve fiil cümlesi arasındaki en önemli semantik farkları ortaya koymak için Kur’an ayetleri özelinde uygulamalı bir tartışma yapılmıştır. Böylece dilbilimcilerin ve müfessirlerin konu hakkındaki görüşleri de değer-lendirilmiştir.
  • Item
    Özgür İrade Olmaksızın Kötülükler, Tanrı ve Yaşamın Anlamı: Katı Teolojik Belirlenimcilik
    (Ankara Üniversitesi, 2021-05-31) Yılmaz, Aykut Alper; İlahiyat Fakültesi
    Derk Pereboom, günümüz özgür irade tartışmalarının önde gelen isimlerinden biridir. Savunmuş olduğu katı bağdaşmazcılık (hard incompatibilism) görüşünün, onun ismiyle birlikte anıldığı söylenebilir. Pereboom’un daha az bilinen düşünceleri ise özgürlüğü ve sorumluluğu reddeden katı bağdaşmazcı görüşü ile sahip olduğu teistik inançları bağdaştırma çabasıyla alakalıdır. Ancak bu çabanın teistler açısından oldukça sorunlu görüldüğünü belirtmek gerekir. Zira pek çok teist, özgür iradenin ve sorumluluğun varlığı ile ilahi ödül ve ceza veya cennet-cehennem gibi anlayışlar arasında birbirini gerektirme ilişkisi olduğunu düşünür. Bu çalışmada ben hem özgür iradenin hem de sorumluluğun reddedildiği bir anlayış ile teistik bir inancı uzlaştırma çabasının bir örneği olarak Pereboom’un bu çabasını inceleyeceğim. Bu bağlamda, özgür irade ve sorumluluk olmaksızın kötülük problemi, insanların işlediği günahlar meselesi, cennet ve cehennemin ve yaşamın özellikle de teizm açısından nasıl bir anlama sahip olabileceğine ilişkin bazı sorgulamalarda bulunacağım. Akabinde böyle bir anlayışın ne kadar tutarlı olduğuna ilişkin bazı eleştirilere yer vereceğim ve kısa bir değerlendirmede bulunarak bitireceğim.
  • Item
    A Study on Trust in God in Juvenile Delinquents
    (Ankara Üniversitesi, 2021-05-31) Yıldız, Mualla; Kenevir, Fatma; İlahiyat Fakültesi
    Ergenlik dönemi, eğitim, aile ve akran grubu üçgeninde hayatın kritik bir aşamasıdır ve gençlerin bu dönemde birçok zorluk ve çalkantının üstesinden gelmesi gerekebilir. Bu çalışmada da suça karışmış erkek ergenlerde, Tanrı’ya güven düzeyi ile eğitim düzeyleri, annenin okuryazarlığı, aile birliği, uyuşturucu bağımlılığı, ceza infaz kurumunda yakın arkadaşı olması, tekrarlayan suçlar ve evden kaçma deneyimi gibi değişkenler arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışma ilişkisel modelde hazırlanmış bir araştırmadır ve araştırma evrenini Türkiye’de Ankara Sincan Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve Eğitim Evi’nde bulunan 500 erkek ergen oluşturmaktadır. Araştırma evreninden amaçlı örnekleme yoluyla 389 erkek ergen örneklem olarak seçilmiştir. Bu çalışmada, örneklemin tutumları Tanrı İmgesi Ölçeği kullanılarak ölçülmüştür. Sorular, kapalı uçlu olarak sorulmuş ve veriler SPSS yazılımı (sürüm 22) kullanılarak analiz edilmiştir. Ortalamaları karşılaştırmak için t-Testi ve ANOVA kullanılmıştır. Veriler, ergenlerin Tanrı’ya güven puanlarının bağımlılık yapan madde kullanımına, mükerrer suçluluğa, suça karışmış akranları olmasına ve eğitim düzeylerine göre farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Yakın arkadaşları cezaevinde olan, uyuşturucu kullanmış olan, tekrarlayan suçlara karışan ve eğitim düzeyi düşük olan erkek ergenlerin Tanrı’ya güven düzeyleri diğerlerinden düşük bulunmuştur. Ergenlerin sosyal ortamının dine ilişkin algılarının gelişmesinde etkili olduğu, olumsuz yaşam deneyimlerinin yanı sıra olumsuz sosyal koşulların da Tanrı’ya güven düzeyini etkilediği anlaşılmıştır.
