Cilt:70 Sayı:03 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item AFRİKA BİRLİĞİ'NİN BÖLGESEL KRİZLERİN ÇÖZÜMÜ SÜRECİNDE DENEYİMİ(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Cauia, Alexandr; Other; OtherThe African continent has proven to be the area most severely affected by the armed conflicts and military mutinies that have caused and continue to substantially affect the peace and security process on the continent and beyond. This article reflects the process of building, the importance and structure of the African Union, the Peace and Security Council and the African Peace and Security Architecture as mechanisms and tools for preventing and combating violations of peace and security. The legal and regulatory framework for prevention and intervention in armed conflicts, military mutiny and attempts to unconstitutional seizure of power, both inside and outside Member States, are also analyzed.Item HUKUK DEVLETİNİN KANUN DEVLETİNE ANAYASAL DEVLETİN ANAYASALI DEVLETE EVİRİLMESİ(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Keskinsoy, Ömer; Other; OtherHukuk insan hak ve özgürlüklerini koruyan ve geliştiren bir ilkelerin toplamıdır. Bu ilkelerin en başat olanı ise hukuk devletidir. Biz hukuk devletini demokratik devleti de içine alacak şekilde düşünmekte ve genişletmekteyiz. Buradan karşımıza anayasal demokrasi çıkmaktadır. Anayasal demokrasi anayasal devlet ile demokratik devletin birleşimidir. Hukuksal bir birleşim olan anayasal demokrasi her iki olgunun, yani anayasal devlet ve demokratik devletin, ahlaki temellerini içermektedir. Anayasal devletin ahlaki temeli anayasacılıktır. Anayasacılık iktidarın sınırlandırması ve hak ve özgürlüklerin güvenceye bağlanmasıdır. Dolayısıyla anayasacılığın özü denge ve denetimdir. Demokratik devletin ahlaki temeli ise çoğulcu demokrasidir. Çoğulcu demokrasi sanıldığı gibi yönetime ilişkin bir irade daralması değildir; aksine çoğulcu demokrasi bir irade genişlemesidir. Zira çoğulcu demokraside çoğunluğun yönetim hakkı korunmakla birlikte azınlıkta kalanların hak ve özgürlükleri ve ileride çoğunluk haline gelme potansiyelleri göz ardı edilmemektedir. Şu hâlde anayasal demokrasi anayasal devlet ile demokratik devletin zoraki bir birleşimi değildir. Anayasal devlet ile demokratik devlet yönetime yönelik bir madalyonun iki yüzü gibidir. Biri olmadığı takdirde yönetim demokratik hukuk devleti niteliğini yitirir. Son olarak kanımızca anayasal demokrasi gerek ülkemizde gerek dünyada bir anlam ve uygulama aşınmasına uğramaktadır. Amacımız gelinen noktada hukukun evrensel ilkelerine yeniden dikkat çekmektir.Item YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA HAKARET SUÇLARINDA ÖZEL TAHRİK HALLERİ (TCK m. 129)(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Özen, Yeşim Geripoğlu; Other; OtherCeza hukukunda haksız tahrik, suça etki eden bir nedendir. Kanunda ise özel tahrikin düzenlemelerine rastlamak mümkündür. Böyle olunca özel normun önceliği ilkesi gereği bu hükümler uygulanmak durumundadır. Hakaret suçları özelinde uygulama alanı bulan TCK m. 129, bu bağlamda Yargıtay kararlarının da ışığında haksız tahrikin özel bir hali olarak inceleme konusu yapılmıştır.Item YALAN TANIKLIK SUÇU (TCK m. 272) VE ETKİN PİŞMANLIK(Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 2021) Kır, Feyza; Other; OtherCeza muhakemesinin maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına ilişkin amacına ulaştıran en etkili yol, adil yargılanma hakkı temelinde güvenilir-sahih delil teminidir. Bu bağlamda, tanık beyanı en önemli delillerden biridir. Hatırlayamamak ya da öyle olduğu zannıyla konuşmak gibi insani sebepler haricinde bilerek, isteyerek, kasten gerçeğin değiştirilerek veya saklanarak ifade edilmesi, halk arasında “yalancı şahitlik” olarak tabir edilen yalan tanıklık suçunu oluşturmaktadır. Bu suçun ağırlaşmış halleri olabileceği gibi, failin cezasının azaltılmasını gerektiren ve hatta şahsi cezasızlık halleri de mümkündür. Yalan ile adalete verilen zararı önlemek veya en aza indirmek için suç sonrasında pişmanlık duyulması hali de etkin pişmanlık hükümlerini gündeme getirmektedir. Bu hususlarla birlikte etkin pişmanlık hükümlerinin Kanunun lafzına itibar ederek sadece aleyhe tanıklıkta uygulanmasını savunan görüşe karşın, bizim de savunucuları arasında yer aldığımız, lehe aleyhe ayırımı yapılmaksızın yalan tanıklıktan pişman olan kişilerin tümüne etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiği görüşü, yargı kararlarındaki değerlendirmeler ile birlikte bu makalede ele alınmaya çalışılmıştır.Item Başkanlık Yetkilerinin Ölçülmesi: Türkiye’de Yeni Hükümet Sisteminin Yapısı(Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi, 2021) Ulusoy, Demet Çelik; Other; OtherTürkiye'de yeni hükümet sistemi yürütme gücünü önemli ölçüde değiştirmiştir. Değişiklikten, yasama ve yargı organları oldukça etkilenmişlerdir. Zira yeni sistemde yürütme oranı ve işlemleri üstün bir şekilde dönüştürüldüğünden bu etkilenme iyi yönde olmamıştır. Hükümet şekli sadece yasama ve yürütme organlarının inşası ve ilişkileri incelenerek tanımlanamaz. Yeni Türk tipi başkanlık sistemi olarak adlandırılan bu yeni sistem de yönetim biçimlerinin mevcut tanımları ve unsurlarına uyum sağlayamamaktadır. Ayrıca birçok araştırmacı, yeni sistemdeki Başkan'ın saf başkanlık sistemlerindekilerden daha güçlü olduğuna işaret ediyor. Buna ek olarak hiper başkanlık modellerinde başkanlık sistemindeki modellerden daha güçlü başkanlar olduğuna dikkat ediliyor. Bu yüzden öncelikle yeni sistemin farklı başkanlık sistemleri örüntüleri esas alınarak genel olarak tanımı yapılmalıdır. Öte yandan, geleneksel yöntemlerle yeni hükümet şekli tanımlanamayacağından Cumhurbaşkanı'nın yetkilerine göre yeni sistem analiz edilmeye çalışılacaktır. Buna göre amaç hükümet sistemini değerlendirmek ve teorik olarak iddia edildiği gibi aşırı güçlere sahip iyi kurulmuş bir başkan olup olmadığını belirlemektir. Saf başkanlık sistemi ve hiper başkanlık olarak nitelenen örneklerdeki başkanların yetkileri, yeni sistemdeki Başkan’ın yetkileriyle karşılaştırılacaktır. Son olarak, hükümet sisteminin çerçevesi tartışılırken, hükümetin şekli ve Başkan’ın tartışmalı birçok yetkisi hakkındaki tartışmalara da değinilecektir.Item YALAN TANIKLIK SUÇU (TCK m. 272) VE ETKİN PİŞMANLIK(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Kır, Feyza; Other; OtherCeza muhakemesinin maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına ilişkin amacına ulaştıran en etkili yol, adil yargılanma hakkı temelinde güvenilir-sahih delil teminidir. Bu bağlamda, tanık beyanı en önemli delillerden biridir. Hatırlayamamak ya da öyle olduğu zannıyla konuşmak gibi insani sebepler haricinde