Ankara Üniversitesi Afet ve Risk Dergisi
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Ankara Üniversitesi Afet ve Risk Dergisi by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 162
Results Per Page
Sort Options
Item Türk Sosyal Güvenlik Mevzuatında afetlerin yeri(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Çalışır, Yusuf Can; Mühendislik FakültesiBu çalışmanın amacı, Türk sosyal güvenlik sisteminin yapısı doğrultusunda afetlerden zarar görenlere yönelik yapılan yardımların ilgili mevzuattaki yerinin incelenmesidir. Diğer bir ifadeyle, Türk sosyal güvenlik mevzuatında afetlerin yerini belirlemektir. Bu bağlamda Türk sosyal güvenlik sistemi kapsamında afetlerden zarar görenlere yönelik yapılan yardımların ilgili mevzuattaki durumu ele alınmak istenmiştir. Çalışma kapsamında gerek primli rejim olarak adlandırılan sosyal sigortalar, gerekse primsiz rejimler olarak nitelendirilen sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler çerçevesinde afetlerden zarar görenlere yönelik yapılan yardımlarla ilgili yasal düzenlemelere yer verilmeye çalışılmıştır. Türk sosyal güvenlik sisteminin yapısı içerisinde afetlerden zarar görenlere yönelik primli rejim kapsamında yapılan yardımlar noktasında sınırlı bir kitleye yönelik düzenlemeler söz konusu iken, primsiz rejimler kapsamında tüm afetzedelere yönelik devlet eliyle gerçekleştirilen düzenlemeler yer bulmaktadır.Item Namık Kemal Ünı̇versı̇tesı̇ öğrencı̇lerı̇nin temel afet farkındalığının değerlendirilmesi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Dökmeci, Ayşe Handan; Merinç, Fatih; Mühendislik FakültesiÜlkemiz bulunduğu coğrafyanın özelliklerinden dolayı, deprem, sel, heyelan, çığ, yangın gibi doğal ve insan kaynaklı birçok afetin yol açtığı can kayıpları bakımından dünyanın en riskli ülkelerinden birisidir. Toplumun yeterince bilgilendirilmemesi, olası bir afete karşı hazırlıksız olması, kurumlar arası koordinasyondaki aksaklıklar gibi çeşitli faktörler, ciddi hasar ve ölümlere neden olabilmektedir. Bu noktada, gerekli önlemleri almak, içinde bulunduğumuz tehlikeyi anlamak ve meydana gelebilecek maddi ve manevi kayıpları azaltmak açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, afetlerden önce ne tür önlemler alınması, afet sırası ve sonrasında nasıl davranılması gerektiği hakkında toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu çalışma, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesinde lisans ve ön lisans programlarında eğitim görmekte olan öğrencilerin Afet Bilincinin değerlendirilmesi ve farkındalık düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışma popülasyonu, Tekirdağ ili Namık Kemal Üniversitesi, Sağlık Yüksekokulu, Fen Edebiyat Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Tıp Fakültesi, Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu ve Veteriner Fakültesi öğrencilerini içermektedir. 20 sorudan oluşan anket çalışması 2017-2018 yıllarında okuyan rastgele seçilmiş 18-30+ yaş aralığında, 300 kadın, 300 erkek olmak üzere toplam 600 kişiye uygulanmıştır. Katılımcıların %50’si erkek ve %50’si kadından oluşmaktadır. Katılımcıların %59,8’i 18-20 yaş aralığındadır. Elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak değerlendirildiğinde, lisans ve ön lisans öğrencileri arasında afet farkındalığı ve hazırlık konusunda bariz fark olduğu yönündedir. Bu sonuçlar, eğitim seviyesinin öğrencilerin afet farkındalığına olan bir yansıması olduğunu göstermektedir.Item Taşkın riskinin belirlenmesinde sosyo-demogrofik ve sosyo-ekonomik özelliklerin önemi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Kaya, Çağla Melisa; Mühendislik FakültesiTaşkın yönetimi planlamaları genel olarak öncelikli fiziksel zarar görebilirliğin ve buna bağlı olarak yapısal önlemlerin üzerinde yoğunlaşmaktadır. Böyle bir yaklaşım gerekli olmakla beraber yetkin önlem ve planlama kararlarının alınması/uygulanması için birçok bilgiye daha ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle taşkın yönetim planları açısından anahtar bilgi niteliği taşıyan taşkın risk haritalarının üretilmesinde, sel havzasının su altında kalması