Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi - DTCF Dergisi
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi - DTCF Dergisi by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 1721
Results Per Page
Sort Options
Item Üniversite öğrencilerinde dijital / e-kitap okuma kültürü: selçuk üniversitesi örneği(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Odabaş, Hüseyin; Other; OtherBilişim teknolojileri, bireysel ve toplumsal düzlemde pek çok olgunun değişmesine etki etmiştir. Okuma, yaşanan bu süreçten etkilenen olgulardan biridir. İnsanoğlu yazıyı bin yıllar boyunca okuyan ve okunan arasında aracı olmadan okumuştur. Dijital teknolojilerle birlikte bu iki unsur arasına ekran girmiş; okuma eylemi içinde bilinen her şey yeniden yapılanmaya başlanmıştır. Ekran üzerinde sürdürülen dijital okuma eylemi, toplumun her katmanında yaygınlaşmaya devam etmektedir. Dijital okuma eylemi yaygınlaşmaya devam ederken, bireysel okuma tercihleri ve davranışında da farklılaşma yaşanmaya başlamıştır. Dijital okumanın etkileri, bilişim araçlarını daha yoğun kullanan gençlerde daha fazla hissedilmektedir. Bu bakımdan araştırmada dijital okuma olgusu hakkında değerlendirmeler yapıldıktan sonra, dijital okumanın neden ve sonuçları hakkında bilgiler verilmektedir. Daha sonra Selçuk Üniversitesi öğrencileri arasında dijital okuma kültürünün durumunu ve öğrencilerin okuma tercihlerini saptayabilmek amacıyla, yapılan anket bulgularının değerlendirmesi yapılmaktadır.Item Türkiye'de bilgi ve belge yönetimi bölümü mezunlarının özel sektörde istihdamına yönelik çevrim içi yayımlanan iş ilanlarının içerik analizi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Koçoğlu, Neslihan Er; Bilgi ve Belge Yönetimi; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBilgi ve Belge Yönetimi Bölümü (BBYB) mezunları hem kamu sektöründe hem özel sektörde istihdam olanağına sahiptir. Bu çalışmada BBYB mezunlarının özel sektörde istihdamı ne tür mesleki ve mesleki olmayan becerilere sahip olmaları gerektiği, hangi illerde iş olanaklarına daha fazla sahip oldukları, hangi unvanlarla istihdam edildikleri saptanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla 2015-2017 zaman diliminde çevrim içi olarak yayımlanan iş ilanlarının nitel içerik analizi gerçekleştirilmiştir. İçerik analizinin sonucunda bölüm mezunlarının “özel üniversiteler, özel okullar, hastaneler, bankalar” gibi çeşitli kuruluşlarda “kütüphaneci, kütüphane sorumlusu, kütüphane öğretmeni, arşivci” gibi çeşitli unvanlarla istihdam edildiği saptanmıştır. Ayrıca en fazla istihdam olanağının İstanbul'da olduğu; onu Ankara, İzmir, Kocaeli gibi büyükşehirlerin izlediği belirlenmiştir. İş ilanlarında istenilen mesleki koşulların "bölüm mezunu olmak, arşivcilik ve dokümantasyon konusunda bilgi ve/veya deneyim sahibi olmak; kataloglama ve sınıflama konusunda bilgi ve/veya deneyim sahibi olmak; dolaşım hizmetlerini yürütebilmek için gerekli bilgi ve/veya deneyime sahip olmak; dijitalleştirme bilgisine, becerisine ve deneyimine sahip olmak vb." beceriler üzerine yoğunlaştığı görülmektedir. Bunlara ek olarak ilanlarda istenilen mesleki olmayan becerilerin/koşulların ise çoğu ilanda benzer nitelikle olduğu ve "askerlik hizmetini tamamlamak, iyi düzeyde yabancı bir dil (İngilizce, Arapça vb.) bilmek, MS Office programlarını iyi düzeyde kullanabilmek, etkin iletişim becerisine sahip olmak, takım çalışmasına yatkın olmak ve esnek çalışma saatlerine uyum göstermek vb." olduğu belirlenmiştir.Item Tanıma belleğinde madde ve bağlam modelleri hakkında bir karşılaştırma(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Aytaç, Sinem; Other; OtherMadde modellerine (BEG; Shiffrin ve Steyvers 145-166) göre, tanıma belleğinde başarıyı etkileyen birinci faktör, bellekte yer alan diğer uyarıcıların izleridir. Bu nedenle, BEG modeli çalışma listesindeki uyarıcı sayısının artmasıyla