Browsing by Author "FIRAT, Melek (Tez Danışmanı)"
Now showing 1 - 6 of 6
Results Per Page
Sort Options
Item Afrika Birliği Örgütü’nden Afrika Birliği’ne: Afrika’da bütünleşme çabaları(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler (Afrika Çalışmaları) Anabilim Dalı) DALAR, Müge (Yazar); FIRAT, Melek (Tez Danışmanı)Bu tez, Afrika’da bağımsızlık mücadelelerinin verilmeye başlandığı 1960’lı yıllardan günümüze dek süren ve 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan ve köle ticareti nedeniyle dünyaya yayılmış olan siyahların eknomik sömürüden, ırksal ayrımcılıktan, siyasal ve sosyal eşitsizlikten kurtulmasını amaçlayan Pan-Afrikanist hareketten temel alan Afrika’da bütünleşme çabalarını ele almaktadır. Tezin amacı, Afrika’nın sömürgeciliğin ortadan kaldırılması, ekonomik azgelişmişliğin bertaraf edilmesi, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması gibi kökenlerinde sömürgecilik döneminden miras kalan bölünmenin yattığı tüm sorunları ortadan kaldırmanın yolu olarak görülen kıtasal bütünleşmede, işlevselci işbirliğinin en etkili yol olduğunu ortaya koymaktır. Birinci bölümde, bütünleşmenin tanımı ve mahiyeti tespit edilmeye çalışılmış, Afrika’da bütünleşme çabalarının inceleneceği teorik çerçeveyi teşkil eden uluslararası bütünleşme teorileri ve modelleri sınıflandırılarak değerlendirilmiştir. İkinci bölümde, Afrika’da bütünleşme düşüncesinin temelini teşkil eden Pan-Afrikanizm düşüncesi değerlendirilmiş ve hem bağımsızlık hareketlerine hem de Afrika Birliği Örgütü’nün kuruluşuna nasıl kaynaklık ettiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Buna göre bütünleşme düşüncesine farklı yaklaşımlar, uluslararası bütünleşme teorileri bağlamında sınıflandırılmıştır. Bu bölümün temel hedefi, Afrika Birliği Örgütü’nün kurulmasıyla ortaya çıkan modelin hangi bütünleşme modelini esas aldığını ortaya koymaktır. Üçüncü ve son bölümde ise, Afrika Birliği Örgütü’nün kendi kimliğini oluşturma sürecindeki faaliyetleri ve örgütü Afrika Birliği’ne dönüştürerek bütünleştirmeyi derinleştirme çabalarının nedenleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Ardından ise bütünleşmeyi tam siyasal bütünleşme ile tamamlama çabaları değerlendirilmiş ve benzer şekilde farklı yaklaşımlar uluslararası bütünleşme teorileri ve modelleri bağlamında sınıflandırılmaya çalışılmıştır. Bölümün sonunda ise, Afrika’da bütünleşmenin son durumu değerlendirilmiş ve ileriye dönük tahminler yaplmaya çalışılmıştır.Item Avrupa Topluluğu'nun ortak ulaştırma politikası ve Türkiye için ulaştırma faslında katılım müzakereleri süreci(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı) ONUR, Emrah (Yazar); FIRAT, Melek (Tez Danışmanı)Avrupa Topluluğu (AT) Ortak Ulaştırma Politikası genel hatlarıyla ulaşım sektöründeki Topluluk standartlarını yansıtmaktadır. Bu alandaki AT mevzuatı, karayolu, demiryolu, iç suyolları, kombine taşımacılık, hava ve deniz taşımacılığını kapsamakla beraber, teknik güvenliğe ilişkin standartlar, sosyal standartlar, devlet yardımlarının denetimi, pazarın serbestleştirilmesi ve ekonomik rekabetin korunması gibi konuları da içermektedir. AT Ortak Ulaştırma Politikası'nın temel mantığı, hizmeti yapan işletmeye, kullanılan araca ya da taşınan mala, ait olduğu ülke dolayısıyla farklı işlem yapılmasını önlemek ve ulaştırma hizmetlerinde bir ortak pazar yaratmaktır. Ulaştırma Politikası, Türkiye ile AT arasında süren katılım müzakerelerin en kapsamlı konu başlıklarından biridir. Türkiye müktesebat uyumu, idari kapasite ve altyapı olanakları bakımından Topluluğun çok gerisinde bulunmaktadır. Dolayısıyla katılım müzakerelerinde Türkiye'yi oldukça yoğun bir mesai beklemektedir. Tek Pazar'ın ortak ulaştırma politikasının tavizsiz uygulanmasını gerektirmesi, bu başlık altında yapılan istisna ve geçiş dönemi taleplerine doğal