Browsing by Author "Ege, Sema E."
Now showing 1 - 3 of 3
Results Per Page
Sort Options
Item Cyberpunk fiction: The works of William Gibson and Bruce Sterling as examples of the post-1980s science fiction tradition(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012) Şahin Soy, Özlem; Ege, Sema E.William Gibson ve Bruce Sterling 20. yüzyılın sonunda Neuromancer, Mona Lisa Overdrive, Count Zero, The Artificial Kid, Schismatrix ve The Islands in the Net gibi eserleriyle bilim-kurgu edebi türü ve bu türe kısmen karşı çıkarak gelişmiş olan ?Yeni Dalga? akımının ikinci kuşağı, ?Yeni Yeni Dalga? akımına dahil yazarlardır. Yazarlar temel olarak bireyin geleceğin teknolojisiyle yaşadığı sorunları konu etmektedirler. Gibson ve Sterling'in eserlerinde teknoloji, karakterlerin hem bütünleştikleri bir durum, hem de içine düştükleri olumsuz durumların temel kaynağı, hatta problemin kendisidir. Örneğin, Gibson, Neuromancer'da sinir sistemi tahrip edilerek şantaj yapılan ana karakter Case'in yapay zekâlarla mücadelesini işlemektedir. Sterling'in Schismatrix isimli eserinde ise 23. yüzyılda genetik ve psikolojiyle uğraşarak iki gruba ayrılan insanlar anlatılmaktadır. Benzer şekilde incelenen diğer eserlerde de genetik mühendislikteki gelişmeler, insan vücudunun protezler vasıtasıyla makinelerle birleşimi, bilgisayar ağları ve bu ağlar aracılığıyla elde edilen bilginin ve daha da önemlisi bunun getirdiği gücün kontrolüne sahip olma, kimyasal silahlar yüzünden türlerin yok olduğu bir dünya, terörizm, ?hacker? tabiriyle anılan bilgisayar korsanları, siberuzay ve yapay zekâ gibi konular ele alınmaktadır.?Siberpunk? bilim kurgu edebiyatının ortaya çıkış ve gelişme dönemi gözönünde bulundurulduğunda bu türün postmodern geleneğin bir yansıması olduğunu söylemek de mümkündür. Bu yaklaşım, tezde, Jameson, Baudrillard, Lyotard, Kroker ve Virilio gibi eleştirmenlerin fikirleriyle desteklenerek sunulmakta ve postmodernizm ile cyberpunk arasındaki parallellikler açıklanmaktadır.Bu tezin amacı Gibson ve Sterling'in adı geçen romanlarında bahsedilen temaların ortaya çıkış şekillerini ve insanın tarif edilen karanlık gelecekte teknolojiyle bütünleşmesinden veya teknolojiye karşı giriştiği mücadeleden bilim kurgu geleneği adına çıkarılabilecek mesajların yirminci yüzyıl sonu sosyo-ekonomik koşullarına da göndermeler yaparak incelemektir. AbstractWilliam Gibson and Bruce Sterling are writers that belong to the ?New New Wave? Movement, known both as a continuation and a reaction to the previous literary science fiction, with their works such as Neuromancer, Mona Lisa Overdrive, Count Zero, The Artificial Kid, Schismatrix and Islands in the Net. Gibson and Sterling whose works are regarded as examples of the ?Cyberpunk? literary movement, basically deal with the relationship, problems and struggle of the individual with the future technology. For instance, Gibson depicts the struggle of Case, whose nervous system is ruined by his ex-hirer and blackmailed because he has stolen from them. He fights against artificial intelligences in order to survive. In Sterling?s Schismatrix, two groups of people, who deal with genetics and psychology, and computers and prosthesis limbs in the 23rd century is explained. In a similar way, the subjects such as the advancements in science and technology, in the field of genetic engineering, combination of human body with machines through prosthesis, computer networks and the control of power through these networks, a world ruined by chemical weapons, terrorism, computer piracy known as ?hackers?, cyberspace, artificial intelligence and cybernetics are analysed in these works.Since Cyberpunk literature appeared in the decade referred to as the ?late capitalist? period, and presented much of it?s characteristics, it is possible to say that this