bilerek, isteyerek, kasten gerçeğin değiştirilerek veya saklanarak ifade edilmesi, halk arasında “yalancı şahitlik” olarak tabir edilen yalan tanıklık suçunu oluşturmaktadır. Bu suçun ağırlaşmış halleri olabileceği gibi, failin cezasının azaltılmasını gerektiren ve hatta şahsi cezasızlık halleri de mümkündür. Yalan ile adalete verilen zararı önlemek veya en aza indirmek için suç sonrasında pişmanlık duyulması hali de etkin pişmanlık hükümlerini gündeme getirmektedir. Bu hususlarla birlikte etkin pişmanlık hükümlerinin Kanunun lafzına itibar ederek sadece aleyhe tanıklıkta uygulanmasını savunan görüşe karşın, bizim de savunucuları arasında yer aldığımız, lehe aleyhe ayırımı yapılmaksızın yalan tanıklıktan pişman olan kişilerin tümüne etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiği görüşü, yargı kararlarındaki değerlendirmeler ile birlikte bu makalede ele alınmaya çalışılmıştır.Item Başkanlık Yetkilerinin Ölçülmesi: Türkiye’de Yeni Hükümet Sisteminin Yapısı(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Ulusoy, Demet Çelik; Other; OtherTürkiye'de yeni hükümet sistemi yürütme gücünü önemli ölçüde değiştirmiştir. Değişiklikten, yasama ve yargı organları oldukça etkilenmişlerdir. Zira yeni sistemde yürütme oranı ve işlemleri üstün bir şekilde dönüştürüldüğünden bu etkilenme iyi yönde olmamıştır. Hükümet şekli sadece yasama ve yürütme organlarının inşası ve ilişkileri incelenerek tanımlanamaz. Yeni Türk tipi başkanlık sistemi olarak adlandırılan bu yeni sistem de yönetim biçimlerinin mevcut tanımları ve unsurlarına uyum sağlayamamaktadır. Ayrıca birçok araştırmacı, yeni sistemdeki Başkan'ın saf başkanlık sistemlerindekilerden daha güçlü olduğuna işaret ediyor. Buna ek olarak hiper başkanlık modellerinde başkanlık sistemindeki modellerden daha güçlü başkanlar olduğuna dikkat ediliyor. Bu yüzden öncelikle yeni sistemin farklı başkanlık sistemleri örüntüleri esas alınarak genel olarak tanımı yapılmalıdır. Öte yandan, geleneksel yöntemlerle yeni hükümet şekli tanımlanamayacağından Cumhurbaşkanı'nın yetkilerine göre yeni sistem analiz edilmeye çalışılacaktır. Buna göre amaç hükümet sistemini değerlendirmek ve teorik olarak iddia edildiği gibi aşırı güçlere sahip iyi kurulmuş bir başkan olup olmadığını belirlemektir. Saf başkanlık sistemi ve hiper başkanlık olarak nitelenen örneklerdeki başkanların yetkileri, yeni sistemdeki Başkan’ın yetkileriyle karşılaştırılacaktır. Son olarak, hükümet sisteminin çerçevesi tartışılırken, hükümetin şekli ve Başkan’ın tartışmalı birçok yetkisi hakkındaki tartışmalara da değinilecektir.Item OSMANLI HUKUKUNDA VAKIFLARDA İSTİBDAL UYGULAMASI(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Konan, Belkıs; Hukuk; Hukuk FakültesiVakıf, İslam devletlerinde, özellikle de Osmanlı Devleti’nde önemli hizmetler görmüş dini ve hukuki bir kurumdur. Vakıf amacının gerçekleşmesinde vakfa gelir getiren malların önemli bir rolü vardır. Ancak zaman içinde vakıf malı çeşitli nedenlerle harap olabilir ve kullanılamayacak hale gelebilir. Bu durumda, işlevini yitiren vakıf malının vakfa hizmet edecek olan yeni bir mal ile değiştirilmesi zorunluluk arzeder. İstibdal, en genel anlamıyla bir vakıf malının mülk olan bir başka mal ile değiştirilmesidir. İslam hukukunda mezhepler arasında vakıf malının değiştirilmesi konusunda farklı düşünceler olması istibdal konusunu hem teorik