Browsing by Author "Kutsal, Osman"
Now showing 1 - 10 of 10
Results Per Page
Sort Options
Item Bursa yöresi tavuklarda görülen Marek Hastalığının teşhisinde, deri ve iç organ bulguları üzerinde floresan antikor (FA) ve histolojik yöntemler kullanarak yapılan araştırmalar(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 1987) Kutsal, Osman; Köküuslu, CemalettinBu çalışmada spontan olaylarda Marek Hastalığının piliçlerde oluşturduğu deri ve iç organ bulgularının histopatolojik ve immunfluoresan yöntemlerle karşılaştırmalı olarak teşhisi incelenmiştir. 80 adet Marek Hastalıklı piliç kullanılan çalışmada hastalığın diagnozunda deri, n.ischiadicus, bursa Fabricli ve iç organlarda oluşan histopatolojik bulguların hastalık için karakteristik olduğu gözlenmiştir. İmmunfluoresan yöntemin hastalığın erken ve ayırıcı tanısında histopatolojik yönteme göre daha güvenilir sonuç verdiği saptanmıştır. Alınan sonuçlara göre : 1. Çalışmada 61 olayda deride çok katlı yassı epitel altında ve tüy follikülleri çevresinde lenfosit toplulukları, bazende plazma hücreleri ve heterofiller görülmüştür. Tüy follikül epitel hücrelerinde intranüklear inklüzyon cisimcikleri hiçbir olguda saptanamamıştır. 2. N.ischiadicus 'larda 58 olayda ödem, orta ve küçük boyutlardaki lenfositler, lenf- oblastlar, plasma hücreleri ve oldukça seyrek olarak histiyositler gözlenmiştir. Ayrıca 20 olguda Marek Hastalığı Hücresi tespit edilmiştir. 3. Bursa Fabricii 'lerde 48 olayda lenfoidi falliküllerde hücre azalması, nekroz ve kist oluşumuyla stromada bağ dokusu hücresi artımı ile interf- olliküler lenfoid hücre infiltrasyonu görülmesi bu organın hastalığın diagnozundaki önemini vurgulamaktadır, 4. İmmunfluoresan metoduyla teşhiste, indirekt immun- fluoresan yöntemi kullanılarak 80 adet Marek Hastalıklı piliçten 29 adedine ait kemik iliklerinden hazırlanan tuşe preparatların hepsinde ve kemik iliği hücrelerinin birçoğundaintrasitoplazmik viral antijen tespit edilmiştir. Bu 29 pilicin bazılarından alınan doku örneklerinin kesitlerinde ise, kemik iliğine göre daha az sayıdaki hücrede intrasitoplazmik viral antijen saptanmıştır.Abstract " Studies on the Skin and Visceral Organ Findings of Marek's Disease Diagnosis in Chickens by Using Fluorescent Antibody (FA) and Histological Methods in Bursa Region" In this study, the diagnosis of the skin and visceral organ findings which observed in spontaneous cases of Marek's Disease was comparatively investigated by the histopathological and immunofluorescence methods in chickens. Eigthy chickens with Marek's Disease were used and microscopical findings of the skin, ischiadic nerve, bursa of Fabricius and visceral organs were typical for the disease,, It was determined that immunofluorescence method was more confident than histopathological method in differential and early diagnosis of the disease 0 According to the results : 1. Lymphocyte infiltrations, sometimes plasma cells and heterophils were seen in the dermis, especially beneath the epidermis and around the feather follicles, in 61 eases. 2. In 58 cases, edema, middle and small lymphocytes, lymphoblasts, plasma cells and very few histiocytes were seen in ischiatic nerves 0 "Marek's Disease Cells" were found in 20 cases. 3. In 48 cases, the decrease in cells of lymphoid follicles, necrosis and cyst formations together with the inorease conneotive Linnue cells İn stroma and İnterfolucular lymphoid infiltrations in bursa of Fabricius stress the importance of this organ in the diagnosis. 