Cilt: 07 Sayı: 01 (2024)
Permanent URI for this collection
Browse
Recent Submissions
Item Türkiye’nin Kıyı Şehirlerinde Yürütülen Akıllı Şehir Projelerinin Kıyılarda Dirençlilik Oluşturma Rolünün Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2024) Kılıç, MehtapTürkiye kıyı bölgelerinin varlığı ile stratejik öneme sahip bir ülke konumundadır. Kıyı bölgelerinde ticari faaliyetlerin, işletmelerin ve turizm faaliyetlerinin aktif olması başta ekonomik yönde olmak üzere birçok avantaj sağlamaktadır. Fakat son dönemlerde iklim değişikliği başta olmak üzere çeşitli nedenlerle afetlerin etkisini arttırması sonucu kıyı bölgeleri birçok sorunla karşı karşıya kalmıştır. Deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı erozyonları ve su baskınlarının artması gibi sebeplerle kıyı şehirlerinin dirençliliğini giderek azalmıştır. Dirençliliğin arttırılması amacıyla günümüzde teknolojik gelişmeler ön plana çıkmaktadır. Bu gelişmelerden bazıları; erken uyarı sistemleri kullanılarak olası zararları azaltmak, uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemlerinin kullanılması ile risk analizleri ve risk haritaları oluşturmak, haberleşme altyapısının güçlendirilmesi ile uyarı sürecini hızlandırmak ve hava tahmin sistemleri ile meteorolojik uyarlar yapmaktır. Bahsi geçen uygulamaların çokça kullanıldığı akıllı şehirlerde özellikle afetlere karşı dirençlilik oluşturmak temel amaçtır. Türkiye’ de de bu doğrultuda çeşitli akıllı şehir projeleri yürütülmektedir. Çalışmanın kapsamı gereği kıyı şehirlerinde yürütülen akıllı şehir projelerinin afet ve acil durumlara yönelik dirençlilik oluşturup oluşturmadığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının koordinasyonunda yürütülen projelerin içerik analizi yöntemi ile incelenmesi sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Neticede Türkiye’nin kıyı tehlikelerini ele alan projeler üretmekten çok, kıyı bölgelerindeki tehlikeleri ele alan projeler ürettiği sonucuna ulaşılmıştır. Sel, heyelan ve aşırı hava olayları gibi afetlere yönelik erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi, CBS alt yapısı oluşturulması gibi uygulamalar ülkemizde en çok alınan önlemler arasındadır. Bu önlemler kıyı tehlikelerinin de önlenmesinde kullanılıyor olsa da özel olarak bu amaca hizmet eden sensör ağları, uzaktan algılama ve veri analitiği gibi teknolojiler yaygınlaştırılmalı ve kıyılarda akıllı kentsel planlama çözümleri geliştirilmelidir.Item 30 Ekim 2020 İzmir ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremlerinin Teknik ve Yönetsel Karşılaştırılması(Ankara Üniversitesi, 2024) Özmen, Bülent; Varol, NehirTürkiye’nin sismik riskinin yüksek olması depremlere sık maruz kalmasına neden olmaktadır. Maalesef büyüklüğü 6.5 Mw ve üzerindeki depremler, risk azaltma çalışmalarının yetersizliği nedeniyle can ve mal kaybına yol açmaktadır. Bu çalışmada, 30 Ekim 2020 İzmir ve 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri teknik ve yönetimsel açıdan değerlendirilmiştir. İzmir depreminde 117 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1034 vatandaşımız yaralanmış, ağır hasarlı ve yıkılan bina sayısı 124 olmuştur. Kahramanmaraş depremlerinde ise 53.597 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 107.213 vatandaşımız yaralanmış ve yıkılan bina sayısı ise 39.000 olmuştur. Teknik açıdan bakıldığında iki depremde de bina yıkımlarının daha çok zemin-bina ilişkisinden kaynaklandığı görülmektedir. AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) koordinasyonunda, 2022 yılında 81 ilin İl Risk Azaltma Planları (İRAP) tamamlanmış ve Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP) yürürlüğe girmiştir. Bundan sonraki süreçte belirlenen öncelikli eylemler doğrultusunda risk odaklı çalışmaların daha ağırlıklı olarak devam edeceği düşünülmektedir. Deprem sonrası müdahale ve iyileştirme süreçlerinde daha başarılı olarak görülen Türkiye, risk odaklı çalışmalara ve deprem özelinde zemin-bina uyumu gözetilerek yapılaşmaya öncelik vermek durumundadırItem Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitelerinde Koronovirüs Pandemisinin Aile Merkezli Bakım Üzerine Etkilerinin İncelenmesi(Ankara Üniversitesi, 2024) Ceylan, Sibel SerapCovid 19 pandemisi süresince virüsün yayılmasını önlemek için diğer sağlık alanlarında olduğu gibi yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde de sağlık hizmetinin sunumunda değişiklikler olmuştur. Bunlardan birisi de aile merkezli bakım uygulamalarıdır. Bu araştırmanın amacı Covid 19’un yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde aile merkezli bakım uygulanmaları üzerindeki etkileri incelenmektir. Araştırmada “Aile merkezli bakım”, “Covid 19”, “Yenidoğan yoğun bakım üniteleri”, “ebeveyn”, “kısıtlama” anahtar kelimeleri kullanılarak EBSCO, Scopus, Pubmed, Google Scholar, Science Direct ve Web of Science veri tabanları taranmıştır. 