bir sınır koymaktadır. Aday ülke tüm AT mevzuatını üyeliğe kadar uyumlaştırmakla yükümlüdür. Bu noktada, AT'ye katılım sürecinin üyelik müzakereleri aşamasını tamamlamış olan 10 yeni üye ülkenin deneyimleri Türkiye için yol gösterici olacaktır. Yeni üyeler müzakere sürecinde ilgili AT müktesebatını benimsemekte bir sorun yaşamamalarına rağmen, bunları uygulamada idari kapasite, altyapı ve finansman eksiklikleri ile karşılaşmışlardır.Abstract In general terms, Common Transport Policy of the European Community (EC) refers to the Community?s standards in the transport sector. The related EC legislation covers road, rail, maritime, air, combined transport sectors and includes the issues of safety, technical, social standarts as well as supervision of state aids, market liberalisation and protection of competition. The origin of the EC?s Common Transport Policy is the prevention of any discriminative acts applied to businesses, vehicles or goods because of their nationalities and conclusively creating a single market in transport services. Transport policy constitutes as one of the most comprehensive topics of the accession negotiations ongoing between Turkey and the EC. In terms of the harmonization of the Acquis Communautaire, administrative capacity and infrastructure matters, Turkey falls far behind from the EC standards. Consequently, a hard work awaits Turkey during the accession negotiations. The European Single Market, which requires the fully implementation of the transport policy without any concession, constitutes a natural barrier to derogations and transition periods given in this chapter. It is the candidate country?s responsibility to harmonize the EC legislation until the full membership. In this regard, experiences of the 10 newly acceded states of the EC, which already completed their process of accession negotiations, will be beneficial for the Turkish case. Despite the fact that the new member states experienced few difficulties in adopting of the Acquis Communautaire, they faced insufficient administrative capacity, infrastructure as well as financing problems during the implementation process of the EC legislation.Item Filistin siyasetinin yeni aktörü: Pragmatik bir örgüt olarak HAMAS(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı) FIRAT, Melek (Tez Danışmanı); SEFEROĞLU, Denizcan (Yazar)Bu tez, İslami Direniş Hareketi’nin (Hamas), Filistin siyasetinin güçlü aktörü el Fetih’e karşı rakip olma sürecini kurulmasından günümüze kamuoyuna duyurduğu belgeleri ve gittikçe pragmatikleşen politikası ışığında ele almaktadır. Tezin amacı, Hamas’ın kurulduğu dönemde gerek “İslami Direniş Misakı”nda gerekse izlediği politikayla sert gücünü öne çıkaran bir örgüt iken hedeflerinden sapmadan pragmatikleşerek Filistin siyasetinin vazgeçilmez bir aktörü haline geldiğini ortaya koymaktır.Birinci bölümde, Hamas’ın 1967 yılından Müslüman Kardeşler Örgütü’nün (MKÖ) Filistin Kolu’dan koparak bağımsız bir örgüt olarak kurulduğu 1987 yılına kadar geçirdiği evreleri incelemektedir. Bu dönemde, MKÖ’nün temelini attığı örgütsel yapının Hamas’ın kuruluş felsefesine nasıl bir katkı sağladığını ortaya koymak bu bölümün temel hedefidir.İkinci bölümde, Hamas’ın Misak’ı ve örgütsel yapılanmasının temel bileşenleri ele alınmakta ve temelde, Hamas’ın kuruluş hedeflerine ulaşma yolunda yeni kurulan bir örgüt olarak karşılaştığı sınamalara rağmen güçlü bir örgüt yapılanması kurabildiğini göstermek amaçlanmaktadır.