birlikte tanıma belleğinin zayıflayacağını yordamaktadır. Bağlam modellerine (BİKOBM; Dennis ve Humphreys 452-478) göre ise, tanıma belleğindeki başarıyı etkileyen asıl faktör uyarıcının daha önce yer aldığı farklı bağlamlardır. Buna göre de bağlam modelleri karıştırıcı değişkenler kontrol edildiğinde çalışma listesinin uzunluğunun tanıma belleğindeki başarıyı etkilemeyeceğini yordamaktadır. Bu nedenle, liste uzunluğu etkisi tanıma belleğini açıklayan modellerin test edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Olaysal bellek çalışmalarından elde edilen sonuçlar, tanıma belleğinde hem bağlamın hem de bellekte kayıtlı diğer izlerin rol oynadığını göstermektedir. Fakat bu iki çeşit bilginin tanıma kararları verilirken hangi aşamada ve ne ölçüde etkili olduğu tam olarak anlaşılamamıştır. Özellikle, testin bozucu etkisi incelendiğinde, test boyunca tanıma belleği başarısında görülen azalmanın bellekteki diğer izlerden mi, değişen bağlamdan mı yoksa diğer potansiyel karıştırıcı etkilerden mi olduğu alanyazındaki mevcut bilgi birikimi ile tam olarak açıklanamamaktadır.Item Üniversite kütüphanelerinde kurumsal imaj oluşumunda etkili olan unsurlar ve kütüphane kullanımı üzerindeki rolü(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Öndoğan, Ayşe Gedikçi; Other; OtherKurumların nasıl algılandıklarına ve tanındıklarına ilişkin değerlendirmelerden oluşan kurumsal imaj, kurumun dışa yansıyan bir görüntüsü olup paydaşları ile olan ilişkileri doğrultusunda oluşur ve şekillenir. Üniversite bünyesinde yürütülen eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri açısından büyük bir role sahip olan üniversite kütüphanesinin kurumsal imajının ele alındığı bu çalışma bir üniversite kütüphanesi için kurumsal imaj oluşumunda etkili olan unsurların belirlenmesi, önem derecelerinin tespiti ve kütüphane kullanımı ile kurumsal imaj arasındaki ilişkisinin ortaya konulması açısından önem taşımaktadır. Araştırma kapsamında bir devlet üniversitesinde öğrenim gören ve kota örneklem yöntemine göre belirlenmiş 400 lisans öğrencisine yapılandırılmış anket uygulanmıştır. Elde edilen veriler doğrultusunda katılımcıların başta altyapı unsurlarını temsil eden kütüphane vizyonu ve kütüphane misyonu ifadeleri ile soyut imaj unsurları arasında yer alan “Eğitim-öğretim hayatıma olumlu yönde katkı sağlama”, maddelerine katılım düzeylerinin yüksek olduğu; bunu iç imaj unsurları ve dış imaj unsurlarının takip ettiği görülmüştür. Barındırdığı çeşitlilik nedeniyle fiziksel unsurlar, hizmet unsurları ve halkla ilişkiler unsurları olarak alt başlıklar şeklinde incelenen dış imaj unsurları arasında ise en yüksek katılım oranı hizmet unsurlarıyla ilgili maddelere olmuştur. Elde edilen veriler doğrultusunda bir hizmet kurumu olan üniversite kütüphanelerinde kurumsal imaja etki eden unsurların birbiri ile ilişki içerisinde bulundukları ve birbirlerini etkiledikleri değerlendirmesinde bulunulabilir. Ayrıca, olumlu bir kütüphane imajı ile kütüphane kullanımı arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu düşünülmektedir.Item Leviathan’ın hayaletleri: Schmitt ve Neumann’da hukuk ve devlet(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Esgün, Toros Güneş; Other; Other20. yüzyıl siyaset felsefesine damgasını vuran en önemli tartışmalardan ikisi, yeni bir siyasal biçim olarak totaliter devletin tanımlanma biçimi ve hukuk devleti idealinin eleştirisidir. Almanya’da Weimar Cumhuriyeti ve ardından gelen Üçüncü Reich’taki siyasal problemler üzerinden Alman devlet kuramı bu iki tartışmada merkezi konumda olmuştur. Nazi hukukçularının Üçüncü Reich’a hukuksal temellerini kazandırmak için verdiği uğraş, sosyal demokrat hukukçular tarafından savaş sonrası dönemde çokça eleştirilmiştir. Bu çalışmada Nazi hükümetinin başhukukçusu olarak bilinen Carl Schmitt ile Frankfurt Okulu düşünürlerinden Franz L. Neumann’ın hukuk devleti eleştirileri