muhtemel alan sınırları içerisinde kalan varlıkların fiziksel zarar görebilirlikleri ile nüfusun sosyo-demografik ve sosyo-ekonomik durumunun risk arttırıcı yönünün değerlendirilmesi, taşkın riskinin gerçeğe en yakın doğrulukta tahmin edilmesini sağlayacaktır. “Doğada sürdürebilir yapıda olmayan hiçbir şey varlığını devam ettiremez” gerçeğinden hareketle bir havza sisteminde var olan varlıkların ve faaliyetlerin mevcudiyetini koruyabilmesi ve devamlılığının en güvenli koşullarda sağlanabilmesi için bölgede yaşayan nüfusun yapısıyla uyumlu planlama kararlarının uygulanması gerekmektedir. Bu gereklilikten hareketle, bu çalışma da taşkın riskinin tespit edilmesinde sel havzasında yaşayan nüfusun sosyal şartlarının bilinmesinin ve taşkın zararlarının meydana gelmesinde nüfusun özelliklerinin muhtemel etkisinin dikkate alınmasının önemi tartışılmıştır.Item Niğde İli Efendibey Kentsel Dönüşüm Projesi’nin peyzaj mimarlığı açısından irdelenmesi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Karafakı, Filiz Çetinkaya; Mühendislik FakültesiTüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artan nüfus beraberinde artan konut ihtiyacını getirmiştir. Bilinçsiz gelişen konut alanları yanlış arazi kullanımlarına, betonlaşmaya, ekolojik, ekonomik ve kültürel bozulmalara neden olmaktadır. Kentsel büyümenin kentte sorunlu alanların oluşmasına neden olmasının önüne geçilmesi ve işlevini kaybetmiş çöküntü alanlarının yeniden kente kazandırılması için 13.07.2005 tarih ve 25874 sayılı Belediye Kanunu’nun 73. Maddesi uyarınca kentsel dönüşüm ve gelişim alanı projeleri uygulanabilir. Bu amaçla Türkiye’de birçok çöküntü alanı yenilenmiş, yaşam standartları ve görsel kaliteleri yükseltilmiştir. Niğde Belediyesi sınırları içerisinde bulunan Efendibey Mahallesi Niğde’nin merkez ilçesine yakın bir noktada aldığı göçlerle birlikte yaşanan çarpık kentleşme ile kentin çöküntü alanlarından birisi haline gelmiştir. Efendibey Mahallesi 2012 yılında kentsel dönüşüm kapsamına alınmış ve 121 hektarlık bir alanda 240.000 m2’lik kısmı rekreasyon alanı olacak şekilde projelendirilmiştir. Bu çalışmanın amacı Niğde kenti için bir ilk niteliği taşıyan projenin peyzaj tasarım ve planlama ilkeleri açısından irdelenmesi ve gelecek projeler için kaynak rehber olmasının sağlanmasıdır. Çalışma kapsamında dönüşüm alanı kentsel dönüşüm çalışmalarının amaçları doğrultusunda irdelenmiştir. Sonuçta dönüşüme uğrayan alanın bölge halkının daha sağlıklı bir çevrede yaşamasına olanak sağlayacağı ve Niğde kent kimliği açısından oldukça olumlu gelişmeler sağlayacağı kanısına varılmıştır.Item İlaç, kozmetik ve kişisel bakim ürünleri atıklarının çevre üzerine etkileri ve AB ülkelerinin ve Türkiye’nin bakış açısı(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Karafakı, Filiz Çetinkaya; Mühendislik Fakültesiİnsanlığın ilerleyişi ve gelişen teknolojiyle beraber çeşitleri, sayıları ve dünya üzerindeki yayılımları hızla artan ilaç, kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinin akılcıl kullanımları durumunda insan sağlığı ve bakımı üzerindeki faydaları tartışılmazdır. Ancak bu ürünlerle ilgili dünya ülkelerinin birçoğunda ve Türkiye’de göz ardı edilen problemlerden bir tanesi bu ürünlerin imalatı sırasında, canlı vücudundan atılımları sonucunda ve kullanılmayanlarının evsel atıklara ve kanalizasyonlara karıştırılarak atılması sonrasında meydana gelen çevre kirlenmeleridir. İnsan vücuduna giren her türlü kimyasal madde içerikli ürün metabolize olduktan sonra idrar, gaita, ter ve solunum yolu ile dışarı atılmaktadır. Bu kimyasallar ayrıca ölüm sonrası havaya, suya ve toprağa karışmaktadır. Depolanma ömürlerinin uzun olması için oldukça dayanıklı maddelerden üretilen bu ürünlerin üretim aşamaları, ambalajları ve kullanım sonrası çevreye karışmaları çevre üzerinde oldukça olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu çalışmanın amacı ilaç, kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinin atık niteliği taşıyan kısımlarının tehlikeli atık sınıfına girdiğini belirtmek, klasik bertaraf yöntemleriyle bertaraflarının mümkün olmadığına değinmek, çevre