2020-2022 yılları arasındaki Covid 19 pandemisinde uygulanan kısıtlamaların yenidoğan yoğun bakım ünitesinde aile merkezli bakım uygulamalarındaki etkisini inceleyen 20 çalışma araştırmaya dâhil edilmiştir. Yapılan sistematik incelemede Covid 19 pandemisi ile mücadelede salgının yayılmasına yönelik alınan önlemlerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde aile merkezli bakımın uygulanması için engel oluşturduğu saptanmıştır. Covid 19’un yayılmasını önlemek amacıyla yoğun bakımda alınan önlemler nedeniyle zaten yoğun stres yaşayan ailelerin stres düzeyi daha da arttığı, ebeveynlerin sosyal desteği azaldığı, ebeveynlik becerilerinin gelişmesi olumsuz etkilendiği, bakıma katılım ve emzirmede sorunlar yaşandığı belirlenmiştir. Covid 19 süresince aile merkezli bakım verilmesinde sıkıntılar nedeniyle yoğun bakımda yatan bebeklerde de bazı sorunlar (beslenme, uzamış stres vb.) gelişebileceği tahmin edilmektedir. Bu nedenle pandemi gibi olağanüstü durumlarda aile merkezli bakımın sunumuna engel olmayacak uygulamaların geliştirilmesi önerilmektedir.Item Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) Metodu İle Of İlçesi’nde (Trabzon) Heyelan Risk Duyarlılığı Analizi(Ankara Üniversitesi, 2024) Taş, Mehmet Akif; Şenol, Celal; Yanık, Muhammet EnesÇalışma alanı olan Trabzon’a bağlı Of ilçesinde topografik özellikler ve iklim hususiyetleri bakımından heyelan afetinin gerçekleşme potansiyeli yüksektir. Son yüz yılda 26’sı ölümle sonuçlanan onlarca heyelan afetine maruz kalan Trabzon’da sadece Of ilçesi 4 adedi ölümlü olmak üzere onlarca maddi hasarlı heyelan afetinden etkilenmiştir. Ortalama eğim ve yükseltinin fazla olması ve yağışın yıllık miktarının (1659,4 mm) ülke ortalamasının (643 mm) oldukça üzerinde olması bu durumu ortaya çıkaran en önemli etkenlerdir. Bu bağlamda Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak uluslararası mecrada etkinliği ve geçerliliği olan metotlarla heyelan risk analizlerinin yapılması oldukça önemli bir hale gelmiştir. Bu analiz yöntemlerinden olan ve heyelan risk analizi çalışmalarında son yıllarda en çok kullanılan yöntemlerden biri olan ve Analytical Hierarchy Process (AHP) olarak literatüre geçen Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) çalışma alanına uyarlanmıştır. SentinelHub, NASA, Corine, HGM, MTA gibi birçok ulusal ve uluslararası kuruluştan elde edilen veriler ışığında Of ilçesinin AHS ile heyelan risk analizi oluşturulmuştur. Bunun sonucunda ilçenin heyelan bakımından %23’lük bir bölümüne tekabül eden 60 km2 alanında riskli ve çok riskli, %26’sına tekabül eden 67,7 km2 alanında orta ve %51’ine karşılık gelen 132,4 km2 alanda düşük ve çok düşük heyelan riski tespit edilmiştir. Bu analizler sonucunda elde edilen bilgiler dikkate alınarak gerek afet yönetim sürecinde gerekse diğer ilgili alanlarda çalışan paydaşların heyelan afetine karşı hazırlıklı olmaları amaçlanmıştır.Item Somut Kültürel Miras Alanlarında Takip, İzleme, Tespit, Müdahale Konularına İlişkin Bibliyometrik Analiz(AnkaraÜniversitesi, 2024) Çerkez, Rabia Seher; Halaç , Hicran Hanımnsanoğlu; yaşadığı dönemi sosyal yapısıyla, ekonomisiyle, teknolojisiyle, sanatıyla etkilemekte ve kendi kültürünü oluşturmaktadır. İnsanların barınma ihtiyaçları da bu kültür çevresinde oluşmakta ve dönem içi modernizm bu kültür çevresinde korunmaktadır. Bu çalışma, kültürel miras alanlarının sürekliliğini sağlamaya kaynaklık eden tezlerin, bibliyometrik analizler ile sayısal verilere aktarılması ve sayısal veriler ışığında bu alan üzerinde yapılacak araştırmalarda ön bilgi oluşturması amaçlamaktadır. Bibliyometrik analiz ile bölgesel takip sistemini oluşturmada kullanılacak yöntemlerin belirlenmesini, örneklem alan ilinin veya ülkesinin belirlenmesini, anahtar kelime sıklığının belirlenmesini kapsamaktadır. Kültürel miras alanlarında tarihi yapılı çevreyi ifade edebilmek için “tarihi yapı, tarihi doku, kültürel miras, mimari miras, tarihi alan, tarihi çevre” olmak üzere 6 ana anahtar kelime grubu belirlenmiştir ve bu anahtar kelime grupları “izleme, takip, müdahale, tespit” kelimeleri ile sınırlandırılarak araştırma alanı daraltılmıştır. Tarama sonucunda bu araştırma ile yakın ilişkisi olmayan çalışmalar ve yinelemeler çıkartılarak 466 teze ulaşılmıştır. 