Browsing by Author "Kula, Nedim"
Now showing 1 - 5 of 5
Results Per Page
Sort Options
Item Beşir Fuad'ın natüralist bakış açısından Voltaire ve Hugo(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Turgut, Dilek; Kula, Nedim; Batı Dilleri ve EdebiyatıItem Edouard Sablier'nin Cem Sultan Bourganeuf Mahpusu adlı yapıtında sürgün psikolojisinin boyutları(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Kıraç, Elver; Kula, Nedim; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu araştırmada, 20. yüzyıl Fransız yazar ve gazeteci Edouard Sablier'nin Cem Sultan Bourganeuf Mahpusu adlı yapıtında sürgün psikolojisinin boyutlarını incelemeye çalıştık. Sablier, babasının ölümüyle kendinden önce Osmanlı İmparatorluğu'na padişah olan ağabeyi II. Bayezid'in hükümdarlığını kabul etmeyen Cem Sultan'ın başlattığı taht mücadelesinin yankılarını ele alır. Yazar, Osmanlıların iç sorunu olan Cem Sultan'ın Batı'ya sığınmasıyla uluslararası bir soruna dönüştüğünü ve o dönem Osmanlı-Avrupa ilişkilerinin şekillenmesinde aktif bir rol oynadığını vurgular. II. Bayezid'in ülkenin askeri ve idari yönetimini ele alıp daha da güçlenmesi karşısında gücü yetersiz kalan Cem Sultan'ın Rumeli'ye geçebilmek için ilk aşamada Rodos şövalyelerinden yardım istediğini ve böylece Anadolu topraklarından ayrıldığını dile getirir. Bu ayrılışın, öteden beri Türkleri Avrupa topraklarından çıkarmak isteyen Batılıların Şehzade Cem'i Osmanlılara karşı siyasi ve maddi bir koz olarak kullanmalarına fırsat verdiğini belirtir. Avrupa'nın çeşitli yerlerinde sıkı gözetim altında tutularak dolaştırılan Cem Sultan'ın sürgün ve esir bir hayata mahkûm edildiğini ifade eder. Sürekli yeri değiştirilen şehzadenin kaldığı şehirleri, kasabaları ve kaleleri betimler; insanların yaşam biçimini ve geleneklerini anlatır. Sablier, on üç yıl süren bu serüvende şehzadenin psikolojisini, yaşadığı moral bozukluğunu, mutsuzluğunu, ailesine ve vatanına olan hasretini yansıtır. Cem Sultan'ın Avrupa'ya olan sert tutumunu, bu sürgün ve tutsak yaşamdan kurtulma isteğini ve karşılaştığı ihanet duygusunu gözler önüne serer. Padişah olma konusunda umudunu kaybeden Cem Sultan'ın tek amacının Mısır'a gidip ailesine kavuşmak olduğunun altını çizer. Sablier, talihsiz Cem Sultan'ın bu son arzusunun gerçekleşemediğini, on üç yıl süren bu maceranın hazin bir sonla, şehzadenin yabancı topraklarda genç yaşta ölümüyle noktalandığını söyler; bununla birlikte, Cem Sultan efsanesinin hafızalarda kaldığını vurgular.Item L'évolution de la condition féminine dans les romans de Colette et Suat Derviş(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014) Özdemir, Seher; Kula, Nedim; Fransız Dili ve EdebiyatıYeniliklerin başlangıç noktası sayılan Fransa'da yaşamış Colette ile gelişen dünyanın yeniliklerine ayak uydurmaya çalışan yeniden kurulmuş bir ülkede, Türkiye'de dünyaya gelen Suat Derviş, romanlarını ilginç ve örnek olacak yaşam tarzlarından beslenerek kaleme almışlardır. Farklı yaşam biçiminin gerekliliğini herkese gösteren bu iki kadın yazarın romanlarının kadın başkahramanları da kendileri gibi ataerkil sistemin yıllardır sürdürdüğü baskıya karşı gelerek, kendi kimliklerini kabul ettirmeyi başarmışlardır. Bu çalışmanın amacı, kadının konumunun sosyal, kültürel ve ekonomik olarak gelişimini, Colette'in ve Suat Derviş'in romanlarını ele alarak karşılaştırmalı bir şekilde incelemektir. Bu amaçla, Colette'in Duygusal Sürgün ve Avare Kadın'ı ile Suat Derviş'in Ankara Mahpusu ve Çılgın Gibi romanlarının sınırları içinde inceleme konumuzu irdelemeye çalıştık. Toplumsal yaşamda etkin ve sürekli bir işlev yüklenerek çoğu kez erkekleri de geride bırakmayı başaran kadının bu yeni imajı incelenen romanların en dikkate değer özelliği olmuştur. Kadın erkeğin yaptığı bütün işleri gerçekleştirmiş, yardımcı konumundan kurtulmuş, kendi hayatından kendisinin sorumlu olduğunun bilincine vararak, toplumdaki yerini saygın hala getirmiştir. Kendinden emin ne istediğini bilen, erkeğe bağlı olmayan kadın karşısında erkek, kimi zaman şaşkınlığa uğramış, kimi zaman da yüzyıllardan beri onlara yakıştırılan alışılmış sıfatlarını terk etmek zorunda kalmıştır. Geleneksel çift