Üçüncü bölümde, Hamas’ın Birinci İntifada’dan günümüze Filistin sorununa ilişkin izlediği politika ve el Fetih ile olan ilişkileri çerçevesinde pragmatikleşme süreci ele alınmaktadır.Abstract This thesis handles the process of rivalry raised by Islamic Resistance Movement (Hamas) against the strong actor of Palestinian politics, Fatah, through a historical perspective, in the light of official documents publicized by Hamas since its foundation. The aim of this thesis is to reveal how Hamas has become an irrevocable actor of Palestinian politics through transformation into a pragmatic structure from a hawkish organization giving priority to hard power politics both in its Charter as well as in its actions.In the first chapter, the founding stages of Hamas between 1967 and its disassociation from the Palestinian branch of Muslim Brotherhood (Ikhwan) in 1987 are analysed. The main objective of this chapter is to prove how the structure prepared by Ikhwan contributed to Hamas’s founding philosophy.The main components of the Charter and structure of Hamas are evaluated in the second chapter. The purpose of the chapter is to demonstrate that Hamas has founded a powerful structure despite the challenges it has faced as a newly founded organization which is on the way of reaching its targets.Third chapter deals with the process of Hamas pragmatism in the context of its policy towards Palestinian question and its relations with Fatah from the First Intifada to the present.Item HİNDİSTAN VE PAKİSTAN’IN DIŞ POLİTİKA TERCİHLERİNİN SOĞUK SAVAŞ VE SOĞUK SAVAŞ SONRASINA YANSIMALARI(ANKARA ÜNİVERSTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI) BALİ, Elif (Yazar); FIRAT, Melek (Tez Danışmanı)Güney Asya, Hindistan ve Pakistan’ın kurulusundan bu yana sürekli olarak savas halinde olmustur. Bu iki ülke arasındaki sorunlar post-kolonyal niteliktedir, parçalanma ne Hindistan ne de Pakistan tarafında istenilen sonuçları dogurmustur. 2lk andan itibaren milyonlarca kisinin öldügü göçlere ve cemaat çatısmalarına neden olmustur. Her iki ülke halkı için travmatik etkiler yaratan bu olaylar Kesmir gibi mevcut siyasal sorunlarla birleserek karsılıklı güvensizlik olusturmustur. Güvensizlik ortamı aralarında gerçeklestirdikleri savaslarla gelismistir, iki ülke 1948, 1965, 1971 ve 1999’da karsı karsıya gelmislerdir. Savaslar sorunların çözümünü giderek olanaksızlastırmıstır. 2ki ülkenin iç politik sorunları ve hükümetlerinin mesruiyet arayısları, sorunların söylemde yeniden üretmelerine neden olmus, çatısma zihniyetini gelistirmistir. Soguk Savas’la aralarındaki sorunlar bölgesel niteliklerini asmıs, uluslararasılasmıstır. Hindistan Baglantısızlık politikası uygularken Pakistan ABD ile ittifak iliskisi içerisine girmistir. Soguk Savas’ın sona ermesi çatısmayı ortadan kaldırmamıs, yeni düzlemde yeniden kurulmasına neden olmustur. Çatısmanın yöntemleri, araçları çesitlenmistir. Nükleer silahlar, terör faaliyetleri, cemaatçi söylemler Soguk Savas sonrası düzenin unsurları olarak Hindistan-Pakistan iliskilerinde yerini almıstır. 2ki ülke arasındaki sorunlar esasında bölgesel niteliklidir. Ancak iki ülkenin de nükleer güce sahip olması, silah teknolojileri konusundaki çalısmaları, nüfusları, dünya ekonomisindeki yerleri ve çatısma ortamının yarattıgı olumsuz atmosferin besledigi uluslararası terör örgütlerinin bölgede konuslandıgı düsünüldügünde, iki ülke ile sınırlandırılamayacak bir durum söz konusudur. Kargil’de 1999’da yasananlar, iki ülkenin nükleer silah kullanma tehdidi bulunması uluslararası toplumun konuya daha ilgili davranmasını zorunlu kılmıstır. 