466 Tez içerisinden araştırma alanı olarak en çok İstanbul ili tercih edilmiş ve bu alan hakkında en çok tez 2019 yılında yayımlanmıştır. En fazla tekrarlanan anahtar kelimenin “koruma” olduğu tespit edilmiştir. Buradan hareketle araştırmaya ve takibe en çok ihtiyaç duyulan ilin İstanbul olması, korunmaya değer yapıların fazla olduğunu göstermekle beraber aynı hassasiyetin her ilde gösterilmesi gerektiğini de vurgulamaktadır. Bu araştırma gelecekte kültürel miras alanında sistematik koruma yaklaşımının oluşturulmasına zemin hazırlayacaktır. Sistematik koruma yaklaşımı ile yapı sürekli takip edilecek ve yapıya zamanında müdahaleler yapılarak yapının onarımı ve korunumu kolaylaşacaktır.Item 30 Ekim 2020 Ege Denizi Depremi Sonrası Toplanma Alanlarına Yönelik Kapasite Yeterliliğinin Değerlendirilmesi: Bayraklı İlçesi(Ankara Üniversitesi, 2024) Partigöç, Nur Sinem; Erdin , Hilmi EvrenAfetler sonrası kentlerin planlanması hem sosyal altyapı alanları açısından önemli eksiklikleri bulunan hem de afetler karşısından riskler taşıyan kentsel bölgelerin yenilenmesinde, daha nitelikli ve yaşam kalitesi yüksek kentsel mekânları oluşturma, risk azaltma, fiziksel kapasitenin artırılması ve kentsel dirençlilik açısından fırsatlar taşımaktadır. Afet yönetiminin başarısı, afet sonrasında iyileştirme aşamasında yapılan uygulamaların risk azaltma aşamasına katkı sağlaması noktasında ortaya çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle, afet öncesinde olası risklerin minimize edilebilmesi ve/veya bertaraf edilebilmesi afet yönetim sürecinin başarılı bir biçimde yürütüldüğünün önemi bir göstergesidir. Bu kapsamda çalışma afet risklerinin azaltılması açısından büyük önem taşıyan ve toplanma alanı olma potansiyeli taşıyan sosyal altyapı alanlarının mekânsal dağılımı ve kapasiteleri açısından yeterliliğini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, 30 Ekim 2020 tarihinde gerçekleşen Ege Denizi depreminden en çok etkilenen İzmir İli Bayraklı İlçesi’nde yer alan sosyal altyapı alanları çalışma alanı olarak belirlenmiştir. Yapılan incelemeler ışığında, Bayraklı İlçesinde yer alan 24 mahallenin 16 tanesi (%67) kapasite bakımından yeterli olduğu, kalan 8 mahallenin (%33) ise yetersiz olduğu saptanmıştır. Ayrıca, Bayraklı İlçesi’nde potansiyel toplanma alanlarının ilçenin %62’sine hizmet verdiği, bu bakımdan ilçenin diğer ilçelere göre iyi durumda olduğu ve potansiyel toplanma alanlarının ilçe genelinde daha homojen dağıldığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla, Ekim 2020 döneminde gerçekleşen deprem sonrasında Bayraklı İlçesi genelinde yer alan potansiyel toplanma alanlarının ihtiyacı yeterli düzeyde karşılayamadığı anlaşılmaktadır.Item Afetlerden Etkilenen Çocuk ve Gençlere Yönelik Kültür ve Sanat Temelli Psikososyal Müdahalelerin Psikolojik ve Sosyal Uyum Üzerindeki Etkisi(Ankara Üniversitesi, 2024) Daşçı, EsraÜlkemizin afet ve krizlere açık olduğu gerçeği ile sürekli yüzleşsek de gerekli önlem ve müdahalelerle ilgili yeterince gelişme kaydedemediğimiz hem alan yazında hem de uygulamalarda dikkat çekmektedir. Özellikle afetlerden sonra ortaya çıkan kısa ve uzun dönem olumsuz psikolojik etkilerin iyileştirilmesini amaçlayan psikososyal destek ve müdahalelerin eksikliği sıklıkla vurgulanmaktadır. Çalışmalar, psikososyal müdahalelerin sıklıkla psikolojik ilk yardıma ve akademik çalışmaya yönelik olması, kırılgan grupları göz ardı etmeleri ve kanıta dayalı gerçekleştirilmemeleri bakımından eleştirilmektedirler. Nüfusun büyük bir kısmını oluşturan kırılgan gruplardan biri olan çocuk ve gençlere yönelik müdahalelerin eksikliğinin büyük bir risk faktörü olarak karşımıza çıktığını görebiliyoruz. Bu doğrultuda, mevcut makale öncelikle afetlerin bireyler üzerindeki kısa ve uzun dönem psikolojik etkilerini; sonrasında özellikle bu etkilerin kırılgan grupları nasıl etkilediğine; en kalabalık kırılgan grup olan çocuk ve gençlere yönelik psikososyal müdahale programlarına odaklanmaktadır. Dünyadaki ve Türkiye’deki örnekleri odağına alarak özellikle kültür ve sanat temelli psikososyal müdahale programlarının çocuk ve gençlerin afetten sonraki sosyal uyumlarına etkisi tartışılmıştır. Son olarak, araştırmalar ve uygulamalar doğrultusunda afetler ve krizlerden sonra çocuk ve gençlere yönelik geliştirilecek psikososyal müdahale programlarına yönelik