üzerinden hukuk ve devleti nasıl tanımladıkları ve bu iki kavramı birbiriyle nasıl ilişkilendirdikleri ele alınacaktır. Zira her iki düşünür de kendi devlet tanımlarında Hobbes’un Leviathan’ını temel aldıkları halde birbirlerine zıt sonuçlara ulaşmış ve Nazi Devleti’nin hukuksal yapısı üzerinden nasıl bir devlet olarak adlandırılacağı üzerine itilafa düşmüşlerdir. Neumann, Nazi devletinde Leviathan’ın ölümünü ve Behemoth’un doğuşunu görürken, Schmitt’e göre Leviathan’ın ölümüne sebep olan hukuk devleti idealidir ve ancak totaliter bir “Lider Devleti” [Führerstaat] onu diriltebilir. Her iki düşünür arasındaki hukuk ve devlet kavramları hakkındaki bu tartışma, siyaset felsefesi geleneğindeki “hukuk antinomisi” olarak adlandıracağımız problemi canlandırmıştır. Söz konusu tartışmayı ele alarak bu antinomiyi yorumlamak, günümüzde hukuk devletini yeniden düşünmek için elverişli bir başlangıç sunmaktadır.Item A psychologıcal autopsy of hester Swane ın Marına Carr's by the bog of cats...(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Özbey, Kübra Vural; Other; OtherMarina Carr (1964- ), a prominent contemporary Irish playwright, draws attention by pointing out the different experiences of women in her plays. Her Midlands trilogy, namely The Mai (1994), Portia Coughlan (1996) and By the Bog of Cats... (1998), is at the heart of her career since her unconventional mother portraits endowed with aggression and violence at different degrees in each play create a tremendous impression on the Irish reader/audience. The last play of Carr's Midlands trilogy, By the Bog of Cats..., is also of success as it reaches more audience, exceeding the borders of Ireland. While this play denies the myth of perfect motherhood in the portrait of Hester Swane, Carr puts forward the individual troubles and desires of her mother character and confounds her reader/audience with Hester's different shades of violence. This mother nds herself in trouble after her daughter's father leaves her and decides to marry another woman. Waiting for her own mother who left her when she was seven and promised her to return to the bog of the Midlands, Hester does not want to depart from her land and separate from her daughter. This leads her to violence in different degrees in that she even murders her daughter and commits suicide. This paper sets out to analyse what lurks behind Hester's violence and particularly her suicide and highlight the protagonist's self-destruction in the context of psychological autopsy which refers to the process of examining one's death in relation to the person's problems, feelings and thoughts before the death.Item Açık devlet ve açık devlet uygulamaları: Türkiye’de kamu kurumlarına yönelik bir değerlendirme(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Eroğlu, Şahika; Other; OtherDevlet verilerinin açık formatlarda açık platformlar aracılığı ile yayınlanması, söz konusu verilerin kullanılması/yeniden kullanılması ve bu bağlamda ekonomik, sosyal ve politik kazanımların elde edilmesi literatürde “Açık Devlet (Open Government)” olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde birçok ülke, kamu verilerini toplumun erişimine açarak yönetimde şeffaflık ve hesap verilebilirlik süreçlerini daha etkin yönetmeye yönelmişlerdir. Çalışmada Türkiye’de açık devlet süreçlerinde rol alan kamu kurumlarının mevcut koşullarının analiz edilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda Türkiye’de açık devlet uygulamalarından sorumlu kurumlar ve mevcut e-devlet portalına entegre olan 21 kurum literatürdeki benzer çalışma ve modellere dayanılarak geliştirilen bir değerlendirme aracı ile analiz edilmektedir. Analizler sonucunda Türkiye’de açık devlet uygulamalarının geliştirilmesine yönelik politik/yönetimsel bağlamda sorunların olduğu saptanmıştır. Bu bağlamda çalışmanın son bölümünde saptanan sorunlara yönelik