4. Twenty-nine chickens were examined with the indirect immunofluorescence method and intracytoplasmic viral antigens were seen in all of the impressed slides prepared81 from the bone marrow. In the tissue sections taken from some of these 29 chickens, intracytoplasmic viral antigens were seen in lesser degree.Item Köpek ve kedilerde deri ve eklenti tümörlerinin patomorfolojisi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2012) Yumuşak, Nihat; Kutsal, OsmanBu çalışmada; 2009-2012 yılları arasında, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'ne ve Ankara'da bulunan veteriner kliniklerine deri tümörü şüphesiyle getirilen 43 köpek ve 4 kediye ait toplam 47 doku örneği sitopatolojik, histopatolojik ve immunohistokimyasal olarak incelendi. Sitopatolojik örnekler sedasyon altında İİAB yoluyla alındı ve preparatlar MGG ile boyandı. Histopatolojik inceleme amacıyla cerrahi operasyonla alınan doku örnekleri formaldehitte tespit edilerek rutin doku takibine alındıktan sonra parafine gömüldü. Parafin bloklardan 5 mikron kalınlığında kesitler alınarak hematoksilen-eosin (HE) ile boyandı. Aynı bloklardan hazırlanan kesitler sitokeratin ile immunohistokimyasal olarak işaretlendi. Tümörlerin alındığı köpeklerden 29'u, kedilerden 2`si erkek olup, 14 köpek ve 2 kedi ise dişiydi. Tümör görülme yaşının köpeklerde 8-15, kedilerde 12-13 yaşları arasında arttığı gözlendi. Köpekler 14 terrier, 14 melez ve 15'i diğer ırklardandı. Kedilerin hepsi ise tekirdi. Tümörlerden 10'u benign, 37'si ise maligndi. Tümörler lokalizasyon olarak daha çok kafa, perianal bölge ve ön-arka bacaklarda yerleşim göstermekteydi. Sitopatolojik ve histopatolojik olarak; 14 yassı hücreli kanser, 9 hepatoid bez tümörleri, 8 bazal hücreli kanser, 7 ter bezi tümörü, 5 sebaseöz bez tümörü, 2 papillom, 1 malign trikoepitelyom ve 1 malign pilomatrikom tanısı konuldu. Çalışmada sitopatolojik olarak %84.4 doğru tanıya gidilmiştir. Malign tümörlerde hücrelerde pleomorfizm, dev hücreleri, çekirdek anomalileri, çok çekirdeklilik ve atipik mitoz gibi malignite kriterlerine rastlandı. Histopatolojik olarak tümörler Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) Evcil Hayvanlarda Deri Tümörlerinin Histolojik Sınıflandırılmasına göre tanımlandı. İmmunohistokimyasal olarak bütün tümörler sitokeratin antijeni için pozitifdi.AbstractIn this study, a total of 47 (43 dogs and 4 cats) skin tumors were diagnosed by cytopathological, histopathological and immunohistochemical. Tissue samples submitted from Faculty of Veterinary Medicine Ankara University and private clinics of veterinary in Ankara during a two years period from 2009 to 2012. Cytologic specimens were prepared by Fine Needle Aspiration Biopsy (FNAB) and stained with May-Grunwald Giemsa (MGG). For histopathologic examinations tissue samples were obtained by surgery. Samples were fixed in formalin and embedded in paraffin by routine procedures. Paraffin sections of 5 micron thickness were stained with hematoxylin-eosin (HxE), and immunperoxidase method was performed by cytokeratin. Tumors were obtained from 29 dogs and 2 cats male, 14 dogs and 2 cats female. The age with highest incidence in dogs were between 8?15 in cats were 12?13. The more frequent affected breeds of dogs were 14 terrier, 14 mongrel and 15 another different breeds. All of cats were mixed-breed. The total number of skin tumors were 47; from those 10 benign and 37 malignant. Localizations of tumors were in the followed regions, head, perianal regions and legs. There were cytopathologycaly and histopathologycaly diagnosed were including 14 squoamous cell carcinoma, 9 hepatoid gland tumors, 8 basal cell carcinoma, 7 sweat gland tumors, 5 sebaseöz gland tumors, 2 papilloma, 1 malignant trichoepithelioma and 1 malignant pilomatricoma. In the study the cytopathologic diagnosis was in agreement %84.4. In the malignant tumors polymorphism, giant cells, nucleus with anomalia, binucleated cells and mitosis were seen. Histopathologically tumors were classified according to WHO normative and the classification scheme proposed by Goldschmitd et all. (1998). İmmunohistochemically