öneriler sunulmaktadır.Item Afetler, Depremler ve Kitlesel Zorunlu Göç Akınları: Kahramanmaraş Merkezli Depremler Üzerinden Bir Değerlendirme(Ankara Üniversitesi, 2024) Çavuş,Kadir; Kaya , Afşin Ahmetnsan kaynaklı afetlerin bir türü olarak ifade edilen kitlesel zorunlu göç olgusu afetler ile iç içe geçmiş bir terimi yansıtmaktadır. Bu çalışmadaki amaç bu iç içe geçmiş yapı içerisinde afetleri, depremleri ve kitlesel zorunlu göçleri farklı açılardan ele alarak Kahramanmaraş merkezli depremler üzerinden değerlendirmektir. Bu değerlendirme neticesinde kitlesel zorunlu göçler ve afetler arasında üç önemli ilişki tespit edilmiştir. Bunlar; göçe sebep olan afet, afete sebep olan göç ve afetin hasarını artıran göç şeklindedir. Kitlesel zorunlu göç olgusu hedef ülkelerin kamusal hizmetleri üzerinde dış yardımı gerektiren ve rutini bozan, kendi başlarına altından kalkılamayacak ölçüde bir yük meydana getirdiği takdirde bir afet potansiyeli haline gelebilir. Zorunlu göçmenler barındıkları ülkelerde demografik, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak sahip oldukları dezavantajlardan dolayı hassas gruplar olarak adlandırılıp yaşanacak afet durumunda önemli bir kırılganlığı oluşturabilir. Hem geçmişte dünyada olan afetler hem de Türkiye’de 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler ve bu depremler sonucunda açıklanan rakamlar mülteci ve diğer zorunlu göçmenlerin oran olarak yaşanan afetlerde yerel nüfusa göre çok daha büyük kayıplar yaşadığını göstermektedir. Bütün bu gerekçelerden hareketle bu çalışmanın neticesinde politika yapıcılara bazı öneriler sunulmuşturItem Taşkın Risk Yönetiminde Sosyal Faktörlerin Değerlendirilmesi ve Doğu Karadeniz Havzası için Risk Algısı Yönetim Önerisi(Ankara Üniversitesi, 2024) Anılan, Tuğçe; Sayıl, Mahmut Cenk; Yüksek, Osman; Bayram , SelahattinSon yıllarda, taşkın risk algısının ve vatandaşların koruyucu önlemlere ilişkin bilgi düzeylerinin ve farkındalıklarının değerlendirilmesi, yenilikçi entegre taşkın yönetim stratejilerinin oluşturulmasında odak noktası haline gelmektedir. Bu kapsamda, risk algısı, taşkın farkındalığı, hazırlıklı olma durumu ve sosyoekonomik dinamikler gibi sosyal bileşenlerin de mühendislik planlamalarıyla birlikte ele alınması taşkın risk yönetimi açısından oldukça önemlidir. Bu çalışma öncelikle, taşkın riski altındaki bölgelerde vatandaşların risk algısı, farkındalığı ve hazırlıklı olma durumları hakkında literatürde yapılmış çalışmalar hakkında bir değerlendirme yapılmıştır. Ardından taşkınlara sıklıkla maruz kalan Doğu Karadeniz Havzası için taşkın farkındalığı oluşturma yönetim planı önerilmiştir. Bu önerilerin oluşturulmasında literatürdeki mevcut çalışmaların sonuçları da dikkate alınmış ve bölge için uygulanabilirliği değerlendirilmiştir. Toplumun afet bilincini ve dayanıklılığını artırmak konusunda çocukların bilinçlendirilmesinin son derece önemli olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca; eğitim faaliyetleri, taşkın müzesi ve ziyaretleri, belli periyotlarda anket uygulanması ve değerlendirmeleri, halkın taşkın erken uyarılara karşı güveninin sağlanması, taşkın izi faaliyet çalışmaları, taşkın tatbikatlarına halkın katılımı, psikolojik destek ve rehberlik birimi oluşturulması ve diğer öneriler değerlendirilmiştir.Item Digital Solutions for Disaster Management: Analyzing the Impact of the February 2023 Earthquake in Türkiye(Ankara Üniversitesi, 2024) Nazlıoğlu, Selma; Kalem, Güler; Yazıcı, AliThis research investigates the involvement of information technologies, including communication platforms and social media solutions, in managing earthquake disasters, specifically focusing on the February 2023 earthquake in Türkiye. In order to achieve this, a comparative framework is constructed, which incorporates four main categories, namely goal, providers, target phase, and platform. The data is gathered from diverse sources, and a total of 130 solutions are identified immediately following the February 2023 earthquake in Türkiye. After conducting a thorough examination of these solutions and removing any duplicates and irrelevant options, the final dataset comprises 89 unique solutions sourced from 82 providers. According to the study's findings, the solutions employed in mitigation and preparedness phases prioritize proactive measures and planning, while the ones in response phase witnesses a significant increase in activities related to aid campaigns, emergency response, information