öneriler ortaya konulmuştur.Item Modern teodise denemelerinin olanağı üzerine(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Molacı, Melike; Other; OtherKötülük problemi ya da teodise, düşünce tarihi kadar kadim bir sorun olarak Antik çağlardan günümüze değin çeşitli biçimler altında varlığını sürdürmektedir. Teistik içerimlerinin yanı sıra düşünce tarihinin her döneminde düşünürlerin odağında bulunma ayrıcalığına sahip bu problem, Modernizm ve Aydınlanma boyunca da çeşitlenerek düşünürlerin zihninde yer almaya devam etmiştir. Kötülük problemine ilişkin düşünceleri ile felsefi sistemleri arasında uygunluk bulunan Leibniz, Hume ve Kant'ın teodise denemelerinin ele alındığı bu çalışma, halihazırda bulunan bir probleme ilişkin farklı yaklaşımların ve çözüm önerilerinin mahiyeti ile modern düşüncede kötülüğe olan yaklaşımın nasıl bir değişime uğradığına odaklanmaktadır.Item 'Biz de, kendi çapımızda avrupayız': küreselleşme ışığında Davıd Greıg'in avrupa adlı oyunu(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Güvenç, Sıla Şenlen; İngiliz Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiÇağımızın en önemli ve tartışmalı konularından biri şüphesiz küreselleşmedir. Çok karmaşık bir kavram olan ‘küreselleşme’nin ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel ve ideolojik etkileri –başta çevre, kültür, siyasi sistemler, ekonomik gelişim ve refah düzeyi olmak üzere– hayatımızın her alanını etkili olmaktadır. Özellikle son otuz yıldır yürürlüğe giren politikalar ve teknolojik gelişmelerden dolayı sınır ötesi ticaret, yatırım, taşımacılık ve gerçekleşen göçlerin boyutları o kadar büyüdü ki, yeni bir döneme girildiği şüphe götürmeyen bir gerçektir. Bu doğal olarak insanlar arasındaki mesafeleri kısaltmakta ve etkileşim noktalarını artırmaktadır. Küreselleşme, genel olarak David Greig’in oyunlarında önemli bir yere sahiptir. Oyunları, değişen ekonomi, küresel taşımacılık ve iletişim ağlarının genişlemesi sonucu -tren istasyonu, havalimanı terminali, bekleme salonları gibi- ‘transit’ mekânlarda farklı kültürlerden, farklı geçmişlere sahip insanları bir araya getirmektedir. Fakat söz konusu etkileşim sadece iş gezileri gibi olağan koşullar içinde değil, dünyanın sınırlarını değiştiren savaşlar veya zorunlu göç gibi zorlu koşullarda da gerçekleşmektedir. Bunlardan biri Greig’in 1994 yılında Traverse Theatre Edinburgh’da sahnelenen Europe (Avrupa) adlı oyunudur. Bu çalışmada, Avrupa adlı oyun küreselleşme ve Avrupa’da yirminci yüzyılın sonlarında gerçekleşen değişimler bakımından incelenmektedir.Item Tereddütlü Modernistler: Huxley ve Tanpınar ses sese karşı ve huzur romanlarının karşılaştırması(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Kaya, Hilal; Other; OtherBu çalışma, Aldous Leonard Huxley ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın modernite ve modernizasyon bağlamında hoşnutsuzluğu açısından, Huzur'un (1949) Ses Sese Karşı (1928) ile ne ölçüde bağ kurduğunu ve/veya tezat içerisinde olduğunu incelemeyi amaçlamaktadır. Bu yazı farklı bağlamlarda oluşturulmuş fakat benzer endişeler yansıtan iki romanın mukayeseli bir çalışmasıdır. Temel olarak bu inceleme, Huxley ve Tanpınar'ın romanlarının, onların modernite ve modernizasyona karşı takındıkları eleştirel tavrı sergilediğini öne sürmektedir. Romanlardaki teknik ve tematik benzerlik ve farklılıkların analizi, romanların modernite ve modernizasyon eleştirisini hangi şekillerde yaptıklarını ortaya çıkarmaktadır. Bilhassa, bu çalışma, Huxley'nin moderniteyi Batı ile eş tutan bir bakış açısıyla kavradığını ve bu modernite anlayışını Ses Sese Karşı romanında ön plana çıkardığını iddia etmektedir. Fakat Tanpınar'ın modernite anlayışı Huzur'da sergilediği kadarıyla Huxley'nin romanında belirttiğinden çok farklıdır çünkü Tanpınar'ın romanını da şekillendiren modern felsefesi, 'yerel' ve 'çok-merkezli' bir modernite anlayışına