all the tumors were positive for cytokeratin.Item Köpek ve kedilerde karaciğer bilier sistem hastalıklarının patomorfolojik değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) MONSEF, YANAD ABOU; Kutsal, Osman; OtherÇalışmada, Ankara bölgesindeki kedi ve köpek karaciğer bilier sistemlerinde gözlenen patolojik bozuklukların patomorfolojik yöntemlerle incelenmesi ve gözlenen lezyonların tipleri, görülme sıklıkları, tür/ırk/yaş/cinsiyet insidansına ait veriler sağlanması amaçlandı. Ayrıca farklı hastalık tablolarında karaciğerin zedelenmeye karşı gösterdiği rejenerasyon ve reparasyon reaksiyonları immunohistokimyasal yöntemlerle değerlendirilmesi de temel amaçlar arasındaydı. Bu amaçla, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'na nekropsi amacıyla getirilen 56 kedi ve 74 köpekten elde edilen karaciğer bilier sistem örnekleri makroskobik ve mikroskobik olarak değerlendirildi. Hematoksilen-Eozin (HE) ve gerekli görülen olgularda çeşitli özel boyamalarla boyanan doku kesitleri Dünya Küçük Hayvan Veteriner Hekimleri Derneği'nin (WSAVA) karaciğer standardizasyon grubunun önerdiği kriterler temel alınarak, karaciğerlerin ve safra keselerin tanıları konuldu. İmmunohistokimyasal olarak CK7, PCNA, α-SMA, Ki-67 ve CK19 antikorları kullanıldı. İncelenen kedi ve köpek karaciğerlerinde %98 oranında lezyonlarla karşılaşıldı. En sık görülen patolojik tablolar; kedilerde hepatitis (%39,28), yağlı karaciğer (%16,07) ve kolangitis/kolangiohepatitis (%14,28) olduğu ve köpeklerde hepatitis (%28,38), pasif konjesyon (%25,68) ve hiperplastik ve neoplastik lezyonların (%21,62) olduğu belirlendi. Kedilerde akut hepatitis ve spesifik olmayan reaktif hepatitislerin, köpeklerde ise kronik hepatitis ve sirozun daha fazla gözlendiği dikkati çekti. Kedilerde yüksek oranda lenfositik kolangitis/kolangiohepatitise rastlanırken, köpeklerde sadece bir olguda destrüktif kolangitise rastlandı. Köpeklerde kedilerden daha sık saptanan karaciğer tümörleri arasında, metastatik tümörlerin primer tümörlere göre daha sık olduğu belirlendi. Hem köpek ve hem de kedilerde en sık metastaz yapan tümörün lenfoma olduğu saptandı. Kedi safra keselerinin %57,14'ü ve köpek safra keselerin %77,03'ünde patolojik tablolara rastlandı. Otolitik safra keselerin dışında, kedi safra keselerinde kolesistitis (%21,87) ve ödem (%15,62), köpeklerde ise kistik müsinöz hiperplazi (%47,36) ve kolesistitisin (%12,29) ön planda olduğu görüldü. Bazı karaciğer bilier sistem hastalık tablolarında ırk, yaş ve cinsiyet predispozisyonu belirtildi. İmmunohistokimyasal olarak, rejenerasyon bakımından, kedi karaciğerlerinde hem normal hem de lezyonlu karaciğerde projenitör hücrelerin varlığı ispatlandı. Akut olaylarda hepatik rejenerasyonun ağırlıklı olarak hepatositlerin bölünmesiyle şekillenip, kronik olaylarda veya şiddetli akut olaylarda (fulminant hepatitis) ise hepatositlerin bölünme yeteneğini kaybedip, projenitör hücrelerin ön planda olduğu gözlendi. Hastalığın tipine göre, duktuler reaksiyonun şiddeti ve konumu değişiklik göstermekteydi. Reparasyon bakımından ise, karaciğerin myofibroblast hücrelerinin hepatik fibrozisinde başlıca rol oynadığı ve hastalık tablosuna göre bu hücrelerin pozitifliğinin şiddeti ile lokalizasyonunun değiştiği belirlendi.Item Bir köpekte malign melanom olgusu(2007) Yardımcı, Banu; Kutsal, OsmanÇalışmada Terrier ırkı,16 yaşlı, dişi bir köpekte dil kökünde (radix linguae) saptanan melanom olgusu makroskobik ve mikroskobik bulgularına göre tanımlandı. Makroskobik olarak; dil kökünde yerleşmiş olan kitle 5x3x2 cm boyutlarında, 25 gr ağırlığında, elastik kıvamlı olup kesit yüzü kahverengiydi. Mikroskobik incelemede; Lamina propria’da gruplar şekillendirmiş, uniform yapıda, sitoplazmalarında bol miktarda melanin pigmenti içeren melanositler ile az sayıda