dissemination, and support services. The solutions in recovery phase further intensifies support services to aid affected communities. Web-based platforms are predominantly used during different phases of disaster management, with mobile platforms playing a crucial role in communication and on-the-ground activities. Private organizations exhibit strong involvement in developing IT platforms, while public entities and NGOs contribute to a lesser extent.Item Deprem Sonrası Diyalojik İletişim Çerçevesinde Ankara ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanlarının X (Twitter) Hesaplarının İncelenmesi(Ankara Üniversitesi, 2024) Küçüktığlı, Mücahit Sami6 Şubat Depremleri, kriz ve afet anlarında iletişim ve diyaloğun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyması bakımından manidardır. Deprem sonrası devlet kurumları ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra bölge dışından gelen belediyelerin yardım çalışmaları da sosyal medyada gündemi oluşturmuştur. Bu makalede deprem bölgesine yaptıkları yardımlar ile gündeme gelen Ankara ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanlarının deprem yardım çalışmalarının kendi sosyal medya uygulaması eski ismi ile Twitter yeni ismiyle X hesaplarında Kent ve Taylor’un diyalojik kuramı çerçevesinde nasıl uygulandığı araştırılmaktadır. Araştırmada evren, depremler sonrası yaşanan süreç itibariyle uzun olduğu için uygulama depremlerin olduğu ilk hafta olarak 6-14 Şubat 2023 tarihleri arasında sınırlandırılarak olasılıklı olmayan örneklem seçme biçiminde oluşturulmuş; içerik analizinin gerçekleştirileceği çözümleme birimleri ve alt kategoriler tablolar ile sunulmuştur. Araştırma ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın diyalojik iletişim kuram ilkelerine, sosyal medya uygulaması X adreslerinde uygun davrandıkları sonucuna ulaşılırken araştırmanın yapıldığı depremlerin ilk haftası deprem bölgesinde bulunarak paylaşımlarını oradan gerçekleştiren Başkan Altay diyalojik iletişim kuram ilkeleri çerçevesinde empati ve yakınlık bağlamında daha başarılı bulunmuştur.Item Doğal Afet Krizlerinde Sosyal Medyanın Rolü Üzerine Yapılmış Çalışmaların Bibliyometrik Analizi(Ankara Üniversitesi, 2024) Bal, Feride; Yılmaz, , Emrah Sıtkıİletişim teknolojilerinde yeni bir boyut oluşturan soysal medyanın kullanım oranları gün geçtikçe artmakta ve kullanım sıklığı özellikle doğal afetler gibi kriz anlarında daha da artış göstermektedir. Bireyler doğal afet anlarında aileleri ve çevreleriyle iletişim kurmaya çalışmakta ve onların can güvenliği hakkında bilgi alma çabası içine girmektedirler. Ayrıca bireyler arama ve kurtarma, ilk yardım, yiyecek, barınma, ulaşım ve güvenlik gibi temel ihtiyaçlar hakkında bilgiye ulaşmaya veya bu bilgileri paylaşmaya çalışmaktadırlar. Telefon şebekelerinin, yaşanan felaket sonrası arama ve mesajlaşmalardaki ani artış sebebiyle hizmet sunamadığı durumlarda, sosyal medya platformları bireylere iletişim açısından farklı alternatif ve avantajlar sağlamaktadır. Bu açıdan bakıldığında çalışmanın amacı; sosyal medya platformlarının, doğal afet gibi kriz anlarında kullanımının önemini vurgulamak ve bu konu çerçevesinde yapılmış akademik çalışmaları bibliyometrik analiz yöntemiyle inceleyerek değerlendirme yapmaktır. Bu bağlamda 2012-2023 yılları arasında “Web of Science ve Google Akademik” veri tabanlarında taranmış makaleler tüm yönleriyle ele alınmış ve elde edilen veriler tablolar ile açıklanmıştır. Analiz sonuçları 2016 ve 2020 yıllarında çalışmaların yoğunlaştığı, konuyla ilgili en çok yayın yapılan dergilerin “The Australian Journal of Emergency Management” ve “Disaster Medicine and Public Health Preparedness” olduğunu ve yapılan 26 çalışmanın toplam 4152 atıf aldığını göstermektedir. Ayrıca yazarların yaklaşık üçte birinin 1000’in üzerinde atıf aldığı ve yapılan çalışmalarda aynı oranda nicel ve nitel analiz kullanıldığı da elde edilen diğer sonuçlar arasında yer almaktadır. Yapılan analizler sonucunda, doğal afet krizlerinde sosyal medyanın stratejik kullanımını ortaya çıkaran çalışmaların varlığı ve sosyal medya araçlarının kullandığı teknolojik alt yapı ile olayların tespitinin, öngörülebilmesinin ve haritalandırılabilmesinin mümkün olduğu bilgisine varılmaktadır. İncelenen çalışmalarda da doğal afet krizlerinde içerik yayılımının daha iyi sağlanabilmesi için sosyal medyanın öneminin vurgulandığı görülmektedir.Item Deprem Bölgesindeki Psiko-Sosyal Hizmetlerin Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2024) Arslankoç,Sinem; Doruk , Çağla Salduz; Koçak, OrhanAfetlerin bireyler ve toplumlar üzerinde yıkıcı etkileri bulunmaktadır. Bu etkiler göz önüne alındığında, afetten etkilenen bireylerin ihtiyaçlarına uygun psikososyal müdahale modelleri geliştirme ve uygulama, nitelikli afet yönetiminin bir parçası olmaktadır. Bu bağlamda çalışma, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen ve 11 ili etkileyen Kahramanmaraş depremi sonrasında, depremden etkilenen bölgelerdeki bireylere yönelik gerçekleştirilen psikososyal destek hizmetlerinin, bölgede görev almış psikososyal destek görevlilerinin gözünden değerlendirmesini amaçlamaktadır. Nitel araştırma yöntemiyle hazırlanan bu çalışmada çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında ya da sivil toplum örgütlerinde görev yapan 10 psikososyal destek görevlisiyle derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında afet bölgesinde görev almış psikososyal destek görevlilerinin gerçekleştirdikleri psikososyal hizmetlere yönelik öz değerlendirmelerine ve genel olarak gerçekleştirilen psikososyal destek hizmetlerine yönelik değerlendirmelerine yer verilmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler incelendiğinde deprem sonrası gerçekleştirilen psikososyal destek hizmetlerinin yeterli, nitelikli ve ihtiyaca yönelik olmadığı, kurumlar arası koordinasyonun sağlanamadığı yönündedir. Etkili psikososyal müdahale için ihtiyaca yönelik nitelikli uygulama ve kurumlar arası koordinasyonun sağlanması gereklidir.Item Otel İşletmelerinin Yeni Nesil Afet Olarak Covid-19 Pandemisine ve Genel Afetlere Karşı Direnç Düzeyi: Trakya Bölgesi Otel Yöneticileri Üzerine Uygulama(Ankara Üniversitesi, 2024) Erdinç, Talih; Akyön, Fehmi Volkan; Gürel,Elif EzgiOteller sabit taşınmazlar olduğundan afetlere karşı sürekli açık bir tehdit altındadırlar. Ayrıca turistlerin afetten etkilenen bölgelerden uzak durmak istemeleri de turizm sektörüne ekonomik açıdan zarar vermektedir. Bu nedenle özellikle afet riski yüksek bölgelerde bulunan oteller afet direnç düzeylerini yükseltmelidirler. Bu bağlamda, çalışmanın temel amacı Trakya Bölgesinde (Çanakkale, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ) faaliyet gösteren Bakanlık belgeli üç, dört ve beş yıldızlı otellerin genel afet direncinin yanı sıra güncel bir sorun olan Covid-19 Pandemisine karşı direnç düzeyini belirlemektir. Belirlenen sınırlamalar doğrultusunda Trakya Bölgesinde faaliyet gösteren 81 adet otel araştırma evreni olarak belirlenmiştir. Çalışma kapsamında çevrimiçi veya yüz yüze olmak üzere ulaşılan 81 otel yöneticisinden 62 otel yöneticisi ankete katılmıştır. Katılımcılardan Brown vd.’nin, (2019) geliştirdiği afet direnç ölçeğine ek olarak Covid19 salgının otel işletmelerine etkilerini belirlemeye yönelik sorular yöneltilmiştir. Elde edilen verilerin istatistiksel analizlerinde t-testleri ve ANOVA kullanılmıştır. Otellerin afetlere karşı direnç düzeyi ile Covid19 Pandemisine karşı direnç düzeyi ölçülen çalışma sonucunda; otelin büyüklüğü ve kategorisi, konaklama sektöründe çalışma süresi ve yöneticilik deneyimi otellerin afetlere karşı direnç düzeyini olumlu yönde etkilediği görülmüştür.Item Determining the Reliability of Personal Masks with Convolutional Neural Networks(Ankara Üniversitesi, 2024) Ak,Özgür Boran; Kuruöz , Ertan; Ak , AyçaDuring the COVID-19 pandemic, which is a worldwide disaster, it has been proven that one of the most important methods to struggle the transmission of such diseases is the use of face masks. Due to this pandemic, the use of masks has become mandatory in Turkey and in many other countries. Since some surgical masks do not comply with the standards, their protective properties are low. The aim of this study is to determine the reliability of personal masks with Convolutional Neural Networks (CNNs). For this purpose, first, a mask data set consisting of 2424 images was created. Subsequently, deep learning and convolutional neural networks were employed to differentiate between meltblown surgical masks and nonmeltblown surgical masks without protective features. The masks under investigation in this study are divided into 5 classes: fabric mask, meltblown surgical mask, meltblown surgical mask, respiratory protective mask and valve mask. Classification of these mask images was carried out using various models, including 4-Layer CNN, 8-Layer CNN, ResNet-50, DenseNet-121, EfficientNet-B3, VGG-16, MobileNet, NasNetMobile, and Xception. The