  • Item
    Bir Coğrafyacının Gözünden Mezhepler: el-Maḳdisī’nin Aḥsenu’t-Teḳāsīm’inde Mezhepler Bahsinin Tahlili
    (Ankara Üniversitesi, 2021-05-31) Yurtalan, Betül; İlahiyat Fakültesi
    Mezhepler, sadece kurucu şahıslardan veya bunlar tarafından dile getirilmiş fikirlerden ibaret değildir; aynı zamanda sosyo-kültürel aidiyet zeminleridir. Bu durum, mezheplerin çok yönlü bir literatüre doğrudan veya dolaylı olarak konu olmasını beraberinde getirmiştir. Bunun en dikkat çekenlerinden biri ise beşerî coğrafya eserleridir. Yazıldıkları dönemin kültürel, sosyal, ekonomik ve dinî yapıları hakkında önemli bilgiler içeren bu eserler, mezhepler tarihi alanındaki araştırmacılar için kayıtsız kalınamayacak nitelikte ve zenginlikte bilgiler sunmaktadır. 4./10. asırda bu edebiyatın en başarılı eserlerinden biri olan Aḥsenu’t-Teḳāsīm’i kaleme alan Ebū ʿAbdillāh Muḥammed b. ʿAḥmed el-Maḳdisī (ö.390/1000 civarı), eserinin başlarında mezheplerle ilgili müstakil bir bahse yer vermiştir. Burada, okuduklarından, bizzat tecrübe ettiklerinden ve duyduklarından yararlanarak yaşadığı dönemdeki mezheplere dair kısa ancak dikkate değer bilgiler aktarmıştır. Bunun yanı sıra, İslam dünyasının farklı bölgelerindeki mezhebî durum hakkındaki gözlemlerini paylaşıp değerlendirmeler yaparak 4./10. asrın genel yapısının anlaşılmasına önemli bir katkı sunmuştur. Bu çalışmada Aḥsenu’t-Teḳāsīm’de yer alan “Mezhepler” bahsi ele alınmış, bir gözlemci ve coğrafyacı olarak el-Maḳdisī’nin mezhepleri nasıl gördüğü ve sunduğu tahlil edilmiştir.
  • Item
    Endülüslü Sufi İbn Berracān’ın Osmanlı’da Bir Şarihi: Lālezārī ve ed-Durratu’l-Beyḍāʾ İsimli Risalesinin Tahkik ve Tercümesi
    (Ankara Üniversitesi, 2021-05-31) Yıldız, Mehmet; İlahiyat Fakültesi
    İbn Berracān (ö.536/1142) Endülüs’te yaşamış önemli bir sufidir. İki ayrı tefsiri ve ilahî isimlerin şerhine dair bir eseri günümüze ulaşmıştır. Bu eserlerinde tasavvufi meselelerin büyük kısmına dair değerlendirmelerini bulmak mümkündür. Bildiğimiz kadarıyla İbn Berracān’ın eserlerine yönelik herhangi bir şerh yapılmamıştır. Bunun tek istisnası 18. yüzyılda yaşamış olan Osmanlı ulemasından sufi Meḥmed Ṭāhir Lālezārī’dir (ö.1204/1789). Lālezārī, İbn Berracān’ın el-Aʿrāf suresi 54. ayette ifade edilen Allah’ın arşına istivāʾ etmesi meselesinden hareketle yaptığı çıkarımlarını şerh eden ed-Durrātu’l-Beyḍāʾ isimli bir risale yazmıştır. Lālezārī, risalesinde ruh ve nefsin cisimdeki mücadelelerinde ruhun cisimde hakim olabilmesi için yapılması gerekenler üzerinde durmaktadır. Biz de makalemizde Lālezārī’nin bu risalesinin tahlil, tahkik ve tercümesini yaptık.
  • Item
    Bir 16. Yüzyıl Osmanlı Aliminin Peşinde: Zeyrekzāde Emrullāh Meḥmed Efendi ve Otobiyografik Anlatıları
    (Ankara Üniversitesi, 2021-05-31) Kalaycı, Mehmet; Tan, Muzaffer; İlahiyat Fakültesi
    Zeyrekzāde Emrullāh Meḥmed Efendi, 10./16. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış bir Osmanlı alimidir. Biyografi konulu eserlerde, kendisi ve hayatı hakkında sınırlı bilgi söz konusudur; buna karşın günümüze ulaşmış yazma haldeki eserlerinde ve bu eserlerin bazı nüshalarının kenar notlarında kendisi hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Bu bilgiler, sadece Zeyrekzāde’nin biyografisine değil, aynı zamanda bir parçası olduğu 10./16. yüzyıl Osmanlı ilim geleneğine de doğrudan ayna tutmaktadır. Nitekim bu yazıda Zeyrekzāde ile ilişkili olmak üzere; Taşköprīzāde Aḥmed Efendi, Şeyhülislam Ebussuʿūd Efendi ve Birgivī Meḥmed Efendi gibi dönemin çok sayıda ismi hakkında şimdiye kadar bilmediğimiz önemli bazı ayrıntılar yer almaktadır. Zeyrekzāde, Taşköprīzāde’nin öğrencisidir; Şeyhülislam Ebussuʿūd’dan icazetlidir; Birgivī ile de bir ulema meclisinde tartışmıştır. Zeyrekzāde, bu yazı sürecinde, sonraki aşamaları bilinmeyen bir yolculuğun sadece başlangıç noktası olmuştur; lakin yolculuğun başlangıcında sahip olunan Zeyrekzāde portresi sonraki aşamalara taşınmaya çalışılmamıştır. Aksine onun kim olduğu sorusu, yolculuğun her aşamasında yeniden anlam kazanacak şekilde ve sürekli devinim halinde diriliğini muhafaza etmiştir. Her varılan yerde de peşinde olunan Zeyrekzāde portresini tamamlayacak yeni unsurlarla karşılaşılmıştır. Bu durum, bir taraftan Zeyrekzāde portresinin çoğunluktaki gerçekliğinin görülebilmesini mümkün kılarken, bir taraftan da tarihsel gerçekliğin yapılan arkeolojiye bağlı olarak nasıl çoğalabilen ve genişleyebilen bir olgu olduğunu örneklemiştir.