dev hücresi ve mitotik figürler gözlendi. In the case, melonama was described on radix linguae with macroscopical and a microscopical findings in a 16 year-old, female Terrier dog. Macroscopically; the mass which located on radix linguae was measured as 5x3x2 cm and weighted as 25 g, elastic consistency and had a brown. In microscopic examination; uniform structured melanocytes, containing plenty of melanin pigment in their cytoplasms and forming groups in lamina propria with a few giant cells and mitotic figures were observed.Item Bir köpekte malign seminom(2007) Özsoy, Şule Y.; Kutsal, OsmanÇalışmada 13 yaşlı, erkek Terrier ırkı bir köpekte saptanan malign seminom olgusu makroskobik ve mikroskobik bulgularına göre tanımlandı. Makroskobik olarak; sol testis 7x5x3.2 cm boyutlarında ve 30 gr ağırlığında, sağ testis ise 2.5x1.5x1 cm boyutlarında ve 5 gr ağırlığındaydı. Her iki testiste elastiki kıvamda ve kesit yüzleri gri-beyaz renkli olup, yer yer nekroz ve kanama alanları içermekteydi. Mikroskobik incelemede; sağ ve sol testis dokusu içerisinde diffuz dağılımlı, farklı büyüklüklerde, polihedral şekilli, veziküler çekirdekli, hafif bazofilik sitoplazmalı anaplastik hücreler ile az sayıda çok çekirdekli dev hücreleri ve mitotik figürler gözlendi. Bazı alanlarda bu hücrelerle beraber nekroz, kanama alanları ve fokal lenfosit infiltrasyonu fark edildi. In the case, malignant seminoma was described with macroscopical and microscopical findings in a 13 year-old, male Terrier dog. Macroscopically; left testicle was measured as 7x5x3.2 cm and weighted as 30 g, while right testicle was measured as 2.5x1.5x1 cm and weighted as 5 g. Both testicles were elastic in consistency and had a gray-white appearance with also necrosis and hemorrhage on cut surfaces. In microscopic examination; in right and left testicle tissue vesicular nucleated, different sized, polyhedral shaped, pale basophilic cytoplasmated, diffusely spread anaplastic cells with a few multinucleate giant cells and mitotic figures were observed. Also necrosis, hemorrhage and focal lymphocyt infiltrations were accompanying anaplastic cells.Item Pathomorphological findings of Mortellaro disease in dairy cattle(Ankara Üniversitesi, 2021-06-30) Tunç, Arda Selin; Çağatay, Soner; Sağlam, Mehmet; Kutsal, Osman; Veteriner FakültesiMortellaro disease is an infection caused by mostly spirochete bacteria in dairy cows, sheep, and goats. The aim of the present study was to define to Mortellaro disease pathomorphologically and immunohistochemically and investigate whether cell-cell adhesion connections are lost in cell proliferation. Tissue samples were collected from underfoots of Holstein (n: 6) and Swiss Brown (n: 15) dairy cattle. The sections were stained with hematoxylin-eosin (H&E) and Warthin-Starry (WS) for isolation of spirochetes histopathologically and with β-catenin and PCNA primary antibodies immunohistochemically. Histopathologically, number of the cells in the stratum spinosum layer increased excessively, and it gave finger-like extensions to the dermis. Black stained spirochetes were detected among enlarged keratinocytes and inflammatory cells in WS staining. β-catenin was strongly positive in the cell membranes of epithelial cells in all slides. PCNA also gave positive reaction moderately (n: 18) and strongly (n: 3) in nuclei of epithelial cells. It was observed that β-catenin cell-cell adhesion connections did not impair in the disease, so this is thought to positively affect the prognosis of the disease. The high expression of PCNA showed that the mitotic activity was high and explained the formation of wart-like. As a result, while the disease does not have a poor prognosis, the disease has a negative economic impact, and the economical results of this disease might be much