Sayı:74 (2024)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Sayı:74 (2024) by Issue Date
Now showing 1 - 5 of 5
Results Per Page
Sort Options
Item Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Ve Ermeniler(Ankara Üniversitesi, 2024) Günay, NejlaRusya, milli devlet kurmak isteyen Osmanlı Ermenilerini Birinci Dünya Savaşı’nda yanına çekti. Ermeniler Rus ordusuna gönüllü asker olarak katıldılar. Çeteler kurarak Müslümanlara ve Türklere karşı katliam yaptılar. Kazım Karabekir, Ermenilerin yurt dışında başlattıkları olumsuz propagandaya karşı onların Müslüman ahaliye yaptıkları kıyımı gösteren fotoğraflar çekip raporlar hazırladı ve ilgili yerlere gönderdi. Bolşevik ihtilalinden sonra da Rusya’nın Ermenilere desteği devam etti. Bundan güç alan Ermeniler Türklere yönelik katliama giriştiler. Katliamdan kurtulanları göç etmeye zorlayarak Doğu Anadolu’nun nüfus yapısını değiştirmek istediler. Birinci Kafkas Kolordusu Komutanı Kazım Karabekir, Müslümanların büyük kıyıma maruz kaldığı Erzincan, Bayburt ve Erzurum’u ele geçirip 1914 sınırlarına ulaştı. Brest Litovsk Antlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum’un da Türkiye’ye iade edilmesi benimsendi. Ancak Mondros Mütarekesi ile buralar yeniden elden çıktı. Milli Mücadele sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kazım Karabekir’i Doğu harekâtı yapmak üzere görevlendirince Paşa buraları Ermenilerden geri aldı. Onları antlaşma yapmaya zorladı. Bu çalışmada Kazım Karabekir’in Doğu Anadolu’da Ermenilerin Türklere yönelik kıyımına karşı mücadelesi ve bölgenin yeniden Türk hâkimiyetine geçmesindeki rolü araştırılacaktır. Kazım Karabekir’in askeri başarılarının ardından diplomatik hamleler yapmak suretiyle başarısını ebedileştirmesi ele alınacaktır. Çalışmada Devlet Arşivleri Askeri Tarih Belgeleri ile Kazım Karabekir Paşa tarafından yazılan eserler ana kaynaklar olarak kullanılacaktır. Russia pulled over Ottoman Armenians who wanted to create their own national state in the First World War. Armenians volunteered to Russian army. By forming gangs, they commited massacres against Turks and Muslims. Armenians were making propaganda abroad which negatively affected Turkish populace and to take measures, Kazım Karabekir took photographic evidences and prepared reports which showed the massacres they inflicted on the Turkish population and sent them to relevant places. After the Bolshevik revolution, Russia’s support for Armenians continued. Armed with this, Armenians embarked massacre of Turks. Turks who survived the massacre were forced to emigrate. In this way, they aimed to change the population structure of Eastern Anatolia. Before this, he appointed Colonel Kazim Karabekir as commander of the First Caucasus Corps. This corps captured Erzurum, Erzincan, and Bayburt where Muslims exposed massacre and reached the borders of 1914. With the treaty of Brest-Litovsk Kars, Ardahan, and Batumi were returned to Turkey. However, with Artismice of Mudros, these places were lost again. During the War of Independece Grand National Assembly of Turkey assigned Kazim Karabekir to manage Eastern operations. Pasha took these states back from Armenians and forced them to make a treaty. In this study, Kazim Karabekir’s role in the Armenian massacres against Turks in Eastern Anatolia and the Turkish re-occupation of the region will be investigated. The military and diplomatic success of Kazim Karabekir Pasha will be discussed. In this study, the Military History Documents of the State Archives and the works which are written by Kazim Karabekir Pasha will be used as the main sources.Item