üzerindeki ağır etkilerini ortaya koymak ve AB ve Türkiye’nin bu konudaki tutumunu incelemektir. Çalışmada AB ülkelerinin ve Türkiye’nin bu durumun önüne geçilmesi için çeşitli mevzuatlar geliştirdiği ancak pratikte uygulamaların oldukça kısıtlı olduğu sonucuna varılmış ve bu durumun önüne geçilmesi için çeşitli öneriler getirilmiştir.Item Afet risk yönetiminde transdisipliner yaklaşım(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Varol, Nehir; Kaya, Çağla Melisa; Mühendislik FakültesiHızlı nüfus artışı ile birlikte yerleşim yerlerindeki düzensiz ve plansız gelişmeler de afet zararlarını artırmaktadır. Afet zararlarının azaltılması ve afetlerin önlenmesi ancak çok disiplinli bir yaklaşımla uygulanacak afet risk yönetimi ile mümkün olabilecektir. Tehlikelerin ve risklerin belirlenmesi, arazi çalışmaları, tehlike ve risk haritalarının hazırlanması, farklı kökenli afetlere ilişkin erken uyarı sistemlerinin kurgulanması, önlem tekniklerinin ve önlem yapılarının belirlenmesi çoğunlukla mühendislik çalışması gerektirmektedir. Mühendislik temel alanı ve özellikle, Yer Bilimleri (Jeoloji Mühendisliği) ayrıca, Meteoroloji Mühendisliği, İnşaat Mühendisliği, Maden Mühendisliği, Jeofizik Mühendisliği, Çevre Mühendisliği gibi branşların yanı sıra, sosyal bilimler alanında, coğrafya, kamu yönetimi, antropoloji, sosyoloji, psikoloji vb. alanlardaki uzmanların da sürece katılmaları gerekmektedir. Afet risk yönetimi çalışmaları, sosyal boyutu ihmal edilen ve çok disiplinli yaklaşımdan yoksun Afet Risk Yönetimi süreçlerinin başarılı olamayacağını göstermektedir. Bu bağlamda, farklı afet türleri ve afet yönetiminin farklı evreleri için ileri seviyede teorik bilgi ve pratik beceriler kazanmış farklı alanlarda uzman ekiplerin sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Son çalışmalar disiplinlerarası çalışmaların da bazı durumlarda yetersiz kaldığını, sürece akademinin yanı sıra; sivil toplum kuruluşlarının ve özel sektörün katılımının da sağlanması gerektiğini, afet risk yönetimi sürecinde transdisipliner yaklaşımların önemini vurgulamaktadır.Item A Literature Review on Big Data and Social Media Usage in Disaster Management(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Dereli, Türkay; Çelik, Nazmiye; Çetinkaya, Cihan; Mühendislik FakültesiMost of the disaster management activities are naturally related to traditional operation research and management science applications. But recently, big data information technology and social media in particular has become an integral part of disaster management. Relevant information taken from social media and the intelligent web has increased the situational awareness of decision makers. Disaster management decisions have important impacts on; the safety of disaster victims, environment, economic systems, organizations etc. Reliable, timely, consistent, sufficient and qualified information is critical in the phases of disaster management. In this study, a literature review is conducted considering big data and social media in the light of disaster management and specifically disaster relief.Item Assessment of Climate Disaster Resilience In Dhaka City: A Case Study of Ward No. 28 of Dhaka South City Corporation(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Ahsan, Md Moynul; Mahmood, S. M Shah; Varol, Nehir; Mühendislik FakültesiDhaka is one of the fastest growing cities in the world, faces persistent urban environmental challenges. Environmental degradation, environmental pollution, flooding, high temperature, erratic rainfalls etc. on life and livelihoods of the city people have posed Dhaka a risky, vulnerable, unsustainable, unlivable and fragile city. In this context, this paper tries to measure resiliency through identifying Climate Disaster Resilience Index (CDRI) of ward no. 28 under the jurisdiction of Dhaka South City Corporation (Old Ward no. 64 of Dhaka City Corporation) considering five dimensions-Physical, Social, Economic, Institutional and Natural. This ward is representing the old Dhaka scenario which represents a segment of the capital of Mughal Bengal. There