açıdan, hem de uygulama açısından tartışmalı bir konu haline getirmiştir. Vakfın devamlılığının sağlanması vakıf malının gelir getirmesine bağlı olduğundan istibdal işlemi bir çözüm yolu olarak Osmanlı hukukunda da sıklıkla başvurulan bir yöntem olmuştur. Bu makalede Osmanlı Devleti’nde vakıfların istibdali meselesi hukuki boyutları ile ele alınmaktadır. Araştırmamızda şer’iyye mahkemesi sicillerinden ve Osmanlı Arşivinden elde ettiğimiz bazı arşiv belgeleri ışığında istibdal konusu incelenerek, istibdal nedenleri, başvuru şekli ve uygulanan usul hakkında bilgiler verilecektir.Item ANAYASACILIK BAĞLAMINDA İSLAMİ ANAYASACILIK KAVRAMI VE MEDİNE VESİKASI(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Keskin, Erdoğan; Other; OtherBu çalışmada, liberalizmin bir eseri olan anayasacılık düşüncesinin yanı sıra İslami anayasacılık fikrinin mümkün olup olmadığı incelenmektedir. Nitekim anayasacılık, liberal düşünürler ve fikirler etrafında ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bir başka ideoloji ya da inanca özgü bir anayasacılıktan bahsedilebilir mi sorusu, cevaba muhtaç bir sorudur. Çalışmada ele alınan diğer bir ana konu ise birçok yazar tarafından anayasa olarak ifade edilen ve değerlendirilen Medine Vesikası’dır. Anayasa kavramının anlamı, Vesika’nın kabul edildiği dönem şartları ve ortaya çıkışı; bu yazarların iddialarının doğruluğunun tespiti açısından değerlendirilmesi gereken hususlardır. Zira anayasa kavramı, anayasacılıktan bağımsız düşünülemeyeceğinden gerek İslami anayasacılık söylemleri gerekse Vesika’nın anayasa olduğuna dair iddialar birbirinden bağımsız değildir. Bu nedenle çalışmada her iki konu birlikte incelenmiştir. Çalışma gerek İslami anayasacılık iddialarının gerekse Medine Vesikası’nın anayasa olduğuna dair iddiaların değerlendirilmesini ve konunun özünden ayrılmayarak bu fikirlerin yerinde olup olmadığının tespit edilmesini amaçlamaktadır. Bu bağlamda çalışmanın anayasacılık ve anayasa kavramlarının anlaşılması açısından yeni soluk getirmeyi amaçladığını ifade etmek mübalağalı olmasa gerek.Item 6271 SAYILI CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU’NUN 11. MADDESİNİN SEÇİLME HAKKI YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Şahin, Erdal; Siyaset ve İdari Bilimler; Siyasal Bilgiler Fakültesi2012 yılında kabul edilmiş olan 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun 11. maddesi Cumhurbaşkanı adaylığının kesinleşmesi ile görevden ayrılmış sayılacak kişileri ve bu kişilerden hangilerinin seçilememeleri halinde görevlerine dönemeyeceklerini düzenlemektedir. Anayasa’nın 101. maddesinin sadece milletvekili seçilme yeterliliğine atıfta bulunması nedeniyle CBSK’nın 11. maddesinin görevden ayrılmayı düzenleyen 76. maddenin 3. fıkrasına dayanması mümkün değildir. Eğer bu fıkraya dayanıyor olsa bile fıkrada yer alan sınırlı sayıdaki listeyi fıkrayla çelişir biçimde genişletmiştir. 11. maddedeki sınırlandırmalar Anayasa’nın 67. maddesine dayanarak kanunla yapılmış olsa dahi, özel sınırlama sebeplerine dayanmaması, pratik uyuşum ilkesiyle açıklanamaması ve ölçülü olmaması nedeniyle Anayasa’ya aykırıdır. Göreve dönmeyi düzenleyen ikinci fıkra hükmü ise dar anlamda kamu görevlilerine dair hükümler içermekte, dar anlamda kamu görevlisi sayılmayan kişileri ise düzenlememektedir. Bu durumda dar anlamda kamu görevlisi olmayan kişilerin seçilememeleri durumunda görevlerine dönmesi gerekir. Hem sonraki tarihli hem de özel kanun olması nedeniyle diğer kanunlarda Cumhurbaşkanı adayı olup seçilemeyen kişilerin göreve dönmesini engelleyen hükümler 11. maddenin ikinci fıkrasıyla zımnen ilga edilmiştir. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Seçim Kurulu’nun yerleşik içtihatları karşısında 11. maddeye karşı başvurulabilecek bir iç hukuk yolu bulunmamaktadır.Item Avrupa Birliği Çevre Ceza Hukuku(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Ergün, Güneş Okuyucu; Hukuk; Hukuk FakültesiAvrupa Birliği’nde son birkaç on yıldır çevre suçları giderek artan bir biçimde Üye Ülkelerin sınırlarını aşmaktadır. Çevrenin korunması ile ilgili mevzuata tam uyum sağlanması için mevcut ceza sistemlerinin yeterli olmadığı ve ceza hukuku yaptırımlarının gerekli olduğu bu süreçte gözlemlenmiştir. Böylece, Avrupa çevre ceza hukuku son birkaç on yılda hem AB hem de Üye Ülkeler düzeyinde önemli bir gelişme göstermiştir. Bu çalışmada, AB Çevre ceza hukukunun en önemli hukuki enstrümanlarından olan 2008/99/EC sayılı Yönerge’nin çevrenin ceza hukuku vasıtasıyla korunmasında önemli bir araç olmasına karşın, idari bağımlılığı ve suçlar ve yaptırımları bakımından otonom ve bağımsız bir yaklaşım sergilememesi dolayısıyla eleştiriye açık olduğu vurgulanmaktadır.Item KÖY ENSTİTÜLERİ HAKKINDA BİR DÜŞÜNCE(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Hafızoğulları, Zeki; Other; OtherKöy enstitüleri, Genç Cumhuriyet’in, özellikle kırsal kesimde eğitimi yaygınlaştırma projesi olarak hayata kavuşturulmuştur. Savaş sonrası Türkiye Cumhuriyeti döneminde, bu proje, özellikle kırsal nüfusun eğitim ihtiyacının gerçekleştirilebilmesi bakımından çok önemli bir mihenk taşı niteliği taşımaktaydı. Köy enstitüleri fikri ve bunun temel çerçevesi ilk olarak, Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresinde ortaya atılmış; 17/4/1940 tarihli 3803 sayılı kanunla birlikte kanuni zemine kavuşturulmuştur. Ancak başarılı geçen 14 senenin ardından, tarihi bir hata olarak; görevini tamamlama fırsatı verilmeden 1954 yılında Köy Enstitüleri kaldırılmıştır.Köy Enstitüleri, Kırsal Okullar, İzmir İktisat KongresiItem Ana Baba ve Çocuk Arasında Kişisel İlişki Kurulmasında Çocuğun İradesinin Dikkate Alınması(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) İmamoğlu, Selma Hülya; Other; OtherTMK m. 323 hükmü uyarınca “ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir”. Anılan madde hükmünde sadece ana baba yönünden ifade edilmişse de kişisel ilişki kurma hakkı, karşılıklı olup hem ana babanın hem de çocuğun kişilik hakkına dahildir. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde yönlendirici temel düşünce, çocuğun yararı olmakla birlikte, çocuğun iradesi de dikkate alınmalıdır. Zira çocuğun görüşünün alınması, diğer ifadeyle çocuğun dinlenilmesi, çocuğun kişilik hakkının doğrudan bir sonucudur. Çocuğun iradesi, çocuğun yararı ile her zaman örtüşmeyebilir. Bununla birlikte çocuğun iradesi, çocuğun kişiliğinin parçası olarak kişisel ilişki kurma hakkının belirlenmesinde göz ardı edilmemelidir. Diğer taraftan çocuğun iradesi, kişisel ilişki kurma hakkının gerçekleştirilmesi sırasında da dikkate alınmalıdır. Özellikle çocuğun kişisel ilişkiye direnmesi halinde çocuk, buna zorlanmamalıdır. Türk hukukunda çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının yerine getirilmesi, İcra ve İflâs Kanununun 25/a ve 25/b maddeleri çerçevesinde düzenlenmiştir. Kişisel ilişkinin gerekirse zorla gerçekleştirilebileceğini öngören bu düzenleme, çocuğun yararını olumsuz etkileyebilecek bir uygulamaya yol açabilecek niteliktedir. Çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hükümlerin, çocuğun yararı ile birlikte çocuğun iradesini de dikkate alan bir bakış açısıyla gözden geçirilmesi isabetli olacaktır. Kişisel ilişki kurulmasını istemenin çocuk yönünden de bir hak olduğu ve bu konuda çocuğun görüşünün alınması gerekliği, Türk hukukuna dâhil uluslararası sözleşmeler çerçevesinde kabul edilmiş bulunmaktadır. Ancak bu husus, Türk Medeni Kanunu temelinde de vurgulanmalıdır. Kişisel ilişki kurma hakkının gerçekleştirilmesi ise İcra ve İflâs Kanunu dışında düzenlenmelidir.Item VERİLDİĞİ ÜLKEDE İPTAL EDİLEN HAKEM KARARLARININ TANINMASI VE TENFİZİ(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Öğünç, Esra; Other; Other1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkındaki New York Sözleşmesi (New York Sözleşmesi) madde V (1) (e) ve madde VII (1) hükümleri nedeniyle hakem kararının verildiği ülkede iptal edilmiş olması halinde başka bir ülkede tanınması ve tenfizinin mümkün olup olmadığı tartışma konusu olmuştur ve buna göre bu konuda doktrinde iki farklı görüş bulunmaktadır. İptal edilmiş yabancı hakem kararları çeşitli ülke mahkemelerinde tanınmış ve tenfiz edilmiştir. Bu çalışmada, bu kararlardan ve doktrindeki farklı görüşlerden bahsedilecektir. Konu Türk mahkemeleri açısından New York Sözleşmesi hükümleri, Milletlerarası Ticari Hakemlik Konusundaki 21 Nisan 1961 Tarihinde Cenevre’de Yapılan Avrupa Sözleşmesi hükümleri, Türkiye’nin taraf olduğu iki taraflı anlaşma hükümleri ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) hükümleri dikkate alınarak incelenecektir.Item ÇEK KANUNU ÇERÇEVESİNDE BANKANIN HESAP AÇTIRMAK İSTEYEN KİŞİYE İLİŞKİN ARAŞTIRMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Özdemir, Semih Sırrı; Other; Other5941 sayılı Çek Kanunu’nun öne çıkan amaçlarından birisi, çek kavramına güven duyulmasının sağlanmasıdır. Bu kapsamda, çeke karşılıksızdır işlemi yapılması durumunda uygulanan, çek düzenlenmesi ve çek hesabı açılmasını da içeren, çok basamaklı bir yaptırımlar sistemi uygulamaya konulmuştur. Bankaların müşterilerinin ekonomik ve sosyal durumlarını inceleme ve haklarında ayrıntılı bir tetkik gerçekleştirme yükümlülüğü, bu sistemin diğer sonuçları arasında gösterilebilir. Bununla birlikte, Çek Kanunu madde 2/1’de ve Kanun Gerekçesi’nde yer verilen kavramlar, anılan yükümlülüğe ilişkin belirsiz ve tartışmalı bir bakış açısı sunmaktadır. Bu durumla bağlantılı olarak, yargının bankaların araştırma yükümlülüğüne dair kararlarına, bankaların basiretli bir tacir olarak davranmakla yükümlü olması ve bankaların yargı tarafından bir güven kurumu olarak kabul edilmesi gerekçesiyle, katı bir bakış açısı hâkim olmaktadır. Bu yaklaşım nedeniyle, bazı yargı kararlarında, araştırmaya ilişkin faaliyetlerini çek hesabının açık olduğu süre boyunca sürdürmemeleri nedeniyle bankalar sorumlu tutulmaktadır. Bu kapsamda, çalışmanın amacı, belirtilen araştırma yükümlülüğünün geniş kapsamının ve ilgili yargı kararlarının incelenmesi ve anılan hükümlere yönelik bir değişiklik önerisinin değerlendirilmesidir.Item