Rus Türkistanı’nda Son Osmanlı Cihadının Yansımaları(Ankara Üniversitesi, 2024) Aydın, YusufKasım 1914’te ilan edilen Cihad-ı Ekberin ardından Teşkilat-ı Mahsusa marifetiyle Batı Türkistan’a çok sayıda ajan gönderildi. Rusya, kendi Müslümanlarından ciddi endişe duyuyordu. Türklüğün ve İslam’ın merkezi olan İstanbul, Rusya için endişe sebebiydi, zira İstanbul’da Türkistan’dan çok sayıda talebe ve aydın barınıyor ve Hacılar da Hicaz’a gidişdönüşlerinde buraya uğruyor, bu da Türkistan’da Hilafet’in nüfuzunu artırıyordu. Özbekler Tekkesi Panislamist merkez konumundaydı. Rusya’nın Türkistan’ı zapt etmesiyle birlikte Orta Asya-İstanbul hattında Panislamist canlanma oldu. 29 Ekim 1914’te Türkiye, yorgun bir halde harbe girdi, hedefi, Kafkasya’yı alıp Elviye-i Selase’ye ulaşmaktı. Ancak Rusya, Osmanlı cihadını kendi müftüleriyle çürütmeğe çalıştı. Zaten Rusya’ya sadık bir din sınıfı doğmuş, Şiî ve Sünnî ulema, muhtelif fetvalarla Osmanlı cihadını çürütüyorlar, eşraf da Çarlığa maddî-manevi yardımda bulunuyordu. Almanlar, İslam ülkelerinde olduğu gibi Rus Türkistan’ında da isyan çıkarmaya çalışıyordu. Bu maksatla Doğu Türkçesiyle çeşitli propaganda broşürleri gönderdiler. Rusya Türkleri Panislamizm’i seçtilerse de cihadın mühim bir ağırlığı olmadı. Ancak büyük harp sırasında da Rus Türkistan’ında, ağır vergiler, zorla harbe sevkiyat vs yüzünden isyanlar oldu. Temmuz 1916’da isyan patladı. Türkistan halkı büyük kıyımlara uğradı ve cihat başarılı olamadı. Bu araştırmada son Osmanlı cihadının Batı Türkistan’daki yansımaları incelenmiştir. Fransız arşiv ve periyodiklerine ve Türk kaynaklarına müracaat edilmiş olup 1914-1918 yılları kapsam alanına alınmıştır. After the declaration of the Great Jihad in November 1914, numerous agents were sent to Western Turkistan through the Special Organization (Teşkilat-ı Mahsusa). Russia was seriously concerned about its own Muslims. Istanbul, being the center of Turkic and Islamic culture, was a cause of anxiety for Russia, as a significant number of students and intellectuals from Turkistan resided there, and pilgrims stopped by on their way to and from the Hejaz, increasing the influence of the Caliphate in Turkistan. The Uzbek Lodge was a Pan-Islamist center. With Russia's occupation of Turkistan, there was a Pan-Islamist revival along the Central Asia-Istanbul line. On October 29, 1914, Turkey, already exhausted, entered the war with the aim of capturing the Caucasus and reaching Elviye-i Selase. However, Russia tried to undermine the Ottoman Jihad through its own muftis. A religious class loyal to Russia had already emerged, with Shia and Sunni scholars refuting the Ottoman Jihad through various fatwas, and the notables providing material and moral support to the Tsar. The Germans were trying to incite rebellion in Russian Turkistan, as they had in other Islamic countries. To this end, they sent various propaganda brochures in Eastern Turkic. Although the Russian Turks chose Pan-Islamism, the Jihad did not have significant weight. However, during the great war, there were rebellions in Russian Turkistan due to heavy taxes, forced conscription, and other reasons. A rebellion broke out in July 1916. The people of Turkistan suffered great massacres, and the Jihad was not successful. This study examines the reflections of the last Ottoman Jihad in Western Turkistan. French archives and periodicals, as well as Turkish sources, have been consulted, covering the years 1914-1918Item Kimlik Algısı Üzerinden Pontus Meselesi(Ankara Üniversitesi, 2024) Akcan, Arzu NeslihanAvrupa’daki milliyetçilik akımının etkisiyle