greater than the treatment costs. It is still seen in our country and causes in loss of yield for the economy of country.Item Spirocercosis in a dog(2007) Yıldırım, M. Ziynet; Kutsal, Osman; Avcıoğlu, HamzaPathological findings in spirocercosis encountered in a female, 7 months old, mongrel dog which was found dead in a heavily forested area and brought to the Pathology Department of Veterinary Medicine Faculty of Ankara University to be necropsied with toxication suspicion by the Directorship Branch Office of Nature Protection and National Parks of Ankara Province are described. At necropsy, 23 independent, 0.8-1 cm diametered nodules which were hard in consistency and showed ash-gray whitish color and had red string-like material in the center of the cut surface that were diffusely located on mesenterium mainly close to curvatura major of the stomach are observed. At jejenum, under serosa another nodule with the same characteristics is seen. Another three masses that were able to be seen even from the serosa of the stomach are encountered. At the part of aorta that is close to the apertura thoracis cranialis numerous nodules with the same characteristics are found. In histopathological examination of the nodules that were taken from aorta, mesenterium, stomach and the intestine, granulomas consisted of parasite (Spirocerca lupi) in the center and was surrounded by necrotic tissue and cellular infiltrations of mainly eosinophil and neutrophil leukocytes with plasma cells, macrophages and lymphocytes are observed in tunica adventitia of aorta, under serosa in the intestine and mesenterium as solid nodules. It is also observed that cellular infiltration was surrounded by connective tissue. Ormanlık bir alanda ölü olarak bulunmuş ve toksikasyon şüphesi ile Ankara Valiliği, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü tarafından Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı’na nekropsisi yapılmak üzere getirilen, 7 aylık, dişi sokak köpeğinde Spirocercosis olgusu patolojik bulguları ile tanımlandı. Nekropside, mezenterium üzerine yayılmış ve özellikle mezenteriumun, midenin kurvatura major’una yakın kısmında yoğunlaşmış; 0.8- 1 cm çapında, sert kıvamlı, kesit yüzü boz beyaz renkte olan ve kesitin merkezinde kırmızı renkte iplik benzeri yapılar bulunduran, birbirinden bağımsız 23 adet kitleye rastlandı. Jejenum üzerinde, seroza altında benzer özellikte bir adet kitle görüldü. Mide serozası üzerinden de seçilebilen yine 3 adet kitle dikkati çekti. Apertura thoracis cranialis’e yakın bölgede aorta üzerinde çok sayıda benzer kitlelere rastlandı. Aorta, mezenterium, mide ve bağırsaklardan alınmış kitlelerin yapılan histopatolojik incelemelerinde aorta’nın adventisya tabakasında, bağırsak serozası altında ve mezenteriumda solid nodüller şeklinde görülen kitlelerin merkezlerinde parazit (Spirocerca lupi)’e ait yapılar ile etrafında nekrotik doku ve çoğunluğunu nötrofil ve eozinofil lökositlerin oluşturduğu, aralarında plazma hücresi, makrofaj ve lenfositlerin de bulunduğu hücre infiltrasyonuna rastlandı. Hücre infiltrasyonunun etrafının bağ doku hücrelerince çevrelenmiş olduğu dikkati çekti.Item Tavuklarda deneysel amiloid artropatinin ışık mikroskobik ve elektron mikroskobik incelenmesi(2008) Kapatekin T., A. Kübra; Kutsal, OsmanBu çalışmada, beşi kontrol grubu olacak şekilde 45 adet 5 haftalık ISA Brown ırkı kahverengi yumurtacı tavuk kullanıldı. I. gruba Enterococcus faecalis’in EFAA-01 suşu, II. gruba ise Enterococcus faecalis’in EFTD-07 suşları intravenöz (v.ulnaris) yolla 0.1 ml, 109 CFU dozda, inokule edildi. 