sub-genre is a reflection of postmodern tradition.This approach is explained and supported with references to critics such as Jameson, Baudrillard, Lyotard, Kroker and Virilio.The purpose of this thesis is to analyse the ways how these themes appear in the novels of William Gibson and Bruce Sterling, man?s union with technology and the messages that can be found in these works.Item Doris Lessing’in The Grass is Singing’inde ve Anita Brookner’ın Latecomers’ında mekân ve kişilik bağlantısı(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012) Cesur, Münevver Çakır; Ege, Sema E.Bu tez; Lessing ve Brookner‟ın otobiyografik öğeler içeren eserlerinde mekânın nasıl kullanıldığını, mekânların karakterler üzerindeki etkisini ve mekân değişiminin karakterlerde yarattığı kimlik bunalımını incelemektedir. Lessing ve Brookner‟ın eserlerinde içinde yetiştikleri mekânlara ait öğeleri ne şekilde kullandıklarını gösterebilmek adına öncelikle otobiyografik öğeler ele alınmıştır. İlk eserde yazarın mekân olarak vahşi doğayı ve Güney Rodezya‟yı kullandığı görülmüştür. Bundan dolayı, tarihsel dönemi ve eserde geçen mekânları anlamak açısından Rodezya‟daki beyaz ve yerli toplumun sosyo-kültürel çatışması incelenmiştir. İkinci eser mekân değiştirme sonucu karakterlerin yaşadığı kimlik karmaşasını ele almaktadır. Her iki eser de kimlik ve aidiyet sorunu ile mekânın yakından ilişkili olduğunu kanıtlamaktadır. Her iki eser ile ilgili saptamalar öncelikle eserin kendisi, yazarın biyografisi, ve yazarların röportajları olmak üzere birincil kaynaklar temel alınarak yapılmıştır. Eserler detaylı okunarak mekân ve kimlik arasındaki bağlantı birinci ve ikinci bölümlerde ayrı ayrı tartışılmıştır. Üçüncü bölümde, her iki eser için kıyaslamalı bir inceleme yöntemi kullanılmıştır. Her iki yazarın da farklı mekânlar kullansalar da karakterlerin ruhsal dünyalarını mekân aracılığı ile yansıttığı sonucuna varılmıştır. Mekân, kişinin psikolojisine ve bulunduğu konuma göre bireyin zihninde farklı algılamalara sebep olur. Bu bağlamda; Lessing‟in eserinde mekânın karakterleri yönlendirdiği, Brookner‟ın eserinde ise hissedilen duygulara göre farklı mekân algılarının var olduğu görülmüştür. Bundan dolayı, insan ve mekân arasındaki ilişki ve bağlılığın romanda karakterden olay örgüsüne dek pek çok öğeyi etkilemekte olduğu ve olay örgüsünü yönlendirdiği sonucuna varılmıştır.Abstract This thesis investigates how space is used in Lessing and Brookner‟s autobiographical works, the effects of space on characters and the identity crisis originated from changing space. Autobiographical details are discussed in order to show how Lessing and Brookner use elements belonging to places in which they have grown up. In the first work, it is seen that the writer uses wild nature and Rhodesia as a space. For this reason, cultural conflict between the white society and the natives in Southern Rhodesia is analysed to understand historical period and the landscapes in the work. Second work mainly deals with characters‟ identity crisis originated from changing space. Both of the works proves that the problem of identity and sense of belonging is related to the space. Conclusions about both of the novels are drawn after consultation of primary sources such as the novels themselves, biographies and the interviews of writers. After reading the novels in detail, the relation of space and identity is argued in the first and second chapters seperately. In the third chapter, a comparative analysis method is used for both of the novels. It is concluded that although both of the writers use different spaces, psychological situations of characters are reflected via space. Space causes different perceptions in individuals‟ minds according to their psychologies and positions. In this sense; while space shapes the