highest accuracy, 98%, was achieved with the Xception network.Item Personality and Mental Health during the COVID-19 Pandemic(Ankara Üniversitesi, 2024) Bilgin, İlayda; Büyükcan, Asuman; Aykutoğlu , Bülent; Baş , Sametbeing worldwide. Personality traits are among the key factors determining how individuals respond to adversity and disasters. The aim of this study is to investigate the association between a wide range of personality characteristics and different indicators of psychological well-being in Turkish university undergraduates during the first lockdown of the pandemic. The data were collected through an online crosssectional survey. Zero-order correlations in the analysis demonstrated higher resilience, extraversion, openness, agreeableness, and conscientiousness related to higher well-being, whereas neuroticism and attachment anxiety were related to lower well-being. The results of the multivariate regression analysis with the personality characteristics within the study showed that resilience was consistently and strongly associated with better psychological well-being. Neuroticism was related positively to depression and anxiety symptoms and negative affect but unrelated to positive affect. High self-control was linked to a more positive affect and less negative affect. Our findings illustrated personality’s potential adaptive and maladaptive effects on reported mental health during the pandemic. The findings are discussed to shed light on future studies regarding the connection between personality traits and life events. Keywords: Anxiety, COVID-19 Pandemic, Depression, Personality, Psychological Well-BeingItem Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Afet Eğitimlerinin Hemşirelik Öğrencilerinin Afet Yönetimi Algısına Etkisi(Ankara Üniversitesi, 2024) Erkin, Özüm; Yenigün , Simay; Gümüş, Ceyda; Coşğun , Müge; Aslan , GülAfetler sonrasında sağlık profesyonelleri ve onların afet konusunda bilgi ve becerileri sürecin sonuçları açısından hayati öneme sahiptir. Hemşireler, dünyadaki sağlık profesyonelleri arasında en büyük meslek grubunu oluşturmakta olup, aynı zamanda hemşirelik öğrencileri sağlık öğrencileri arasında en büyük grup olarak bilinmektedir. Bu çalışma, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı afet eğitimlerinin hemşirelik öğrencilerinin afet yönetimi algısına etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Ön test son test düzenindeki yarı deneysel araştırma 2022-2023 güz döneminde İzmir’deki X Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi hemşirelik bölümünde yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini hemşirelik bölümünde öğrenim gören “Afet Hemşireliği” dersine kayıtlı 4. Sınıf öğrencileri (n:43) oluşturmuştur. Örneklem seçimine gidilmemiş çalışmaya katılmaya gönüllü olan ve formları eksiksiz dolduran tüm öğrenciler araştırmaya dahil edilmiştir (n:42). Verilerin toplanmasında “Kişisel bilgi formu” ve “Afet Yönetimi Algısı Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma verileri araştırmacı tarafından yüz yüze olarak afet hemşireliği seçmeli dersinin ilk haftasında (ön test) ve 14 hafta sonra (son test) toplanmıştır. Araştırmaya katılan hemşirelik öğrencilerinin yaş ortalaması 21.71±0.86 olup, %76.2’si kadındır. Hemşirelik öğrencilerinin %83.3’ü afet deneyimi yaşadığını, %92.9’u afetzedeye bakım vermediğini, %92.9’u afet tatbikatına katıldığını bildirmiştir. Afet Yönetimi Algısı Ölçeği ön test puan ortalaması 86.42 ± .81 iken son testte puan ortalaması 110.64 ± 10.33’e yükselmiştir (p<0.05). Bu sonuçlar ile hemşirelik öğrencilerinin son testte afet yönetimi algısı ölçeği ve alt boyutlarından aldıkları puanlarla ön test puanları arasında istatistiksel olarak fark bulunduğu görülmektedir. Afet eğitimlerinin hemşirelik öğrencilerinin afet yönetimi algısını olumlu yönde geliştirdiği görülmüştürItem Medya Aracılığıyla Afetlere Maruz Kalmanın Oluşturduğu Dolaylı Travma Ölçeği’nin Türkçe Uyarlaması: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması(Ankara Üniversitesi, 2024) Ediz, Çiçek; Dinçer , AytapBu araştırmada, Medya Aracılığıyla Afetlere Maruz Kalmanın Oluşturduğu Dolaylı Travma Ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanıp geçerlik ve güvenirliğin incelenmesi amaçlandı. Çalışmanın verileri, Ağustos-Ekim 2023 tarihleri arasında toplandı. Araştırmanın evrenini, çeşitli medya aracılığıyla afetlere maruz kalan genel nüfustan 18-65 yaş arası yetişkinler oluşturdu. Faktör yapısının belirlenmesi