10 haftalık gözlemden sonra tavukların servikal dislokasyon yöntemi ile nekropsileri yapıldı. Bulgular klinik, makroskobik, ışık ve elektron mikroskobik yönden değerlendirildi. Yapılan değerlendirmeler sonucunda I. grup hayvanların eklemlerinde amiloid birikimleri gözlenirken, II. grup hayvanların eklemlerinde amiloid birikimi gözlenmedi. Bu sonuçlar doğrultusunda da her Enterococcus faecalis suşunun amiloid birikimine neden olmadığı görüldü. In this study, a total of 45 layer chickens (ISA Brown) at age of 5 weeks were assigned one of three experimental groups: Control (n=5) and intravenous inoculation of EFAA-01 serotype of Enterococcus faecalis (Group I, n=20) and EFTD-07 serotype of Enterococcus faecalis (Group II, n=20) via V. ulnaris at 109 cfu (0.1 ml). After monitoring for 10 weeks, chickens were sacrificed by cervical dislocation for necropsy. Findings were evaluated clinically and macroscopically as well as under light- and electron-microscope. Amiloid deposition in joints of chickens in Group I was evident, but not in Group II. The results suggest that amiloid deposition in response to Enterococcus faecalis inoculation was serotype dependent.Item Tavuklarda deneysel amiloid artropatinin ışık mikroskobik ve elektron mikroskobik incelenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2006) Kapakin, A. Kübra Terim; Kutsal, OsmanTavuklarda Deneysel Amiloid Artropatinin Işık Mikroskobik ve Elektron Mikroskobik ncelenmesi. Bu çalışmada, beşi kontrol grubu olacak şekilde 45 adet 6 haftalık ISA Brown ırkı kahverengi yumurtacı tavuk kullanılarak iki farklı gruba ayrıldı. I. gruba Enterococcus faecalis'in EFAA-01 suşu, II. gruba ise Enterococcus faecalis'in EFTD-07 suşları intravenöz (v.ulnaris) yolla 0,1 ml., 109 CFU dozda, inokule edildi. nokulasyondan sonra tavuklar 10 hafta süreyle gözlem altında tutuldu. Gözlem süresi içinde ölen ve gözlem süresi sonrasında servikal dislokasyon yöntemi ile ötenazileri gerçekleştirilen hayvanların nekropsileri yapıldı. Bulgular klinik, makroskobik, mikroskobik ve elektron mikroskobik yönden değerlendirildi. Klinik olarak I. grupta durgunluk, gözlerini kapama, kanat teleklerini düşürme, yem yeme ve su alınımlarında azalma, şiddetli zayıflık ve büyümede yavaşlama, femoro-tibial, tibio-metatarsal eklemlerinde bilateral veya unilateral şişlik ve şiddetli topallık gözlendi. II. gruptaki hayvanlarda klinik bulgular birinci gruptaki hayvanlara göre yok denecek kadar azdı. Makroskobik olarak, I. grupta femoro-tibial, tibio-metatarsal ve kalça eklemlerinde unilateral veya bilateral amiloid birikimine bağlı kalınlaşma ve genişlemeler gözlendi. Karaciğer gevrek kıvamda, kahverengimsi bronz renkteydi. Dalak oldukça şişkin ve mermer görünümdeydi. II. grupta ki hayvanlarda, eklemlerde amiloid birikimine rastlanmadı. Karaciğer kahveden-kırmızıya değişen renkteydi ve birkaç hayvanda karaciğerde toplu iğne başı büyüklüğünde beyaz renkte yangısal odaklar mevcuttu. Dalak oldukça şişkin, koyu kırmızı renkteydi. Mikroskobik olarak, I. gruptaki hayvanların femoro-tibial, tibio-metatarsal ve kalça eklemlerinde damar duvarlarında, bunları çevreleyen matrikste ve kondrositlerin bulunduğu matrikste amiloid birikimi gözlendi. Karaciğerde disse aralıklarında, v. sentralis, portal vena ve arterlerin duvarında ve glisson kapsülünün fibröz dokusunda amiloid birikimlerine rastlandı. Dalakta beyaz pulpanın ince retiküler ağı boyunca, damar duvarları ile dalak kapsülasında ve trabeküllerdeki damar duvarlarında amiloid birikimi gözlendi. Böbreklerde tubul bazal membranlarında, intertubuler bölgede ve damar duvarlarında amiloid maddesinin biriktiği dikkati çekti. Bezli mide de, bazal membran ve bezlerin interstisyumunda amiloid maddesi gözlendi. Bağırsakta serozadaki damar duvarlarında ve propria mukozadaki myofibroblastlara yakın amiloid maddesinin birikimi fark edildi. Bu amiloid birikimlerinin yanı sıra tüm bu organlarda yangısal hücre infiltrasyonları gözlendi. II. grup hayvanlarda, eklemlerde ve iç organlarda amiloid birikimleri