11 Eylül sonrası dönem yeni ögeleri ve çatısma kavramıyla dikkatleri Güney Asya’ya tekrar çekmistir. Hindistan ve Pakistan için çatısma ya da uzlasma için yeni bir uluslararası ortam yaratmıstır.Item Modern döneme dek Afrika’nın uluslararası ticaret sistemine eklemlenme süreci(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler (Afrika Çalışmaları) Anabilim Dalı) YÜRÜMEZ, Haldun Qman (Yazar); FIRAT, Melek (Tez Danışmanı)Afrika’nın uluslararası ticaret sistemine eklemlenme süreci kent ekonomilerinyayılışını takip eder. İki döneme ayrılabilir. İlk dönemde, Akdeniz’in kentlertarafından yönlendiren bir dünya-ekonomi olmasını takiben, Afrika’nın kuzeykısımları ticaret ağına dâhil olmuşlardır. Bu süreçte, Mısır gerek konumu gerekkompleks siyasi ve toplumsal düzeni ile sistemi kurucu güçlerinden birisi olmuştur.Ticaret ağları büyük imparatorluklarla giderek genişlerken Etiyopya, Nil vadisi veFizan gibi uygar dünya ile ilişkiler kurabilen bölgeler de sisteme eklemlendiler.Roma’nın ve Çin’in eş zamanları düşüşleriyle krize sürüklene sistem M.S. 7.Yüzyıldan itibaren yeniden büyümeye başladı. Bu kez batıdaki motor gücü İslam’dı.Gerek kentleşmeyi gerek uzun mesafe ticaretini teşvik eden İslam antik döneminticari ağlarını güneye doğru genişletti. Büyüyen ticari gelir Sahra-altı Afrika’dakitoplumların devletleştirirken, Doğu Afrika’da özerk kent devletler yarattı. Ticaretin,devletleşmenin ve kentleşmenin giderek güneye doğru kaydığı bu süreç 1500’densonraki dramatik gelişmeler sonrası yeni bir biçime büründü.AbstractThe process of integration of Africa into international trade system pursuesspread of city economies. It can be divided into two period. In the first period, theNorth of Africa got involved into that trade network, after Mediterranean becomes aworld-economy which is driven by cities. In this process, Egypt became a constituentpower because of its location and complex political and social order. While tradenetworks were expanding, the regions that were capable of contact with the modernworld like Ethiopia, Nile and Fezzan integrated into the system. The system whichwas in crisis after concurrent downfall of Rome and China, has grown after 7thcentury AD. This time dynamic power in West was Islam. Islam which provokesurbanization and long distance trade extended trade networks of antiquity towardsSouth. While trade income which was increasing helped sub-saharan societies toconstruct bigger political structures, it created city states in East Africa. This processweakens after dramatic developments which altered the international trade orderthorougly since 1500.Item Roma Antlaşması'ndan Cotonou'ya Afrika-Avrupa ilişkileri(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler (Afrika Çalışmaları) Anabilim Dalı) FIRAT, Melek (Tez Danışmanı); KÖSE, Çağrı (Yazar)Afrika-AB ilişkileri birçok açıdan uluslararası ilişkiler içinde özgün birdeneyimi temsil etmektedir. Elli yıldan fazla bir süredir, iki ortak birbirleriylekurumsal, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel bağlar aracılığıyla yoğun ilişkilerkurdular. Karmaşık ağlar etrafında yürütülen Afrika-AB ilişkileri gerek AvrupaTopluluğu’nda gerek Afrika içerisinde gerekse uluslararası alanda yaşananolaylardan önemli ölçüde etkilendi. Bu yüzden ilişkilerin nasıl bir seyir izlediğinianlayabilmek için yaşanan değişimleri sadece ikili ilişkiler düzeyinde değil,uluslararası düzeyde ele alınması gerekmektedir. Bu bağlamda, çalışmanın amacıilişkilerin gelişimini uluslararası alanda yaşanan değişimlerle birlikte ele alarakmevcut olan duruma ışık tutmak ve ilişkilerin niteliğini anlamaya çalışmaktır.AbstractAfrica-EU relations represent, in many respect, a unique experiment ininternational relations. Over the fifty years, the two partners have establishedintensive relations through institutional, economic, social and cultural ties. Africa-EU relations which have been managed around complicated networks aresignificantly affected by the events which happened in EU, Africa and internationalarena. To understand how the relations between the two partners developed, thischanges must deal with not only at the bilateral but international level. In thiscontext, this thesis aims, by dealing with changes in the relations between Africa andEU, to shed on the current situation and to try to understand the essence of therelations.