Yunanistan’ın 1830 yılında Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesi sonucu, yeni bağımsızlığını kazanan ülke, yavaş yavaş topraklarını genişletmeye başlamıştır. Megali İdea hayaliyle hareket etmekte olan Yunanistan, Rum azınlıkları bahane ederek özellikle Osmanlı’dan toprak alma gayreti içine girmiştir. Karadeniz’de Rumlardan oluşan bağımsız bir “Pontus Devleti” kurmak ve bu ülkeyi Yunanistan’a ilhak etmek düşüncesi, bu toprak genişletme politikası içindedir. Var olmayan bir kimlik üzerinden Yunan üst kimliği oluşturulmuş ve Pontus kimliği de bu üst kimlik ile bağdaştırılmaya çalışılmıştır. Bu sayede canlı tutulmaya çalışılan “Pontus Meselesi” ise özellikle Yunanistan’ın I. Dünya Savaşı’na son anda dahil olması ile yeniden parlatılmaya çalışılmıştır. Mondros Mütarekesi sonucu İtilaf Devletleri ile birlikte Anadolu’yu işgale başlayan Yunanistan, uzun süreden beri hayalini kurduğu Megali İdea düşüncesine yakınlaşması için en büyük adımı atmıştır. Buradaki işgali meşru kılmak ve işgalin süresini uzatmak maksadıyla Yunanistan, Pontus meselesini de bir yandan kaşımaya başlamıştır. Ancak Anadolu topraklarında 1919 yılında başlayan Milli Mücadele süreciyle büyük yenilgi alan Yunanistan, Anadolu’dan çekilmek durumunda kalmış ve Megali İdea düşüncesi en büyük darbeyi burada almıştır. Yine de Yunanistan idealinden hiç vazgeçmeyerek bu meseleyi uluslararası arenaya taşımaktan geri kalmamış ve meselenin halen sorun teşkil etmesi için uğraşmaktadır. Bu çalışmada sosyolojik açıdan Pontus meselesine bakılırken konunun tarihsel boyutu da göz ardı edilmeden aktarılmaya çalışılmış ve bu amaca hizmet eden tarihi ve sosyolojik kaynaklardan yararlanılmıştır. As a result of Greece declaring its independence from the Ottoman Empire in 1830, under the influence of the nationalist movement in Europe, the newly independent country gradually began to expand its territory. Acting with the dream of Megali Idea, Greece attempted to take land, especially from the Ottoman Empire, using the Greek minorities as an excuse. The idea of establishing an independent "Pontus State" consisting of Greeks in the Black Sea and annexing this country to Greece is within this policy of territorial expansion. A Greek super-identity was created over a non-existent identity, and Pontus identity was tried to be reconciled with this superidentity. In this way, the "Pontus Question", which was tried to be kept alive, was tried to be brightened again, especially with Greece's involvement in World War I at the last minute. Greece, which started to occupy Anatolia together with the Allied Powers as a result of the Armistice of Mudros, took the biggest step towards getting closer to the Megali Idea it had dreamed of for a long time. In order to legitimize the occupation here and prolong the duration of the occupation, Greece started to scratch the Pontus issue. However, Greece, which suffered a great defeat with the War of Independence that started in Anatolia in 1919, had to withdraw from Anatolia and the Megali Idea received the biggest blow here. Nevertheless, Greece never gave up on its ideal and did not hesitate to bring this issue to the international arena is trying ensure that the issue still poses a problem. In this study, while looking at the Pontus issue from a sociological perspective, it has been tried to be conveyed without ignoring the historical dimension of the issue, and historical and sociological sources that serve this purpose have been used.Item Neon Kition Gazetesine Göre 1878 Kıbrıs Konvansiyonu Ve Kıbrıs Rum Toplumu Üzerindeki Yansımaları(Ankara Üniversitesi, 2024) Erman, Arzu16. yüzyılda Türk egemenliğine giren Kıbrıs adası, 1877-78 savaşında Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya yenilmesinin ardından İngiltere ile yapmış olduğu bir savunma antlaşmasının ön koşulu olarak geçici surette İngiltere’ye bırakılmıştır. Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında kaldığı sürede pek çok defa yönetim şeklinde değişikliğe gittiği Kıbrıs’ta 1878 senesinde İngiliz idaresi altında yeni bir yönetim ihdas edilmiştir. Uzun süreli Osmanlı yönetimi sonrası oluşan bu yeni dönemin Kıbrıs’ta çok yönlü yansımaları olmuştur. Nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Rumlar, adada İngiliz yönetiminin başlamasını kendi idealleri adına önemli bir fırsat olarak değerlendirmişlerdir. İngiltere’den, adanın Yunanistan ile birleşmesi, özerk ya da bağımsız bir devlet olması gibi siyasi beklentilerinin yanı sıra bu süper gücün adanın ekonomik gelişmesine katkı sağlamasını ümit etmişlerdir. Bu nedenle dönemin en liberal devleti olarak gördükleri İngiltere’nin Kıbrıs’ta kuracağı yeni düzende nüfus çoğunluklarının verdiği avantajı kullanarak Rumlar lehine birtakım haklar ve ayrıcalıklar talep etmişlerdir. Ancak adanın statüsünün belirsizliği ve Osmanlı Devleti’ne iade edilebileceği ihtimali adadaki Rumları, talepleri konusunda dikkatli olmaya sevk etmiştir. Kıbrıs’taki İngiliz yönetiminin ada için yapmış olduğu reformlar Rum toplumunun beklentilerinin altında kalmış olsa da Osmanlı yönetimine nazaran İngiliz yönetimini tercih ederek her fırsatta onlardan birtakım haklar ve ayrıcalıklar elde etmenin yollarını aramışlardır. Neon Kition gazetesi Kıbrıslı Rumların adada kamuoyu oluşturmak ve taleplerini dile getirmek için kullandıkları önemli bir araç olmuşturItem Kıbrıs Türk Halkının Gazi Mustafa Kemal Atatürk İle Milli Gün Ve Sembollere Dair Hassasiyetleri (1919’dan Günümüze)(Ankara Üniversitesi, 2024) Balyemez , MehmetKıbrıs 1571 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedilmiştir. Kıbrıs’taki Osmanlı dönemi 307 yıl sürdükten sonra 1878 yılında Ada’nın yönetimi geçici olarak İngiltere’ye verilmiştir. Kıbrıs Türk halkı Ada’nın yönetiminin İngiltere’ye devredildiği 1878 yılından sonra Var Olma Mücadelesi vermeye başlamıştır. Kıbrıs Türkleri, Osmanlı döneminde toplumsal görevlerde asli unsur iken İngiliz yönetiminde tali düzeyde kalmış ve önceden sahip olduğu siyasi, sosyal ve ekonomik haklarını yitirmeye başlamıştır. Kıbrıs Türklerinin toplumsal haklarını geri almak ve Ada’nın Yunanistan’a bağlanmasını önlemek amacıyla yaptıkları girişimler 19’uncu yüzyılın sonlarından itibaren başlamış, ancak hem Balkan Savaşları hem de Birinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle başarılı olamamıştır. Bu süreç Milli Mücadele döneminden itibaren yeniden başlamış ve Kıbrıs Türklerinin toplum haklarını elde etme girişimleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri doğrultusunda günümüze kadar devam etmiştir. Bu makalede, Kıbrıs Türk halkının, 100 yılı aşan Var Olma Mücadelesinde hem milli kimliklerini koruma hem Ada’nın geleceğinde söz sahibi olma hem de devletleşme süreçlerinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile O’nun ilke ve devrimlerini kendilerine rehber edinme süreci kronolojik olarak tartışılmıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden olan doküman inceleme tekniği kullanılmış, Kıbrıs Türk halkının Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile O’nun ilkelerine dair hassasiyetleri birinci ve ikinci elden kaynaklarda yapılan taramalar sonucunda elde edilen bilgiler, KKTC’de yapılan sözlü tarih görüşmeler ile desteklenmiştir