Browsing by Author "UYSALEL, Asuman (Tez Danışmanı)"
Now showing 1 - 3 of 3
Results Per Page
Sort Options
Item Sezaryen için spinal anestezide, kullanılan lokal anesteziğe eklenen iki farklı morfin dozunun kontrol grubu ile karşılaştırılarak değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı) BAYTAŞ, Volkan (Yazar); UYSALEL, Asuman (Tez Danışmanı)Çalışmamızda, sezaryenlerde intratekal olarak verilen morfinin 0.05 ve 0.1 mg'lik dozları, postoperatif analjezik etkinliği, ek analjezik kullanımı ve morfine bağlı yan etkiler açısından karşılaştırıldı.0perasyon sonrası dönemde morfinin analjezik etkinliğinin ortaya konması ve yan etki insidansının en az görüldüğü en etkin analjezi sağlayan morfin dozunun saptanması amaçlandı. Çalışmaya Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinde elektif sezaryen operasyonuna alınacak ASA I-II toplam 165 hasta dahil edildi. Çalışma prospektif, randomize ve çift kör olarak planlandı. Üç çalışma grubu oluşturuldu. Birinci grupta intratekal olarak 10 mg heavy marcain, ikinci ve üçüncü gruplara 10 mg heavy marcaine ilave olarak sırasıyla 0.05 ve 0.1 mg morfin ilave edildi.Tüm hastalara diclofenak sodyum 2×75 mg intramüsküler olarak uygulandı.VAS ağrı skoru 5 ve üstünde olan hastalara dolantin her seferinde 50 mg olmak üzere ve günlük total doz 200 mg'yi geçmemek şartıyla uygulandı. Hastalar postoperatif 24 saat izlendi. İstirahatte ve harekette VAS, postoperatif ilk ek analjezik istem süresi ve toplam analjezik kullanım dozu saptandı.Morfine bağlı yan etkiler olan bulantı-kusma, kaşıntı, solunum depresyonu değerlendirildi. Operasyon sonrası dönemde istirahatte ve hareketteki VAS değerlerleri, ilk ek analjezik istem süresi ve toplam kullanılan analjezik dozu morfin kullanılan gruplarda kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük bulundu.0.05 ve 0.1 mg'lık gruplar arasında bu parametreler açısından anlamlı fark saptanmadı.0.1 mg'lik grupta 0.05 mg'lik gruba göre bulantı-kusma ve kaşıntı insidansı anlamlı olarak daha fazla saptandı. Solunum depresyonuna rastlanmadı. Morfinin intratekal olarak 0.05 mg'lik dozu 0.1 mg'lık dozuyla aynı analjezik etkinliği sağladı. Kaşıntı, bulantı-kusma gibi morfine bağlı yan etkiler 0.1 mg'lik gruba göre daha az saptandı. Sonuç olarak sezaryen operasyonları için intratekal 0.05 mg'lik morfin dozunun postoperatif dönemdeki analjezi için ideal doz olduğunu düşünmekteyiz. AbstractIn our study, doses of 0.05 and 0.1 mg of morphine administered intrathecally were compared in terms of its postoperative analgesic effectiveness and side effects due to supplementary analgesic usage and morphine. It was aimed to exhibit the analgesic effectiveness of morphine and to determine the morphine dose that provides the most effective analgesia in which the side effect incidence is observed minimal in the postoperative period. A total of 165 ASA I-II patients who were about to have elective cesarean section in Ankara University Faculty of Medicine Hospital of Gynecology and Obstetrics were included in the study. The study was planned as prospective, randomized and double-blind. Three study groups were formed. Intrathecally 10 mg of heavy marcain in the first group and 10 mg of heavy marcaine in the second and third group was added and 0.05 and 0.1 mg morphine were supplemented respectfully. All patients were administered 2×75 mg diclofenac sodium intramuscularly. Patients with WAS pain scores 5 and above were administered dolantin of 50 mg each time, as long as the daily total dose was not above 200 mg. Patients were monitored for 24 postoperatively. In rest and motion VAS, the first postoperative supplementary analgesic volition time and total analgesic usage dose were identified. The morphine induced side effects, nausea-vomiting, itching, respiratory depression were evaluated. Post-operational VAS values, the first analgesic volition time and total used analgesic dose in rest and motion were significantly low in morphine administered groups in comparison with the control group. No significant difference between groups of 0.05 and 0.1 mg were observed in terms of these parameters. In the group of 0.1 mg, nausea-vomiting and itching incidences were significantly more than the group of 0.05 mg. No respiratory depression was observed. An intrathecal 0.05 mg of morphine, provided the same analgesic effectiveness with its 0.1 mg