dayanmaktadır. Son olarak, bu çalışma, her ne kadar yazarların modernite anlayışında romanlarında belirtildiği kadarıyla farlılıklar olsa da her iki yazarın da modernite anlayışından hoşnutsuz olduğunu ve romanlarında benzer bir teşhiste bulunmuş olduğunu vurgulamaktadır. Huxley ve Tanpınar'ın teşhisi, modern yaşamdaki harmoni ve bütünlük hissi yoksunluğudur; bu Huxley için Batı dünyasını, Tanpınar için ise ülkesi, Türkiye'yi, işaret etmektedir.Item Malta dili üzerine tarihsel bir bakış(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Kurtulmuş, Gamze Yücetürk; Other; OtherMalta, küçük bir ada ülkesi olmasına rağmen, bulunduğu konum sebebiyle çok çeşitli milletlerin izlerinin görüldüğü önemli bir tarihe ve sürekli yenilenen, biçim değiştiren bir dile sahiptir. Arapçanın bir lehçesi olan bu dil, Latin harfleriyle yazılan tek Sami dildir. Dünya genelinde Maltaca çalışmaları, özellikle son yıllarda artmaya başlamış ve bu dil üzerine konferanslar düzenlenmiş, “Malta Centre”, “International Association of Maltese Linguistics” gibi dil merkezleri/dernekler kurulmuştur. Malta, çok derin dilsel ve politik tarihe sahipken Türkiye'de sadece Malta sürgünleri ve Osmanlı Devleti'nin 1565 yılındaki kuşatması üzerine yayınlara rastlanmaktadır. Malta dili ya da edebiyatına dair neredeyse hiç çalışma bulunmamaktadır. Bu makalede, söz konusu dilin kökeni, geçirdiği evreler, edebî dilin oluşumu ve bugünkü Maltaca üzerinde durulacaktır.Item A deleuzean approach to contemporary Fıctıon: some questıons(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Antakyalıoğlu, Zekiye; Other; OtherDeleuze edebi eserlere, özellikle romanlara kavramsal olarak yaklaşır. Onun için gerçek edebiyat olma ölçütü, bir eserin metinselliğiyle veya tarihselliğiyle değil onun canlılığı, yaşamsal anlamıyla ilişkilidir. Ona göre sanat, felsefeden daha az düşünmez, sadece düşünceyi algılanım ve duygulanımlarla iletir. Her edebi eser bir yaşam tarzını, yaşama biçimini niteler ve bu yüzden sadece eleştirel olarak değil, klinik olarak da incelenmelidir. Bu anlamıyla edebiyat bir sağlık işidir. Yazın olarak, edebiyat olarak sağlık şu anda var olmayan insanları üretir. Edebiyatın da en önemli amacı tüm karmaşanın içinde sağlığın yaratımını, olmayan insanın üretimini, yeni yaşam olanaklarını özgür kılmaktır. Çağdaş roman, postmodern romandan farklı bir biçimde şekillenmektedir. Çağdaş romanın hassasiyetleri ve endişeleri yeni milenyuma göredir ve bir bakıma Deleuze’ün edebi görüşleriyle uyum içindedir. Deleuze’ü anlamak, bu noktada, çağdaş edebiyatta gördüğümüz tavır, hassasiyet, endişe ve ton değişimlerini araştırırken gerekli olabilir. Bu makale, çağdaş roman adını verdiğimiz eserlerin anlam ve işlevlerinin Deleuze’ün bakış açısıyla anlaşılıp anlaşılamayacağı, çağdaş romana Deleuzyen bir tavırla yaklaşılıp yaklaşılamayacağı ve bu deneyimin çağdaş romanı anlamlandırmada ne gibi katkıları olacağı üzerinedir.Item Uyarıcı-tepki izlerliği bulunduğunda bağlam tekrarı sıralı uyumluluk etkisini değiştirmez(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) İnan, Aslı Bahar; Other; OtherSıralı Uyumluluk Etkisi (SUE) uyumlu denemelere kıyasla, uyumsuz denemeleri izleyen uyumluluk etkisinin daha düşük olması olarak tanımlanır. Bağlam tekrarının SUE üzerindeki etkisi iki deneyde incelenmiştir. İki deneyde de dört renkli Stroop görevi kullanılmıştır. Uyarıcılar iki kümeye ayrılmıştır. Birinci kümedeki uyarıcılar için uyarıcı ve bağlam arasında bir izlerlik yoktur. İkinci kümedeki uyarıcılar için ise bu türden bir izlerlik vardır. Bağlamsal özellik olarak, birinci deneyde büyük ve küçük harf, ikinci deneyde ise düz ve italik yazıtipi kullanılmıştır. Deney 1’de izlerliğin olmadığı kümedeki uyarıcılar için SUE gözlemlenmiş fakat bağlam değişiminin SUE üzerinde etkisi gözlemlenmemiştir. Kısaca, SUE hem bağlam tekrarı hem de bağlam değişimi koşullarında