are some major factors under every dimension that have been considered to measure the index. By giving different weightage to different aspects finally CDRI has been measured for ward no. 28. The result shows that the overall average CDRI value for ward no. 28 is 2.65, which indicates that the natural disaster resiliency level is moderate. It also been suggested that by improving communication and accessibility, enforcing zoning and density control by the concerned Development Authority, partnership and collaboration with the people by social capital enhancement program; savings liked insurance programs; leveraging of existing strength in terms of external institutional networks, internal networks etc. can strengthen climate disaster resiliency in ward no. 28.Item Heyelan duyarlılığı, tehlikesi ve riski ile ilgili çalışmalarda Türkiye ve Avrupa Birliği ülkelerinin karşılaştırılması(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Derin, Leyla; Ercanoğlu, Murat; Mühendislik FakültesiDünya genelinde ekonomik, sosyolojik, çevresel ve fiziksel kırılganlıkların artması, son yıllarda afetler sonucunda oluşan can ve mal kayıplarını önemli oranda arttırmıştır. Coğrafi yapısı, iklimsel ve jeolojik özellikleri nedeniyle afetlere sık sık maruz kalan Türkiye’de özellikle depremler, heyelanlar ve taşkınlar önemli miktarda can ve mal kaybına sebep olmaktadır. Yıkıcı etkiye sahip olan heyelanların verdiği zararların boyutlarının gereğinden daha düşük tahmin edilmesi, heyelanlara ilişkin detaylı çalışmaların yapılmasını zaruri kılmaktadır. Bu çalışmada heyelan duyarlılığı, tehlikesi ve riski ile ilgili bilimsel çalışmalarda Türkiye ve Avrupa Birliği (AB)’ne üye ülkelerin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yapılan taramalara göre heyelan duyarlılığı, tehlikesi ve riski ile ilgili AB’ne üye ülkelerdeki ve Türkiye’deki araştırmacılar tarafından uluslararası dergilerde yayımlanan toplam 714 çalışma incelenmiştir. Bu çalışmalar incelendiğinde en fazla çalışmanın heyelan duyarlılığı konusunda yapıldığı görülmektedir. AB’ne üye ülkelerdeki araştırmacılar tarafından yapılan toplam 335 heyelan duyarlılığı, 164 heyelan tehlikesi ve 122 heyelan riski ile ilgili çalışmaya ulaşılırken, Türkiye’deki araştırmacılar tarafından yapılan 85 heyelan duyarlılığı, 3 heyelan tehlikesi ve 5 heyelan riski ile ilgili çalışmaya ulaşılmıştır. Heyelan duyarlılığı ile ilgili çalışmalar kıyaslandığında, toplam çalışma sayısı açısından İtalya’daki araştırmacılar tarafından yapılan 107 çalışma ilk sırada yer almaktadır. Alınan toplam atıf sayısı açısından ise Türkiye’deki araştırmacılar tarafından yapılan ve toplam çalışma sayısı açısından 2. sırada olan 85 çalışma, aldıkları 5344 atıfla ilk sırada gelmektedir. AB’ne üye ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’de yapılan heyelan duyarlılığı çalışmaları bu alanda önemli bir yer tutarken, heyelan tehlikesi ve riski ile ilgiliItem Yağmur sularının hasadı ve aktif olarak tarımsal sulamada kullanılması(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Yeniçeri, Mikail; Mühendislik FakültesiDünya’nın dörtte üçünün suyla kaplı olmasına karşın bu suyun yalnızca belli bir kısmı (%3) içme suyu ve sulamada kullanılabilmektedir. Yağmur suyu ise su döngüsünde bu su kaynaklarının beslenmesi için en önemli basamaklarından biridir. Bununla beraber bu kaynakların da bilinçsiz bir şekilde kullanımının (hem içme suyu hem de tarımsal sulama) artması nedeniyle su kaynakları hızla tükenmektedir. Bu durumun devam etmesi neticesinde Dünya’da gelecekte su sıkıntısının görülmesine neden olacaktır. Tarımsal sulamada Dünya’nın birçok bölgesinde yağmur suyu hasadı yöntemi kullanılmaktadır. Bu yöntem ile yağmur suları değerlendirilmekte ve su israfının önüne geçilmektedir. Üç tarafı denizler ile çevrili olmasına rağmen Ülkemiz su stresi çeken ülkelerden biridir. Bu nedenle yağmur suyu hasadı yöntemi kullanım alanının artırılmasına yönelik çalışmalar ve teşvikler Ülkemiz için kazanç olacaktır. Bu çalışmada, yağmur suyu hasadı sonucu elde edilen suyun, hızla tükenmekte olan su kaynakları nedeniyle yaşanan su kıtlığına