ANONİM ŞİRKETTE SERMAYE KAYBININ TESPİT EDİLMESİ(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2022) Özkan, Raziye Aksu; Other; OtherBu çalışmada, anonim şirkette sermaye kaybının ne şekilde tespit edileceği incelenmiş ve hükmün işlevsel hâle getirilmesi için bir öneride bulunulmuştur. Anonim şirkette finansal durumun bozulmasının birçok göstergesi olabilir. Bununla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 376/1 son yıllık bilançoya göre sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının yarısının; TTK m. 376/2 ise, üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması durumunda devreye girmektedir. Bu sebeple, öncelikle sermaye, kanuni yedek akçe, zarar ve son yıllık bilanço kavramları ele alınmıştır. Ardından, burada yapılan saptamaya göre sermaye kaybının hesaplanması incelenmiştir. Bu inceleme esnasında, Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan “6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ”e de değinilmiştir. Bu bağlamda, sermaye kaybı düzenlemesinin, finansal durumu bozulan bir şirketin kurtarılabilmesi açısından geç bir sinyal olduğu sonucuna varılmıştır. Bu sebeple, son olarak çalışmada, olması gereken hukuk açısından, finansal durumu bozulan bir şirketin sermaye kaybı düzenlemesine göre daha erken bir uyarı sistemi kurması gerektiği önerisine yer verilmiştir.Item ULUSLARARASI DOĞAL GAZ ALIM VE SATIM SÖZLEŞMELERİNİN DEĞİŞEN ŞARTLARA GÖRE UYARLANMASI VE UYGULANACAK HUKUK(Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2021) Taşveren, Sema; Other; OtherKlasik uluslararası doğal gaz alım ve satım sözleşmeleri genellikle uzun dönemli sözleşmelerdir. Bu sözleşmeler uzun dönemli olmaları nedeni ile stratejik, ekonomik ve politik gelişmelerden etkilenmektedir. Sözleşmeler hazırlanırken taraflarca risk ve fayda analizi yapılmakta ve riskler paylaşılmaktadır. Alıcı sözleşmelerde yer alan “al ya da öde” hükmü ile miktar riskine, satıcı ise fiyat formülü ile fiyat riskine katlanmaktadır. Sözleşmeler imzalandıktan sonra tarafların kontrolü dışında gerçekleşen, öngörülemeyen ve beklenmeyen olaylar nedeni ile sözleşmelerin ekonomik dengesinin bozulması halinde ekonomik dengenin yeniden sağlanması ve sözleşmelerin başlangıçtaki pazarlığa ve risk paylaşımına yeniden kavuşturulması için yeniden müzakere edilerek değişen koşullara göre uyarlanması gündeme gelmektedir. Uyarlama sözleşmede fiyat revizyonu veya genel bir revizyon hükmünün bulunması halinde bu hükümler kapsamında gerçekleştirilmektedir. Bu hükümlerin yokluğunda sözleşmelerde mücbir sebep ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin düzenlemeler kapsamında uyarlama gerçekleştirilebilir. Sözleşmede bu tür hükümler yer alsa da almasa da sonuçta, uyarlamanın esas itibariyle sözleşmenin esasına uygulanacak hukukun izin verdiği ölçüde ve koşullarda yapılacağını söylemek yanlış olmaz. Taraflar arasında tahkim anlaşmasının varlığı halinde, hakemlerin, sözleşmenin değişen koşullara uyarlaması konusunda uyarlama yapma yetkisi sadece lex causa’nın hakimiyeti altında olmayacaktır. Tahkim anlaşmasında tarafların uyarlama ile ilgili hususlara yer vermiş olmaları halinde hakem heyeti bu hususu göz ardı edemez. Nihayet, tahkim usulüne uygulanacak hukukun hakemlerin bu konudaki yetkisi ile ilgili hükümleri de hakemlerin uyarlama yapma yetkisi üzerinde etkili olacaktır.