dose. Morphine induced side effects like itching, nausea-vomiting were observed less in group of 0.05 mg in comparison with group of 0.1 mg. In conclusion we believe that an intrathecal 0.05 mg of morphine dose is the ideal dose for the analgesia in the postoperative period for caesarean operations.Item Sezaryen planlanan gebelerde anestezi tercihini etkileyen faktörler(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı) ŞAHİNTÜRK, Helin (Yazar); UYSALEL, Asuman (Tez Danışmanı)Giriş: Günümüzde sezaryen operasyonunun daha güvenli hale gelmesiyle, sezaryen hızında çok belirgin bir artış olmuştur. Dünya Sağlık Örgütünün sezaryen konusundaki önerisi; sezaryen oranının % 15 ile sınırlı kalması yönündedir. Ancak pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de sezaryen oranı, bu hedefin üzerindedir. Sezaryen anestezisinde, genel ve rejyonel anestezi teknikleri kullanılmaktadır. Son yıllarda rejyonel anestezi hastanın isteği, bilincinin açık olması, aspirasyon riski taşımaması, yenidoğanda solunum depresyonu yapmaması, uterus atonisine yol açmaması gibi avantajları nedeniyle tercih edilmektedir. Çalışmamızda; sezaryen yapılacak gebelerin anestezi yöntemi tercihleri, genel anestezi ve rejyonel anestezi oranlarını, genel anestezi ve rejyonel anestezi tercih sebepleri ve tercihlerini etkileyen faktörleri araştırmayı amaçladık. Metot: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinde Şubat 2010 ? Şubat 2011 tarihleri arasında elektif sezaryen operasyonu için başvuran gebelere tercih ettikleri anestezi şeklini ve tercihlerini etkileyen nedenleri araştırmak amacıyla hazırlanan 20 sorudan oluşan bir anket çalışması yapıldı. Uygulamayı kabul edip çalışmaya dahil edilen gebeler anket hakkında bilgilendirilip sözlü ve yazılı onayları alındı. Anket çalışması bir gün önce vizit sırasında veya sezaryen olmak için bekleme odasında bekledikleri sırada yapıldı. Ankete 26 ile 40. gebelik haftası arasında olan gebeler dahil edildi. Acil alınan gebeler, iletişim problemi yaşanan gebeler, mental açıdan sorulara cevap veremeyecek durumda gebeler ve anketi cevaplamak istemeyen gebeler çalışma dışı bırakıldı. İstatistiksel analizde anestezi tercihlerinin değerlendirilmesi ve ilgili faktörlerin araştırılması amacıyla hazırlanmış anketin uygulanması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesinde SPSS 15.0 paket programı kullanıldı. Normallik testleri uygulanmaksızın parametrik olmayan test yöntemleri seçildi. Kategorik değişkenlerin gruplardaki dağılımlarının test edilmesinde ki-kare ya da Fisher'in ?exact? testi kullanıldı. Bulgular: Çalışma sonucunda anestezi tercihinde gebenin yaşının, gravidenin, önceki doğum şeklinin, önceki anestezi deneyiminin, çalışma durumunun, aylık gelir düzeyinin, eğitim durumunun, anestezi ile ilgili önceden bilgi almış olmasının, anestezi yöntemi ile ilgili bilgiyi nereden edindiğinin, panik bozukluk tanısı almış olmasının anestezi tercihinde istatistiksel olarak anlamlı olduğunu tespit ettik (p<0,05). Sonuç: Eğitim düzeyi yüksek olan gebelerde, çalışan gebelerde ve aylık gelir düzeyi yüksek olan gebelerde rejyonel anestezi yönteminin daha fazla tercih edilmiş olmasını, bu gebelerin anestezi yöntemleri ile ilgili daha fazla bilgiye sahip olmalarına, internet kullanımın daha yaygın olmasına, çevrelerinden edindikleri bilginin rejyonel anestezi yöntemine önyargısız olmasına bağlı olduğunu tespit ettik. İleride eğitim düzeyinin yükselmesi ve hasta popülasyonumuzun daha fazla bilinçlenmesi ile hastalarımızın daha fazla araştırma yapacaklarını ve bunun tercih oranlarını değiştireceğini düşünmekteyiz. Daha önce anestezi yöntemleri ile ilgili bilgi almış gebelerin, özellikle anestezi doktorundan ve internet aracılığı ile bilgi almış olanların rejyonel anestezi yöntemini daha çok tercih etmesi de bu düşüncemizi desteklemektedir.Abstract Introduction: Since the caesarean operation has become safer in our day, a very remarkable increase has been noted in the rate of delivery by caesarean. World Health Organization advises that caesarean rate should be limited by 15%. Yet, as it is in many countries, the caesarean rate is also above this target in our country. In caesarean anaesthesia, general and regional anaesthesia techniques are used. Recently, regional anaesthesia is preferred with regard to such advantages that the patient consents it, the she remains conscious, and