characters in Lessing‟s works; different senses of space exist according to feelings of character‟s in Brookner‟s work. It is come to the end that the relation between the man and the space and their interdependency affect various elements from characters to the plot in the novel and it directs the plot.Item Herbert George Wells'in The War of the Worlds, Doris Lessing'in The Making of the Representative for Planet 8 ve Maggie Gee'nin The Flood adlı eserlerinde insan, toplum ve evrensel güç ilişkisi(Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013) Düzgün, Şebnem; Ege, Sema E.Bu tez, Wells, Lessing ve Gee'nin insanları, kaderleri sırasıyla toplumsal ve doğal olaylarla ilişkili evrensel ve kozmik güçlere bağlı, sosyal ve biyolojik bir tür olarak gördüklerini göstermek için The War of the Worlds, The Making of the Representative for Planet 8 ve The Flood'ta insan, toplum ve evrensel güç ilişkisini inceler. Birinci bölümde, Darwin'in evrim teorisinden ve T. H. Huxley'nin 'etiksel süreç' kavramından etkilenen Wells'in, toplumsal ayrışma ve emperyalizm gibi evrensel güçlerle, ani aşırı soğuma, uzaylı istilası ve hastalığa neden olan bakteriler şeklinde somutlaştırılan kozmik güçlere karşı türünü uyardığı gözlenir. İkinci bölüm, kozmik evrimden etkilenen Lessing'in, insanın kozmik bütünün bir parçası olduğundan 8. Gezegen'deki yaşamı kötüleştiren ani buz çağından sorumlu araçlar olan kozmik güçlerle başa çıkamayacağını düşündüğü gerçeğini ortaya koyar. Ayrıca Lessing'in, baskıcı otoriteler, bireyselcilik ve emperyalizm gibi evrensel güçlerin insanların bütünleşmelerine engel olan faktörler olarak gördüğünü savunur. Son bölüm, evrimsel biyolojiye ilgi duyan Gee'nin, doğal felaketlerin veya sosyal çözülmenin, The Flood'taki herkesi etkilediğini göstererek hiç kimsenin fiziksel veya sosyal üstünlüğünden dolayı evrensel/kozmik güçler tarafından kayrılmayacağına inandığını öne sürer. Bu tez, Wells, Lessing ve Gee'nin farklı sosyal ve tarihsel atmosferlerde yazsalar da hepsinin de insanın ve toplumun, dünyayı/evreni sürekli bir hareket hâlinde tutan evrensel/kozmik güçlere bağlı olduğunu kabul ettikleri sonucuna varır.Abstract This dissertation investigates the relationship between man, society and universal power in The War of the Worlds, The Making of the Representative for Planet 8 and The Flood in order to show Wells, Lessing and Gee consider people as a social and biological species whose fates depend on universal and cosmic powers, associated respectively with social and natural forces. In the first chapter, it is observed that Wells, influenced by Darwin's theory of evolution and T. H. Huxley's notion of the 'ethical process,' warns his species against universal powers, such as social disintegration and imperialism, and cosmic powers, embodied in the form of sudden over cooling, alien invasion and disease bacteria. The second chapter reveals the fact that Lessing, influenced by cosmic evolution, thinks that being a part of cosmic whole, man cannot compete with cosmic powers, the agents responsible for the sudden ice age deteriorating the life on Planet 8. Moreover, it asserts that Lessing regards such universal powers as oppressive authorities, individualism and imperialism as factors working against the integration of human beings. The final chapter argues that Gee, interested in evolutionary biology, believes no one will be spared by universal/cosmic powers due to their social or biological superiority through showing that natural disasters or social dissolution affect everybody in The Flood. This dissertation concludes that though Wells, Lessing and Gee write under different social and historical atmospheres, they all accept the inferiority of man and society to universal/cosmic powers keeping the world/universe in a perpetual motion.