alternatif olarak tarımsal sulamada yeniden kullanılması tartışılmıştır.Item Nükleer tehlikeler ve afet yönetimi: Türkiye’de durum değerlendirmesi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Doğruluk, Mehmet; Doğan, Ayhan; Kalkan, Nalan; Korkmaz, Murat; Mühendislik FakültesiNükleer tehlikeler, atomun parçalanması ya da iki atomun birleşmesi ile açığa çıkan enerjinin kontrolsüz olarak yayılması ve çevreyi etkilemesi olarak tanımlanabilir. Radyoaktif materyallerin tutulduğu tesislerde oluşabilecek kazalar sonucunda radyasyon salınımı ortaya çıkabilmektedir. Bu tesislerde meydana gelen kazaların sebepleri arasında öngörülemeyen insan hatalarının yanı sıra deprem, sel ve tsunami gibi doğal afetler de yer almaktadır. Geniş bir çevreyi etkileyebilecek böylesi bir olayda, radyasyon salınımının durdurulması ve radyasyona maruz kalmanın engellenmesi gibi hayati önem taşıyan bir dizi eylem gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Kısıtlı bir zaman diliminde ve sınırlı imkânlarla gerçekleştirilmesi gereken eylemleri kapsayan bu sürecin başarısı, afet öncesi korumaya yönelik yapılan hazırlık çalışmalarının etkinliğine bağlıdır. Öte yandan gerçekleştirilecek eylemlerin organizasyonu ve kaynakların yönetimi için coğrafi bilgi sistemleri (CBS) tabanlı karar destek sistemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmada öncelikle radyasyon türleri ve radyasyonun canlılar üzerindeki etkileri açıklanmış, ardından nükleer ve radyolojik tehlikeler, komşu ülkelerde bulunan nükleer santrallerin oluşturduğu riskler de göz önüne alınarak Türkiye açısından değerlendirilmiştir. Ayrıca yeni kurulacak nükleer güç santralleri için deprem tehlikesinin belirlenmesi amacıyla yapılması gereken çalışmalar ve Türkiye’deki durum değerlendirilmiştir. Bununla birlikte nükleer ve radyolojik tehlikelere karşı afet yönetimi kapsamında ülkemizde gerçekleştirilen hazırlık çalışmaları incelenerek bir durum değerlendirmesi yapılmıştır.Item Betonarme binaların depreme karşı davranışında dolgu duvarların ve sönümleyici sistemlerin etkisi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Çelebi, Oğuzhan; Beyen, Kemal; Mühendislik FakültesiBetonarme bina tasarımı ve performans değerlendirmesi yapılırken dolgu duvarların sönümleyici etkisi göz önüne alınarak modellenmesi ve yapı sönüm karakteristiği bu çalışmada tartışılmıştır. Riskli yapıların tespit edilmesine ilişkin esaslara göre dolgu duvarın betonarme bina davranışına katkısı çalışma yapısı üstünde incelenmiştir. Betonarme bina mod birleştirme yöntemiyle Türk deprem yönetmeliğinde verilen tasarım depremi için analiz edilerek uygun dolgu duvar özelliklerine karar verilmiştir. Belirlenen dolgu duvar ile modellenmiş çalışma yapısı zaman tanım alanında yerel üç farklı deprem kaydı ile analiz edilerek en hasarlı davranışı gösteren deprem şartlarında binada dolgu duvar katkısı duvarlı ve duvarsız modellenmiş çalışma yapısında nümerik olarak gözlemlenmiştir. Çalışmanın safhalarında sönümleyici sistemler ele alınarak dolgu duvarlar ile analitik sonuçları karşılaştırılmalı olarak tartışılmış fayda zarar sonuçları gösterilmiştir. Bu çalışmada, kritik kat (zemin kat) seviyesindeki kolonların ötelenme, kesme kuvvetleri ve eleman gerilme güç yitimleri üzerinden performansları karşılaştırılmıştır. Dolgu duvarların bir binanın performans değerlendirilmesinde veya tasarımında bir yapı elemanı olarak kullanılmasında kolon kesme taleplerinde önemli farklılıklar olduğu saptanmıştır. Dolgu duvar malzemesinin basınç dayanımı arttıkça depremden gelen kesme kuvvetlerinin arttığını ve kolon kesme kuvvetlerinin azaldığı gözlemlenmiştir.Item Doğal afetler sonrası yaşanan travmalar ve örnek bir psikoeğitim programı(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2018) Kukuoğlu, Ahmet; Mühendislik FakültesiYaşanılan yüzyılın en önemli sorunları arasında, tüm insanlığı etkileyen doğal afetler ve bu doğal afetler sonucunda insanların zarar görmesi gelmektedir. Afetlerin etkileri sağlık, ekonomik, sosyal ve psikolojik olmak üzere hem bireyi hem de toplumu etkileyecek farklı boyutlarda ki sonuçlara ulaşabilmektedir. Her