tanımı erkeklerin arzuladıkları bir yaşam tarzı olurken; kadın için bütün tabular yıkılmış, evlilik ve aşk gibi konular varlığını bağlayan birer zincir haline gelmiştir.Item Les paradis artificiels comme moyen d'echapper au spleen dans l'ouevre de Baudelaire(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009) Alkhani, Lama; Kula, Nedim; Batı Dilleri ve EdebiyatıCharles Baudelaire is a nineteenth century poet, critic and translator. He open the way for modern poetry. This is Charles Baudelaire who fonded the bases of the Symbolism. Poet of Ideal and Beauty, his soul is always looking for the perfection.To escape the Spleen the poet uses poetic language, which has the capacity to give meaning and transmute the more mundane and most vile realities. At first, we had to seek the source of the Spleen which accompanies him all his life.The thesis studies in the first the influence of Christian formation in his private life, the primary role of his mother in his enigmatic universe and le Mal du siecle.Baudelaire found his own ways to escape the Spleen. The artificial Paradises seemed the only possible attempt to be free from his evil.Drunkenness as a first way is a flight to the paradise imagined. To drown his melancholy, Baudelaire relied on wine and hashish. The poet is fascinated by the women. Sometimes he finds in her a safe refuge. It takes a key role in his life with different images. The travel and the revolt are another ways that allowed his mind to fly by artificial paradise to a world without trouble. All escape attempts ended in failure. Life itself is a source of the Spleen. Object of a quest, death is the ultimate way to solve the contradiction of good and evil. It is seen as a move towards a reconciled world. The soul of Baudelaire suffocating in the world, which explains that, the only possible place to find peace is anywhere out of this world.Charles Baudelaire was fascinated by some literary;Hugo,Poe,Quincey,and Gautier.But expressing his Evil is original. It arouses the senses hearing, visual and olfactory, which aims to relieve his nostalgic Spleen. His originality reside in the determination of distance between Spleen and Ideal.Item Voltaire'in Zadig, Micromegas, Candide adlı yapıtlarında yolculuğun işlevi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011) Şahbaz, Esra; Kula, Nedim; Batı Dilleri ve EdebiyatıThis study tries to tell the function of journey in Zadig, Micromégas and Candide, the works penned by famous writer and philosopher Voltaire who gave the century his name. In his works, Voltaire portrays a very realistic face of evil while telling his journeys which he started in search for happiness. He sarcastically pinpoints the causes and results of everlasting evil as well as stressing how intolerance and bigotry reify people. Basing his works on his life, Voltaire reveals the bigotry of his society and underlines that the reason for bigotry is man?s failure in using his mind.Voltaire claims that the problem of evil which is grounded on religious reasons results from man, indeed. Therefore, man can reach happiness under the guidance of wisdom and conscious. Throughout the journeys for ideal society and happiness, Voltaire either depicts a corrupt society where evil has shown all its faces or creates imaginary worlds to tell that happiness is not far away from man. Similar to Leibniz, Voltaire reveals that we do not live in the best of the worlds. He shows his liberal views to people by stressing that evil originates from man?s unbelievable stupidity, cruelty and oblivion. Underlining that common happiness is a must for an ideal society; Voltaire states that this can be achieved through smart and conscious people. Moreover, he asserts that thanks to tolerance, virtue and knowledge, evils will be silenced as horrible scenes will be replaced by a livable society.Fighting against all the obstacles against man?s happiness through his liberal views, Voltaire regards human mind as the most effective weapon against evil in Zadig, Micromégas and Candide. And his journeys for happiness provide a rational transition from the unknown to the known.