it does not have aspiration risk, and it does not cause respiratory depression in the newborn baby and it does not result in uterine atony. In our study, we aim to do a research into the preferences for anaesthesia methods of gravid women who are to deliver baby by caesarean section, the rates of general anaesthesia and regional anaesthesia, the reasons for preferences of general anaesthesia and regional anaesthesia and the factors affecting these preferences. Method: A questionnaire consisting of 20 questions were applied to gravid women applying for delivery by elective caesarean operation, at Ankara University Faculty of Medicine Hospital for Gynaecology and Obstetrics between February 2010 and February 2011, in order to study the anaesthesia technique they prefer and the reason behind their preferences. Those gravid women who accepted to take part in the study were provided information about the questionnaire and their oral and written approvals were obtained. The questionnaire was applied to them in visit queue a day before or while they were in waiting room for caesarean operation. The gravid women who were between 26th and 40th week of their pregnancy were included in the questionnaire. Those who were taken into emergency service, those with communication problems, those whose mental conditions deter them to answer questions and those who did not want to answer the questions on the questionnaire were excluded from the study. The data obtained at the end of execution of the questionnaire which was prepared to evaluate anaesthesia preferences and to make research into related factors were evaluated in the statistical analysis using SPSS 15.0 software package. Without applying normality tests, non-parametric test methods were chosen. In testing the distribution of categorical variables over groups, chi-square or Fisher?s ?exact? test was employed. Findings: As a result of the study, we have determined that gravid women?s age, their gravidity, method of previous delivery, previous anaesthesia experience, working status, monthly-income level, educational status, whether they were informed about anaesthesia before, where they obtained information about anaesthesia and whether they were diagnosed with panic disorder are statistically significant in terms of their anaesthesia preferences. (p<0,05). Conclusion: We have found out that the reason why gravid women who have higher educational status, who work and have high level of monthly-income prefer regional anaesthesia method more depends on the fact that they have more information on anaesthesia method, they have more common use of the internet and the information they obtain from the people around them is not prejudiced against regional anaesthesia method. We believe that as the education levels rise in the future and the patient population becomes more aware, which will direct them to do more research, their preference rates will change. The fact that gravid women who obtained information about anaesthesia methods before, those who were informed particularly by anaesthesia doctor or via the internet prefer regional anaesthesia method more supports our belief in this regard.Item Sezaryenlarda genel anestezi sırasında magnezyum sülfat infüzyonunun perioperatif hemodinami ve uyanıklık üzerine etkilerinin bispektral indeks monitorizasyonu ile araştırılması(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı) BOZAY, Evrim (Yazar); UYSALEL, Asuman (Tez Danışmanı)Sezaryenlarda Genel Anestezi Sırasında Magnezyum Sülfat İnfüzyonunun Peroperatif Hemodinami Ve Uyanıklık Üzerine Etkilerinin Bispektral İndeks Monitorizasyonu İle Araştırılması Bu çalışmada; peroperatif intravenöz magnezyum sülfat (MgSO4) infüzyonu yapılan gebelerin, indüksiyonu ve idamesi propofol ile sağlanan sezaryen ameliyatları sırasında, Bispektral İndeks (BIS) monitorizasyonu ile uyanıklık düzeylerini değerlendirmeyi ve hemodinami üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık. Genel anestezi ile sezaryen ameliyatları planlanan ASA I- II grubundan, 72 gebe çalışmaya dahil edildi. Gebeler rastgele eşit (36) iki gruba ayrıldı. Premedikasyon uygulanmadı. Anestezi derinliği BIS ile monitorize edildi. Gebelerin indüksiyon öncesi SKB, DKB, OKB, KAH, SpO2 ve BIS değerleri kaydedildi. Ardından gebelere 18G kanül ile el sırtından periferik damar yolu açılarak % 0,9 sodyum klorür infüzyonuna başlandı. Gebelerin her birine 250 ml %5'lik dektroz infüzyon 30 dk içerisinde i.v olarak uygulandı. İkinci grupdaki gebelerin infüzyonuna 45 mg/ kg % 15'lik MgSO4 (%15'lik 10 ml'lik MgSO4 ampuller, 12 mEq magnezyum içermektedir) eklendi ve yükleme yapıldı. Birinci gruba kontrol amacıyla MgSO4 eklenmeden 30 dk içinde 250 ml %5'lik dektroz infüzyonu yapıldı. Gebelerin anestezi indüksiyonu 1. 