geçen yıl doğal afetlerden etkilenen birey sayısı da artmaktadır. Uluslararası Afet Bilgi Bankası olan EM-DAT raporlarına göre: 2016 yılı içerisinde 102 ülkede toplam 310 afetin meydana geldiği ve bu afetlerde 7,628 kişinin hayatını yitirdiği rapor edilmiştir. Aynı raporda 411 milyon insanın bu afetlerden etkilendiğini ve bu afetlerin toplam 97 milyar Amerikan doları tutarında ekonomik kayba yol açtığı rapor edilmiştir. Bu bireylerin büyük bir çoğunluğunun psikolojik desteğe ihtiyacı bulunmaktadır. Afet sonrası oluşan psikolojik travmalar bireylerin hayatını olumsuz yönde etkilemekte ve ruh sağlığını bozmaktadır. Öyle ki gerekli psikolojik destek sağlanmadığında bireylerde çok farklı şekillerde psikopatolojiler görülebilmektedir. Ancak afet gerçeğini her geçen yılda daha fazla yaşadığımız ülkemizde ne yazık henüz yeterli farkındalığı yakalamış bulunmamaktayız. Bu bağlamda ruh sağlığı alanında çalışan meslek uzmanlarına önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu çalışmada bu değerlendirmeler ışığında önleyici bir hizmet olarak örnek bir psikolojik destek eğitimi programı (PİY) oluşturulmuştur. Çalışmadaki temel amaç alan uzmanlarına ve eğiticilerine yönelik olarak örnek bir psikolojik destek eğitimi programı sunmak ve uygulama aşamalarını paylaşmaktır.Item Kültürel mirasımız ve arşiv belgelerimizin afetler ve KBRN tehlikelerine karşı korunması(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Şeşen, Yasin; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDünya; çağlar boyunca çeşitli nedenlerlerle, çeşitli zamanlarda, çeşitli coğrafyalarda çok büyük savaşlar ve doğal afetler yaşamıştır. Bu olaylarda milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, birçok şehir ve ülke yıkıma uğramıştır. Savaşlar ve doğal afetler günümüzde de yaşanmaya devam etmekte ve insanların yaşamını olumsuz etkilemektedir. Devletlerin kendilerini koruyabilmek ve/veya diğer devletleri işgal edebilmek amacıyla geliştirdikleri savaş sanayisi, her geçen gün büyüyen devasa bir canavara dönüşmüştür. Dünyada silahlanma yarışı devam etmekte ve yeni silah teknolojilerine yatırımlar sürmektedir. Savaşlar, insanlığın ortak mirası olan her şeye zarar vermektedir. Zarar gören materyallerin içerisinde ‘arşivlerde’ bulunmaktadır ve binlerce yıllık arşivlerimiz bu tehlikeli durumdan gelecekte de etkilenebilecek durumdadır. Savaşlar ve ‘KBRN’ tehditleri insanların sadece can ve mal güvenliğini değil; aynı zamanda ‘kültürel, sanatsal ve tarihi kaynaklarını da’ yok edebilme riskini taşımaktadır. İlgili çalışma, afetler ve KBRN tehditlerinin arşivlerimiz ile kültürel mirasımıza verebileceği zararları ortaya koymakta, bu zararların nasıl en aza indirilebileceği üzerine görüşler sunmaktadır.Item Düzenli bir betonarme binada düşey deprem bileşeninin yapısal davranışa etkisi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Aydemir, Müberra Eser; Jakayev, Serik; Mühendislik Fakültesi“Düzenli bir betonarme binada düşey deprem bileşeninin yapısal davranışa etkisi” – olarak adlandırılan araştırmada depremin düşey bileşeninin yapısal davranışa etkisini tespit etme doğrultusunda çalışma yapılmıştır. Çalışmada öncelikli olarak bina türü olarak 5 katlı betonarme bina belirlenerek, yapı elemanlarının ön boyutlandırması yapıldıktan sonra ülkemizde mühendislik tasarım alanında sık kullanılan “Sta4CAD” mühendislik tasarım programı yardımıyla yapı elemanlarının donatı hesabı yapılmıştır. Bilgisayar ortamında hazırlanmış modele depremin etkisini uygulamak için yedi tane deprem kaydı seçilmiştir. “Seismostruct” doğrusal olmayan çerçevelerin statik ve dinamik çözüm ve analiz programıyla deprem kayıtları yatay ve yatay artı düşey olarak modele tek tek uygulanmıştır. Analiz sonrasında yatay ve yatay artı düşey deprem kayıtları etkisinden yapıda oluşan normal kuvveti, kesme kuvveti karşılaştırılmıştır. Elde edilmiş veriler ışığında, depremin düşey bileşeninin özellikle kolonlardaki eksenel kuvvetlerin artışına sebep olunduğu görülmüştür. Kolon kesme kuvvetlerinde depremin düşey bileşeninin eklenmesiyle önemli miktarda artışlar gözlenmese de yaklaşık yüzde 