gözlemlenmiştir. Diğer bir deyişle, izlerlik farklı bir kümede (ikinci kümede) de olsa deney içinde izlerliğin bulunması bağlam değişiminin SUE üzerindeki etkisini kaldırmıştır. Deney 2’de ise izlerliğin bulunduğu küme için izlerlik daha güçlü hale getirilmiş ve birinci kümedeki uyarıcılar için sonuçlar tekrarlanmıştır. Bulgular, izlerlik bilgisi başka bir kümede dahi olsa, bağlam tekrarının SUE üzerindeki etkisinin ortadan kalktığını göstermektedir. Bu sonuçlar, uyarıcı, tepki ve bağlam bilgisini ve büyük olasılıkla kontrol parametrelerini de birleştiren olay temsillerinin, dinamik olarak kullanıldığını desteklemektedir.Item Farklı bilgi tabanlarına sahip sektörlerde yakınlık türlerinin bilgi, öğrenme ve yenilik/inovasyon süreçlerine etkisi: Eskişehir örneği(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Yılmaz, Mutlu; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBilgiyi üretme, bilgiye erişim ve öğrenme yenilik süreçlerinin temel faktörleridir. Firmaların bu faktörlere erişmesini sağlayan unsurlardan biri de yakınlıklardır. Hem coğrafi hem de ilişkisel boyuta sahip olan yakınlıklar firmaların bilgiye erişimini kolaylaştırarak onların yenilik performansını etkilemektedirler. Yakınlık türlerinin hangi sektörlerde daha etkili olduğu ya da bilgi tabanları birbirinden farklılaşmış sektörlerde hangi yakınlık türünün yenilik süreçlerini etkilediği ise henüz literatürde tam manasıyla yanıt bulamamıştır. Bu kapsamda araştırmanın amacı Eskişehir’de faaliyet gösteren ve bilgi tabanları birbirinden farklı olan sektörlerde yakınlık türlerinin bilgi, öğrenme ve yenilik süreçlerine etkisini incelemektir. Araştırmada nitel araştırma tekniklerinden derinlemesine görüşme tekniği uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre yakınlık türlerinin yenilik süreçlerine etkisi bilgi tabanı farklı olan sektörlere göre değişmektedir. Bu sonuçlar neticesinde araştırma hem literatüre katkı sağlamakta hem de yenilik ile ilgili politikalara yeni bir perspektif kazandırmaktadır.Item Bir başkahramanın şiirler arası yolculuğu: Zbigniew Herbert ve “Bay Cogito”(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Atak, Nevra Vardal; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi1974 yılında yayımlanan “Bay Cogito” şiir kitabı, yirminci yüzyıl Polonya şiirinin en önemli isimleri arasında yer alan Zbigniew Herbert'in şiir sanatında bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Aynı isimle ortaya çıkan kitabın kurgusal karakteri Bay Cogito aracılığıyla şair daha kişisel ve aktüel konuları ele alır. Bu bağlamda Bay Cogito hakkında Herbert'in lirik maskesi ya da alter egosu yakıştırılması yapılır. İlk defa Herbert'in beşinci kitabında ortaya çıkan bu lirik özne şairin son şiir cildine kadar varlığını sürdürür. Okur zaman içerisinde Bay Cogito'nun değişimlerine tanıklık yapar. Sıradan konulara ilgisi, gülünç yönleri, ironik yaklaşımları ve varoşlar arasında gezen görüntüsüyle bir Everymanı çağrıştırırken, diğer taraftan felsefe, sanat ve estetik konusundaki derin düşünceleriyle adeta modern bir filozof görüntüsü çizer. Hem pop kültürle hem de klasik sanatla yakından ilgili olan, düşünen, gözlemleyen, merak eden Bay Cogito, aynı zamanda Herbert'in çok yönlü kişiliğini de gözler önüne serer. Bu çalışmada Herbert'in kurgusal başkahramanı Bay Cogito'nun ortaya çıktığı ilk kitap Bay Cogito'dan başlayarak farklı yönleriyle incelenecek, şairin kendisiyle olan ilişkisi ortaya konmaya çalışılacaktır.Item “Sür ve bağla”: ingiliz romanındaki atlara insansonrası gözlerle bakmak(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Akıllı, Sinan; Other; Other“Romanın yükselişi” hakkındaki akademik tartışmalarda çoğunlukla kabul edildiği üzere İngiliz romanının evrimi 1740ların ortasından sonra bir sıçrama yaşamıştır. Bu dönemi takip eden yüz yıllık süre içerisinde, yani 1840ların sonuna kadar, İngiliz romanı hızlı bir biçimde