5 mg/ kg propofol ile ve kas gevşemesi 0. 6 mg/ kg rokuronyum ile yapıldı ve 50 µg/ kg/dk dozunda propofol infüzyonuna başlandı. BIS değerleri 2 dakika aralıklarla kaydedildi. Takiplerde BIS değerleri 40- 60 arasında tutulmaya çalışıldı. Propofol infüzyon dozlarındaki değişiklikler 2 dakika aralıklarla kaydedilen BIS değerlerine göre düzenlendi. Propofol infüzyon dozu 60 üzerinde kaydedilen her BIS değerlerinde 25 µg/kg/dk arttırılırken 40'ın altındaki her BIS değerinde 25 µg/kg/dk azaltıldı. Maksimum infüzyon dozu 200 µg/kg/dk olarak belirlendi. Magnezyum grubuna indüksiyon sonrasında 15 mg/kg/saat magnezyum sülfat operasyon süresince yavaş bir şekilde infüze edildi. Kontrol grubuna ise aynı hacimde serum fizyolojik uygulandı. Herhangi bir volatil ajan kullanılmazken, taze gaz akımı %40 oksijen + %60 azotprotoksit karışımı 4 litre/dakika olarak ayarlandı. Bebek doğduktan sonra her iki gruba da fentanil 1 µg/kg dozunda iv puşe uygulandı. Operasyon sonunda tüm ilaç infüzyonları durduruldu, hastalar klinik olarak uygun olduklarında ekstübe edildiler. İki grup arasında SKB, DKB, OKB, KAH, SpO2 değerleri açısından istatistiksel olarak fark anlamlı bulunmadı.(p> 0.004) Toplam propofol tüketimleri açısından iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak analiz edildiğinde fark anlamlı bulundu. (p< 0.004) Yani toplam propofol tüketiminin, MgSO4 uygulanan grubun uygulanmayan kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde az olduğunu tespit ettik. Grupların anestezi sırasındaki derinliklerini BIS monütorizasyonu ile takip ettik. Her iki grubun BIS değerleri istatistiksel olarak değerlendirildiğinde MgSO4 uygulanan grupda uygulanmayan kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde değerlerin düşük olduğunu tespit ettik. (p<0.05) Bu da bize MgSO4 uygulanan grupdaki gebelerin uygulanmayan kontrol grubuna göre daha derin uyuduklarını bir başka deyişle uyanıklık sorunu daha az yaşadıklarını gösterdi. Peroperatif intravenöz MgSO4 uygulanmasının propofol ihtiyacını azalttığı ve operasyon süresince daha dengeli hemodinami ve daha az propofol ile daha derin uyuyan hastalar sağladığı görüldü. Bu nedenle genel anestezide adjuvan olarak MgSO4 kullanılabileceği sonucuna varıldı.AbstractEffects of Magnesiumsulphate Infusion on Perioperative Hemodinamy and Monitorizing Awakeness With Bispektral Indeks, During General Anaesthesia For Caesarean Section The aim of the study was to evaluate the effects of peroperative intravenous magnesium sulphate (MgSO4) use on induction of propofol during general anaesthesia for caesarean section and what effects on hemodinamy. During operation awakeness was monitorized by BISpectral index (BIS). Seventytwo patients who were planned to operate on under general anesthesia from American Society of Anesthesiologists (ASA) I and II groups were utilized. According to a randomized sequence, patients were allocated into two groups. No premedication was applied to patients. The depth of anesthesia was monitorized with BIS. Anesthesia was induced with 1.5 mg/ kg propofol and accomplished with 0.6 mg/ kg rokuronyum and received intravenous 50 µg/kg/min. Anesthesia was maintained at the levels of 40 % O2 and 60 % N2O and to BIS value of 40- 60 by propofol. Group II was loaded with 45 mg/ kg MgSO4 within 30 minutes and received intravenous 15 mg/kg/hour MgSO4 to main anesthesia.Whereas the other group received physiologic saline at same duration. Propofol need was significantly lower in group II compared with group I (p<0.05) Blood pressure and saturation of heart blood were not statistically different in group I and group II (p>0.005) during operation.BIS values were statistically different in group I and group II (p<0.005) during operation. In conclusion, peroperative use of MgSO4 decreased need of propofol during general anesthesia. In addition awekeness seen less than in MgSO4 group. So, MgSO4 as an adjuvan would be useful to use during general anesthesia