10 oranında artış kaydedilmiştir.Item Kırsal yoksulluk, göç ve afet ilişkisi: Zeytinköy Orman yangını örneği(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) İlter, Metin Serhat; Siyasal Bilgiler FakültesiKırsal Yoksulluk, afetten mi kaynaklanmaktadır? Yoksa afet kırsal yoksulluk mu doğurmaktadır? Bu iki soru, hem ayrı ayrı hem de birlikte ele alınması gereken bir konudur. Çünkü yoksulluk arttıkça bir bölgede göç görülebilir. Afet olduğunda yoksulluk da varsa bölgede o zaman da göç görülebilir. Afet, göç ve kırsal yoksulluk konusu birbiriyle etkileşim içindedir. Afet olduğundan göç olabilir, afet olduğunda yoksulluk ortaya çıkabilir ya da yoksulluk başka yerlere göçü zorunlu hale getirebilir. Bu makalede, afet/göç/yoksulluk konusu, üç saç ayaklı masa benzetmesinde birinin etki alanının genişlemesi diğer ikisini de dengesiz yapacağı düşüncesi ekseninde incelenmiştir. Araştırmanın amacı, orman yangını sebebiyle meydana gelen değişimleri tespit etmek ve bu konuya ilgi duyan gerek akademik gerekse akademi dışı insanları bilgilendirmektir. Araştırma sonucunda, afet, göç ve kırsal yoksulluk konusunun sürekli etkileşim içinde olduğu ve buna göre tedbirlerin alınmasının zorunluluğu tespit edilmiştir.Item Yozgat Çamlığı Milli Parkı’nın özellik ve gizemleri(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Galip, Akın; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiİnsan, yeryüzünde var olduğu zamandan itibaren doğa koşullarıyla ve doğada bulunan canlılarla, takdirle ve hayranlıkla karşılanacak bir mücadele içinde olmuştur. Başlangıçtan Neolitik Döneme kadar tamamen doğa koşullarında avcı toplayıcı kültüre sahip olarak yaşarken, Neolitik’ten Dönem’den itibaren ilk kez yerleşik düzene geçerek bitkilerden buğday, arpa, çavdar, mercimek, nohudu ekerek, hayvanlardan domuz, koyun, keçi ve tavuğu evcilleştirerek besin üreticisi olmuştur. Böylece 18. yüzyılın son çeyreğinde başlayan Sanayi Devrimine kadar, sahip olduğu bilgi düzeyi, yeteneği, deneyimi ve teknolojik gelişmişliği oranında doğadan yararlanarak yaşamını sürdürmüştür. Bu süreçte, dünyada insan nüfusunun azlığı ve teknolojik düzeyinin düşüklüğü gibi nedenlerle doğanın tahribi ve doğa kirlenmesi gibi önemli olaylar yaşanmamıştır. Sanayi Devrimi ile birlikte aşırı nüfus artışı ve plansız teknolojik gelişmeler nedeniyle enerji ihtiyacının hızla artması sonucu, fosil yakıtlar olarak bilinen kömür, petrol ve doğalgaz kullanımı ile birim alandan fazla ürün almak amacıyla tarım ilacı ve suni gübre kullanımı gibi etmenlerle 1950 yılından itibaren, özelliklede 1970 yılından sonra çevre kirlenmesi sorunları artarak devam etmiştir. Helenistik Dönemden itibaren, bazı üst düzey bürokrat ve kral gibi yöneticiler, konak ve saraylarında, bahçe, park gibi doğa düzenlemeleri yapmış iseler de bunların miktarı ve oranı düşük düzeylerde kalmıştır. Yirminci yüzyılın başından itibaren kentlerde yaşayan insanların boş zamanlarında ormanlarda bazı korunan alanlara talebi giderek arttı. Korunan alanlardan biri de milli parklardır. Ülkemizde milli parklar gibi korunan alanların oluşturulmasına 1950’li yılların sonlarından itibaren başlanmıştır. Korunan alanlardan olan milli parklar insanların doğa özlemi ve sevgisinin oluşmasında, doğanın öneminin anlaşılmasında, hatta uygun kent plan ve projelerinin yapımında örnek oluşturmaktadırlar. Bu çalışmada ülkemizde korunan alanlarla ilgili çalışmaların kısa bir tarihçesi verilerek, Türkiye’nin 1958 yılında ilk milli park ilan edilen, Yozgat Çamlığı Milli Parkı hakkında genel bilgiler verilecektir. Sonra da milli parkın özellik ve gizemleri maddeler halinde sunulacaktır. Çalışma, sonuç ve öneriler bölümü ile tamamlanacaktır.Item Türkiye’de afet yönetimi ve iş sağlığı güvenliği(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Şahin, Şakir; Üçgül, İbrahim; Mühendislik FakültesiBu çalışmada, afet yönetimi ile iş sağlığı ve güvenliği ele alınmış konu hem yasal hem de uygulama açısından değerlendirilmiştir. Afet yönetimi afet öncesi, sırası ve sonrası planlama şeklinde ele alınabildiği gibi, önleme ve zarar azaltma, afetlere karşı hazırlık, kurtarma ve ilk yardım, iyileştirme ile yeniden inşa evrelerinden oluşan bir planlama sürecidir. Bu bağlamda 2013 yılında yürürlüğe giren Afet ve Acil Durum Müdahale Yönetmeliği’nin daha çok kriz yönetimi evreleri olan müdahale ve ilk yardım ile yeniden inşa aşamalarını düzenlediği görülmektedir. Ancak afet yönetiminin birinci evresi olan risk yönetiminin risk değerlendirme ve zarar azaltma ile hazırlık aşamaları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun ilgili yönetmeliklerince düzenlemektedir. Afet yönetiminin uygulanması için bu iki yasal düzenlemenin birlikte uygulanması gerekmektedir. Buradan çıkan sonuç, sosyal ve çalışma hayatının güvenli bir şekilde devamı, ülke kalkınmasının sürdürülmesi ve iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ancak iyi bir afet yönetim planının uygulanması ile mümkündür. Bu çalışmada afet yönetimi ile temel kavramlar ele alınmış, deprem tehlike durumu, afet türleri, afet yönetim sisteminin aşamaları incelenmiş ve uygulamada karşılaşılacak sorunlar ortaya konularak Türkiye’de bütünleşik afet planının oluşturulması ve uygulanabilirliği ortaya konulmuştur.Item Risk Değerlendirme Matris Yöntemi kullanarak okullarda deprem kaynaklı yapısal olmayan risklerin olası etkilerinin belirlenmesi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Bayraktar, Hüseyin; Sahtiyancı, Elif; Kuru, Ali; Mühendislik FakültesiÜlkemizde okulların inşasında yapısal elemanlar ile ilgili yönetmelik, denetim ve kontroller yeterliliğe sahipken yapısal olmayan elemanlar ile ilgili yönetmelik, bilgi, uygulamalar vb yeterli değildir. Bu durum okullarda yapısal olmayan elemanların gelişigüzel alınmasına, olası bir afet etkisi düşünülmeden rastgele yerleştirilmeleri gibi daha birçok olumsuzluğa neden olmaktadır. Sonuçta okullarda yapısal olmayan elemanlardan kaynaklı risklere ve tehlikelere davetiye çıkarılmaktadır. Henüz okulların proje aşamasında yapısal elemanlarla birlikte yapısal olmayan elemanların değerlendirilmesi sonradan oluşabilecek riskleri ve dolayısıyla tehlikeleri ortadan kaldıracaktır. Bu çalışmada, okulların yapısal olmayan riskleri ve olası etkileri L Matris Yöntemi kullanılarak matematiksel ifadelere dönüştürülmüş ve her bir okulun risk puanı hesaplanmıştır. Son olarak üç okulun risk puanları birbirleriyle karşılaştırılarak risk seviyeleri belirlenmiştir. Çalışmanın amacı, örneklem olarak seçilen okullarda yerinde tespitler yaparak yapısal olmayan risklerin azaltılması ve risklerin ortadan kaldırılması için getirilen önerileri ilgili kurumlar ile paylaşmaktır.Item Yapı işleri saha uygulamalarının iş güvenliği risklerinin değerlendirilmesi ve önleyici kontrol metodu uygulaması(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Korkmaz, Abdul Vahap; Mühendislik Fakültesiİnşaat sektöründeki faaliyetler, son yüzyılda yükselen teknoloji ile birlikte önemli gelişmeler göstermektedir. İnşaat ve yapı sektöründeki teknolojik gelişmeler ve yenilikler inşaat sektöründe kullanılan ekipmanların ve malzemelerin de değişmesine yol açmaktadır. İnşaat işçileri genellikle sürekli aynı işyerinde çalışmaktan ziyade sık sık iş değiştirmek, çalıştıkları her işte ancak birkaç haftayla birkaç ay arasında bulunmak zorunda kalan çalışanlardır. Bu durum çalışan ve iş açısından çeşitli olumsuzlukları içermektedir. Çalışanların eğitim ve güvenlik algı düzeyleri ve işyerlerinin güvenlik anlayışları değişken olabilmektedir. Çoğu zaman inşaat çalışanları yılın tamamını çalışarak geçirememektedirler. Bunu telafi etmek için sıklıkla fazla mesai, aşırı çalışma gibi zor koşullarla yüz yüze kalmaktadırlar. Deneyimsiz oldukları işleri yapmak zorunda kalabilmektedirler. Bu durum yeni iş kazaları olasılıklarını da beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada iş güvenliği riskleri değerlendirilerek sunulan önleyi kontrol metodu sayesinde endüstriye zarar veren gereksiz yaralanmaların ve ölümcül iş kazalarının azalacağı düşünülmektedir. Ayrıca bu çalışma kazaların ana nedenlerini tespit etmemize yardımcı olmakla birlikte tehlikelerin nasıl ortadan kaldırılacağını ve risklerin nasıl kontrol edileceğini açıklamaktadır.