olgunluğa erişmiştir. Bu tarihsel dönem birçok akademisyen tarafından Antroposen çağının başlangıcı olarak kabul edilen Endüstri Devrimi’nin de tarihsel yoğunluk noktası ile neredeyse bire bir olarak örtüşmektedir. ‘Erken Antroposen Çağı’ olarak nitelendirilebilecek olan bu yüz yıllık dönemin neredeyse tam ortasında James Watt’ın buharlı lokomotifi icadı (1784) da yer almaktadır. Watt’ın icadı, o dönemde Britanya’daki insan toplumunun işaret, üretim-tüketim ve değiş-tokuş sistemlerinde insanlardan sonra en fazla eyleyici güce sahip hayvanlar olan atların yerini Viktorya Çağı’nın sonuna gelindiğinde “beygir gücü” ve “demir at”ların aldığı bir süreci başlatmıştır. Ancak, bu yüz yıllık sürede atlar sadece İngiltere’nin şehirlerinde ve kırsal bölgesinde çalışmaya devam etmekle kalmamış, aynı zamanda da İngiliz romanında “anlatısal iş yükü” taşımaya devam etmiştir. On dokuzuncu yüzyılın ortasında yaşanan Darwin Devrimi ile de bu kez insan-at ilişkilerinin ontolojik boyutlarına ilişkin algı bağlamında bir değişim yaşanmıştır. İnsanlar ve hayvanlar arasındaki ontolojik sürekliliğe ilişkin Darwinci anlayış, İngiliz romanında da yansımalarını bulmuştur. Bu arka plan üzerinde, bu makalede öncelikle Antroposen bağlamı “romanın yükselişi” tartışması ile ilişkilendirilmektedir. Daha sonra da, insansonrası bir eleştirel konumdan bakılarak, Henry Fielding’in Joseph Andrews (1742), Jane Austen’ın Northanger Manastırı (Northanger Abbey) (1818) ve Emily Brontë’nin Uğultulu Tepeler (Wuthering Heights) (1848) adlı romanlarına atıfla canlı atların “anlatısal eyleyiciliği,” George Eliot’ın Silas Marner (1861) ve Thomas Hardy’nin Tess (Tess of the d’Urbervilles) (1891) adlı romanlarına ilişkin olarak da ölü atların “anlatısal eyleyiciliği” tartışılmakta ve örneklendirilmektedir.Item Dil ve mitosun dünyası: kültürün arkeolojisine ilişkin bir inceleme(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Hoşgör, Kubilay; Other; OtherBu çalışmada Ernst Cassirer’in sembolik formlar sistemine odaklanarak onun mitos analizini inceliyorum. Onun mitos kavrayışını dilin ortaya çıkışında mitsel bilinç formlarının etkisini belirlemeyi denerken de benimsiyorum. Bu çerçeve içinde Cassirer ile Chomsky’nin dile bakışlarını karşılaştırıyorum. Dilin mitos ile ilgisi bakımından ele alınınca, Chomsky’nin teorisinin kültürel farklılaşmaları açıklamada zorlanacağını ileri sürüyorum. Çünkü o, dil fenomenlerinin bütünüyle intrinsik olduklarını iddia eder. Bu iddia bana göre arkasında nedensellik beklentisini gizlemektedir. Bu beklenti geleceğin geçmişe uygun gerçekleşeceği sayıltısını içerir. Ne var ki, bana göre dilin köklerine inmek üzere mitsel bilincin dünyasına yöneldiğimizde, bu beklenti bizi yanılgılar içinde bırakır. Dünyaya ait olanı türümüzün bir karakteristiği sanma yanılgısına yol açabilir. Bu noktadan hareketle, dilin analizini zihin-beden problemi ile ilgisi açısından ele alıyorum. Bu problemin ontolojik karakterde olduğunu ve ontolojik kategorilerle mitosun dünyasını kavramaya çalışmanın yanılgıya yol açacağını ileri sürüyorum. Çünkü görünüşlerin dünyası olarak mitosun dünyası fenomenolojik karakterdedir. Bu sorunu burada şu temel iddiayı ortaya koyabilmek için ele alıyorum: Mitsel ifade fonksiyonu teorik bilincimize zaman zaman etki etmeyi sürdürür. Bunu en belirgin biçimde bir duygunun fizyonomik ifadesinde yaşarız. Bu nasıl mümkün oluyor? Bu soruya yanıt bulma girişimi bizi her zaman homunculus yanılgısına sürükler. Bu yanılgının nedensellik beklentisine dayandığını ima ediyorum. Bu türden bir beklenti içinde evrimsel perspektifin mitik bilinci doğru kavrayamayacağı fikrine dönüyorum yeniden. Bu çalışmanın finalinde ise teleolojik bir perspektifi önererek açıklıyorum.Item Polonya edebiyatında rönesans’tan barok’a geçiş Mikołaj Sęp Szarzyński’nin sonelerinde ruh ve beden sorunsalı(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Kemer, Seyyal