amacıyla doğrulayıcı faktör analizi, güvenirlilik için ise Cronbach α katsayısı, iki yarı güvenirlik kat sayısı, madde toplam korelasyonu ve test tekrar test yöntemi kullanılarak gerçekleştirildi. Doğrulayıcı faktör analizi sonuçları sonucunda; ölçeğin 17 madde ve “Afetlere Verilen Psikolojik, Davranışsal ve Fiziki Tepkiler”, “Afetler Nedeni ile Manevi Kırgınlık” ve “Afetlerin Yaşamı Tehdit Ettiği Duygusu” olmak üzere 3 boyutlu bir yapıya sahip olduğu saptandı. Ölçeğin orijinal hali ile benzer olarak üç alt boyutlu yapı kabul edildi. Ölçeğin bütününe ait Cronbach α katsayısı 0.870; “Afetlere Verilen Psikolojik, Davranışsal ve Fiziki Tepkiler” alt boyutu için 0.814 ve “Afetler Nedeni ile Manevi Kırgınlık” alt boyutu için 0.743 ve “Afetlerin Yaşamı Tehdit Ettiği Duygusu” alt boyutu için 0.763 olarak saptandı. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, 18-65 yaş arası yetişkinler için Medya Aracılığıyla Afetlere Maruz Kalmanın Oluşturduğu Dolaylı Travma Ölçeği’nin, afetlerin medya yoluyla oluşturduğu dolaylı travmanın değerlendirilmesinde güvenilir ve geçerli bir araç olduğu bulunmuştur.Item Günay, Hilal(Ankara Üniversitesi, 2024) Torunbalcı ,NecdetBuildings in Türkiye that reflect the impact of European industrialization in the 18th century and later are now considered industrial heritage. These buildings, which are worthy of preservation, can be brought back to the city with the understanding of adaptive reuse. However, in this case, seismic loads, which pose a great risk for industrial heritage buildings, are among the important issues that need to be discussed. Therefore, the adaptive reuse of such buildings focuses on structural system design, repair, and strengthening. In evaluating the structural system, efforts are also made to establish the link between the old identities of the buildings and their present identities. In the study, the adaptive reuse process of the Üsküdar Electricity Factory (Nevmekan), an industrial heritage building located in Istanbul, is evaluated by focusing on the original architectural and structural system and the architectural and structural system design after the adaptive reuse. In the research, the survey and restoration drawings were obtained from the Üsküdar Municipality, and the original and adaptive reused structural system of the building was evaluated according to the criteria in the current earthquake code. While the Nevmekan building constitutes a positive example of social, cultural, economic, and sustainability issues with its reuse approach, the evaluation of seismic effects and their application to the building has been limited. In Türkiye, which is an earthquake zone, to preserve buildings of such high historical and industrial value and to transfer them safely to future generations, it is necessary to give importance to the improvement of the structural system in adaptive reuse projectsItem Volkanik Patlamaların Prehistorik Topluluklar Üzerindeki Etkisini Araştırmak için Sistematik Bir Yaklaşım Örneği(Ankara Üniversitesi, 2024) Bayram, TolunayVolkanik alanlarda gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalarda volkanik patlama kalıntıları ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Bu kalıntılar genellikle araştırma tasarımının dışında, tesadüfi olarak tespit edilmektedir. Bununla birlikte volkanik patlamalar, arkeolojide yoğun ekolojik ve sosyal etkilerine rağmen çok az ilgi gösterilen bir konu başlığı olagelmiştir. Ancak geçmiş toplulukların volkanik aktivitelerden doğrudan ve/veya dolaylı olarak etkilenmiş olduğu göz ardı edilemez bir gerçektir. Son yıllarda sistematik ve disiplinler arası çalışmaların sayısı giderek artmaya başlamıştır. Arkeoloji, volkanik olaylar ve geçmiş insan toplulukları arasındaki ilişkiyi karşılaştırmalı ve ayrıntılı olarak araştırmak için temel verilere sahiptir. Ancak bu veriler genellikle afetlerin fiziksel etkilerini anlamak için kullanılmaktadır. Patlamaların toplumsal kırılganlıklar, iç sosyal gerilimler, kültürel değişim, inanç sistemleri üzerindeki etkileri göz ardı edilmektedir. Paleososyal volkanoloji gibi sistematik yaklaşım örnekleri arkeoloji ve volkanoloji ortak kümesinde doğal afetlerin sosyoekolojik yönlerini ortaya koymak için bir potansiyel barındırmaktadır. Bu çalışmada Felix Riede’in paleososyal volkanoloji yaklaşımı açıklanarak volkanik olaylar ve prehistorik topluluklar ilişkisinin arkeolojik araştırmalardaki temel prensiplerini tanımlamak amaçlanmıştır.