gözlenmezken, I. gruptaki hayvanlarda gözlendiği gibi yangısal hücre infiltrasyonları fark edildi. Elektron mikroskop incelemesinde I. gruptaki hayvanlarda eklemler, karaciğer, dalak ve böbrekte biriken bu maddenin fibriller formda amiloid maddesi olduğu dikkati çekti. Abstract Light Microscopic and Electron Microscopic Examination of Experimental Amyloid Arthropathia in the Chickens. In this study, it has been used 45 brown egg type ISA Brown breed chicken of 6 weeks which 5 of them to become the control group, and they have been separated in two different groups. Ist group have been inoculated with EFAA-01 strain of Enterococcus faecalis, and IInd group however have been inoculated with EFTD-07 strain of Enterococcus faecalis by means of intravenous way (v. ulnaris) in 0.1 ml, 109 CFU dose respectively. The chickens have been kept under observation for 10 weeks. The necropsy of animals who dead during observation period and the animals whose euthanasia have been realized by means of cervical dislocation after observation period, have been performed respectively. The findings have been evaluated from the macroscopic, microscopic and electron microscopic point of view. It has been observed, in the Ist group clinically, stagnation, closing the eyes, losing the wing feathers, increase in the feeding themselves, and water taking, severe weight loosing and slowness on the growing, bilateral or unilateral swelling in their femoro-tibial and, tibio- metatarsal articulation and severe lameness accordingly. The clinical findings were as little as not to mention, in the IInd group of animals. It has been observed macroscopic thickening and enlargening in the Ist group of animals on femoro-tibial, tibio-metatarsal and hip articulations depended on unilateral or bilateral amyloid accumulation. The liver was in the maturity of brittle, and in the brownish bronze colour. The spleen was rarely swollen and in the marble like appearance. No amyloid accumulation have been encountered in articulation of IInd group of animals. The liver was in a colour changing from brown to red colour, and there were white colour inflammation focuses on the liver, in some animals, in the size of pinhead. The spleen was rarely swollen and in dark red colour. It has been observed amyloid accumulation microscopically in the femoro-tibial, tibio-metatarsal, and hip articulation, in the blood vessel wall, in the matrix encircling the same, and in the matrix where chondrocytes taken place. Accumulation of amyloid have been observed in the liver in the spaces of dysse, v. centrales, portavena and the wall of arteriae and in the fibrous tissue of Glisson?s capsule. Amyloid accumulation has been observed in the spleen all along reticular of white pulp, in the wall of blood vessel and in the spleen capsule and in the blood vessel walls of trabeculae. Accumulation of amyloid in the kidneys? tubule basal membranes, intertubular areas and blood vessel?s walls. Amyloid substance has been also observed in glandular stomach, in interstitium of the basal membrane and the glands. It has been noticed accumulation of amyloid substance in intestines in the blood vessel walls in serosa and near to myofibroblast in propria mucosa. Also inflammatory cell infiltration has been observed in all of those organs in addition to such amyloid accumulation. It has been noticed inflammatory cell infiltration in the IInd group of animals as it was observed in the Ist group of animals while no amyloid accumulation have been observed in the joints and the viscera in the IInd group of animals.It had been noticed in the electron microscope examination the fact that, the said substance accumulated in the joints, liver, spleen and kidneys of the Ist group of the animals was amyloid substance in fibrillary form.