Körpe; Other; OtherMikołaj Sęp Szarzyński'nin sanatı Polonya edebiyatında Rönesans'tan Barok'a geçiş sürecini yansıtır. Sanatçının 1550-1581 yılları arasındaki kısa yaşantısı Rönesans sınırları içinde yer almıştır. Oldukça mütevazı bir kişilik ve coşkulu katolik olarak bilinen Sęp, ardından yalnızca ölümünün 20 yıl ardından yayınlanabilen Rytmy albo wiersze polskie (Vezinler ya da Polonya Şiirleri) adlı bir şiir cildi bırakmıştır. Eserlerinde Rönesans dönemine has bir özellik olarak yaşama karşı sevgi duygusu beslediği hissedilir. Buradaki ayrım noktası Sęp'in dünyevi yaşamın geçiciliğine karşı yüksek bir farkındalık düzeyinde olmasıdır. İşte bu nedenden ötürü yaşamsal güzelliklere karşı beslediği sevgi duygusuna derin bir korku da eşlik eder Bunun nedeni yeryüzünde kendisine tanınan süre boyunca insanın şeytanla amansız bir mücadele vermek zorunda olduğuna ilişkin inancıdır. Bu bağlamda aşk, sevgi, şeytan, yaşam, ölüm, günah, savaş, korku ve dehşet eserlerinde sıklıkla öne çıkan unsurlar arasında yer alır. Sanatçı insanı değerli, kudretli, asil bir varlık olarak nitelendirir. Ancak varlığının özellikle bedensel boyutundan kaynaklanan zayetiyle durmaksızın savaş vermek gibi bir yaşamsal bir görevi olduğunun altını çizer. Bu doğrultuda insan varlığının çift kutuplu, çelişkili ve bölünmüş doğasına ilişkin düşüncelere odaklanmıştır. Tanrı ile olan bağını güçlendirmek, bu doğrultuda yüksek bir irade gösterme suretiyle insanın ebedi ve hakiki mutluluğa ulaşabileceğine karşı köklü bir inanç beslemesine karşı bunun oldukça meşakkatli bir yol olduğuna ilişkin bakış açısının sanatçıyı sıklıkla karamsarlığa ittiği fark edilir.Item Peter Ackroyd'un Dan Leno and the Limehouse Golem'inde Londra haritacılığı: bir katilin zihninde gezintiler(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Tekin, Kuğu; Other; OtherBu makale Peter Ackroyd'un Dan Leno and the Limehouse Golem başlıklı romanındaki şiddet olgusunu incelemektedir. Makale romandaki şiddetin kaynağı olan şehir imgesi ile baş karakter arasındaki ilişkiyi ele alır. Makaleye göre okuyucunun gerçek kimliğini ancak romanın sonunda anlayabildiği acımasız seri katili yaratan, besleyen ve bir sonraki katliam için sürekli cesaretlendirerek adeta bir canavara dönüştüren on dokuzuncu yüzyıl Viktorya Dönemi Londra'sının sosyo-ekonomik koşullarında hüküm süren fiziksel ve psikolojik güçlerdir.Yaşadığı tüm zorlukları aşarak çocukluk hayallerini gerçekleştiren ve genç yaşta başarılı bir müzikhol oyuncusu olan Elizabeth Cree kanlı sanatını makrokozmik bir tiyatro sahnesi olarak betimlenen Londra'da izleyicilerin beğenisine sunmaktadır.Katilin kurbanları arasında etnik köken, sınıf, cinsiyet ve yaş ayrımı yapmaması, okuyucunun katilin motivasyonunu anlamlandırarak mantıklı bir sebep-sonuç ilişkisi kurmasına engel olur. Postmodern anlatım teknikleri kullanılarak oluşturulan olay örgüsü yazarın hem dedektif romanı geleneğine meydan okuyarak türü yeniden kurgulamasını hem de okuyucunun önyargı ve varsayıma dayanan suç kavramı ve suçlu psikolojisi ile ilgili yerleşik algılarını yeniden sorgulamasını sağlar. Sonuç olarak makale bir Viktorya Dönemi metropolü olan Londra sakinlerine eşit sosyo-ekonomik, sanatsal fırsatlar sağlayabiliyor mu? Yoksa şehir yoksul, zayıf, yoksun sakinlerini, özellikle kadınları, bir canavar gibi çiğnemeden yutup posalarını tükürüyor mu?Londra'nın özgün tarihçesi ve kimliğini seri katilin yaşam öyküsü ve kimliği ile örtüştürmek olası mıdır? Etimoljik açıdan isminin kökeni “şiddet” kelimesine dayanan bir şehir olan Londra, alt sınıftan, nefret duyguları ile büyütülmüş bir karakterin zihinsel haritasına dönüştüğünde ne olur? gibi sorulara cevap aramaktadır.Item Yakacık Çayı Havzasının (Hatay) morfometrik analizi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Altıparmak, Suzan; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi