Anadolu (Anatolia)
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Anadolu (Anatolia) by Author "Arkeoloji"
Now showing 1 - 12 of 12
Results Per Page
Sort Options
Item Asklepios “Nea Paphos-Alexandria-Trier Tipi” İçin Replik Önerisi: Kremna Asklepiosu(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2023) Kaya, Mesut Can; Arkeoloji; OtherPisidia Bölgesi kentlerinden olan Kremna’da, 1968 ve 1969 yıllarında bölge halkı tarafından yapılan kaçak kazılar sırasında bir grup heykel gün yüzüne çıkartılmıştır. Satın alma yoluyla Burdur Müzesi’ne getirilen bu eserler arasında, makalenin konusunu oluşturan Asklepios heykelinin yanı sıra; Apollon, Herakles, Athena (2), Nemesis, Hygieia, Leto ve Büyük Herculaneum tipli giyimli kadın heykeli de yer almaktadır. Kaçak kazıcıların ifadesi doğrultusunda, eserlerin “Q Yapısı” olarak bilinen ve günümüzde “Hamam Yapısı” olabileceği önerilen yapıdan çıkarılmış oldukları tespit edilmiştir. Kentte ortaya çıkarılan üstün nitelikteki bu heykeltıraşlık eserler, sonraki süreçte bir kurtarma kazısı yapılması ihtiyacını doğurmuş ve 1970 yılında, J. İnan başkanlığında bir kazı çalışması gerçekleştirilmiştir. Kurtarma kazısı niteliğindeki bu çalışma, kentte yapılan ilk bilimsel kazı çalışması olarak araştırma tarihinde yer edinmiştir. Çalışma sonucunda yayımlanan kazı raporunda, heykeller ilk kez bilim dünyasına tanıtılmıştır. Bunun yanı sıra yine aynı raporda, çalışmalar sırasında bir grup yazıtlı heykel altlığı ve bir Tykhe heykelinin bulunduğu da bildirilmiştir. Yapıda ele geçen yazıtlı heykel altıkları sayesinde eserlerin büyük bir kısmının yapı ile bağlantılı oldukları bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Heykel altlıklarıyla ilişkilendirilen söz konusu eserler arasında Asklepios heykeli de bulunmaktadır. 1970 yılında bilim dünyasına tanıtılmış olan eser ile ilgili günümüz verileri ışığında yapılan yeni değerlendirmeler ve öneriler bu makalenin konusunu oluşturmaktadır.Item Bahçelievler Kemik Buluntuları: MÖ 8. Binyıl Sonundan 7. Binyıl Sonuna Yerleşmedeki Davranışlar ve Eğilimler(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2023) Azeri, Hazal; Arkeoloji; OtherKuzeybatı Anadolu’da, Bilecik şehir merkezinde konumlanan Bahçelievler, MÖ 8. binyıl sonundan başlayarak bin yıllık süre zarfında iskân görmüş Neolitik bir yerleşimdir. Yerleşmede üç sezon boyunca yürütülen kurtarma kazıları, bölgede yaşam sürmüş Neolitik topluluklara dair bilgileri yeni verilerle güncellemiştir. Araştırmalar süresince 114 adet işlenmiş kemik ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışmada, toplam sayı arasından seçilen 78 adet kemik buluntu teknik ve sosyal açıdan analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlar üzerinden yerleşmedeki temin, yapım ve olası kullanıma dair davranışlar ile uzun bir süredeki eğilimler tartışılmıştır.Item Between inventiveness and interpretation: ground stones(Ankara Üniversitesi, 2021) Baysal, Adnan; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiIn Turkey, archaeological research has developed more with the scientific understanding of 'doing excavation' than a concept of 'the adequacy of digging'. Of course, archaeological research should involve excavation, but scientific understanding cannot be limited to this. Excavation is one of the techniques used by the science of archaeology. When we start from this point, excavation work should be as successful at knowing and understanding the past which is the essence of science, creating knowledge of this and sharing this information, using it and making it accessible to everyone as at excavation itself. However much archaeological work is generally understood as the ritual of excavating the soil to find 'new unknowns' (or 'newly re-discovereds’), and, having restored them, giving them to museums, this situation only makes up an accumulation of material culture and its visuality. Despite the focus on the enrichment of Turkish archaeology since the 1960s with interdisciplinary research and the putting into practice of multidisciplinary research, today it is difficult to move on without asking to what extent this has been successful. Archaeology, even if it has been reduced to the scale of excavation today, is a discipline generally evaluated as the system of the scientific practice of excavation operating within the triangle of theory, method, and practice. Today we can observe that it is in a position where the first of these is largely ignored, the second has not yet been seen and the third is taken directly or sometimes piecemeal from the excavation systems developed by German, American or English archaeology. Within this archaeology, based on the third process of the triangle, interpretation, which needs to take place after excavation, is among the most important of the missing components. Based on this general view, this study of ground stone industries, which have long been neglected in the archaeology of this country, is shaped in such a way as to be an example. In this study, which underlines the question of where the stone tools in question are and where they should lie in archaeology between inventiveness and interpretation, an attempt is made to lay the foundation for ground stones in the first corner of the above-mentioned triangle. Also, however much it is claimed that archaeology is a multidisciplinary field, I aim to show that this is not true when looked at from the perspective of ground stones.Item Çerkeş’ten bir Antik Kent: Tabula Peutingeriana’da Yer Alan Antoniopolis/Antoninopolis?(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2023) Buruldağ, Erdinç; Arkeoloji; Otherİşlevselliği bakımından bir yol haritası olarak tanımlayabileceğimiz Tabula Peutingeriana, Roma İmpa-ratorluğu’nun hakim olduğu coğrafyaları yansıtan bir propaganda aracı olarak da değerlendirilmektedir. Harita, Britanya’dan, Hindistan’a, Kuzey Denizi’nden, Akdeniz’in güney kıyılarına değin farklı coğrafi alanla-rın, yer isimlerinin ve özellikle de oldukça geniş bir yol ağını günümüze taşır. Birden fazla parçadan oluşan Tabula Peutingeriana’nın IX. kısmında Bithynia ve Paphlagonia bölgeleri arasında doğuya doğru uzanan iki yol güzergahı görülmektedir. Bunlardan biri olan güneydeki yolun Nikomedia ile Sinope arasındaki bölümü üzerinde bulunan yer adlarından biri de Antoniopolis’dir. Tabula Peutingeriana’da belirtildiği üzere burası, Gangaris olarak yazılı olan Gangra’nın 64 Roma mili batısında yer almaktadır. Tabula Peutingeriana’nın keşfi ve yayınlanmasını takiben bazı haritalarda Antoniopolis ismine rastlanmaktadır. W. M. Leake, 1822 yılında çizdiği haritada, Antinoopolis olarak belirttiği antik kenti Çerkeş ile eşleştirir. İki asırlık süreç içerisinde Çerkeş ve çevresine gelen seyyahlar ve araştırmacılar, gördükleri arkeolojik verileri not ederken, bölgede yapılan yüzey araştırmaları, burada adı ve kuruluş tarihi bilinmeyen bir antik kentin var olduğunu ortaya koymaktadır. Böylelikle söz konusu antik ve modern yerleşimlerin aynı alanda bulunduğu öngörüsü günü-müze değin kabul görmüştür. Dolayısıyla mevcut çalışmanın amacı, Çerkeş ile Antoniopolis arasındaki ilişki-yi irdelemektir. Bu bağlamda, çalışmada, Çerkeş ve civarındaki antik kentin Tabula Peutingeriana’da yer alan Antoniopolis olup olamayacağı sorusuna eldeki veriler ışığında yanıt aranmıştır.Item Geländemauer, Limen Kleistos ve Hekatomnos Hanedanlığı Dönemi Liman Kentlerinin Savunma Sistemine Bir Bakış(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2023) Büyüközer, Aytekin; Arkeoloji; OtherBu makale, Karia Bölgesi’ndeki liman kentlerinin Hekatomnos Hanedanlığı Dönemindeki savunma stratejisine odaklanmaktadır. MÖ 5. ve 4. yüzyıllarda Atina, Sparta ve Pers donanmalarının Kaunos, Iasos, Knidos ve Halikarnassos gibi kentlerin limanlarını üs olarak kullanması, gerek ticari gerekse askeri anlamda liman kentlerinin ne derece önemli olduğunu açıkça ortaya koymuştur. MÖ 4. yüzyılın başlarında özerk bir satraplık haline gelen Karia Bölgesi’nde satrap olarak görevlendirilen Hekatomnos ve ardılları liman kentlerinin bölge savunması için önemini kavramış ve savunma stratejilerini buna göre oluşturmuşlardır. Maussollos ile başlayan şehirleşme politikası kapsamında ya yeni liman kentleri kurulmuş ya da var olan kentler genişletilip güçlendirilmiştir. Bu kentlerin yer seçimindeki belirleyici faktörler ise yerleşimin çevresinin Geländemauer tipi sur yapmaya elverişli zirve ve sırtlara sahip olması ayrıca kentin, limanın, donanmanın ve kente gelen gemilerin güvenliğini sağlamak için Limen Kleistos oluşturmaya uygun, korunaklı koyların bulunmasıdır. Kentlerin bu şekilde güvene alınması, deniz ticareti için stratejik bir konumda olan bölgenin, Ege ve Doğu Akdeniz ile ticari ve kültürel ilişkilerini geliştirebilmesine de olanak tanımıştır. Hekatomnidler, denizle doğrudan teması olan yerleşimler oluşturabilmek veya var olan yerleşimleri büyüterek güçlendirmek için iç bölgeleri belli oranda terk etmişler ve savunma stratejilerini genellikle liman kentleri üzerine kurmuşlardır. Bu kapsamda Hekatomnidler anakara ile sınırlı kalmayarak Rhodos, Kalymnos, Nisyros, Telos, Kos gibi adalarda düzenli deniz üsleri sağlayabilecek limanları çoğaltarak hem savunma hem ticari anlamda bölgenin denizcilik potansiyelini artırma arzusunda olmuşlardır. Böylece kuzey Karia’dan Lykia’ya kadar uzanan bölge ile birlikte adalardaki liman kentleriyle, Hekatomnos Hanedanlığı hakimiyeti altındaki toprakların savunmasında etkin bir hat oluşturmuşlardır.Item Koranza Artemis-Apollon Kutsal Alanı’nda Bulunan Bir Figürin Başı Işığında “Başörtüsü”(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2023) Sevmen, Deniz; Arkeoloji; OtherKarya Bölgesi’nin önemli kentlerinden Stratonikeia’nın territoryumunda yer alan Koranza yerleşiminde 2019 yılında yapılan yüzey araştırmasında boyun hizasından kırılmış ve ne yazık ki gövdesi korunamamış bir figürin başı bulunmuştur. Başörtülü bir kadının betimlendiği terrakotta baş üzerinde yapılan ikonografik değerlendirmeler sonucunda, baş örtüsünün kullanım şekli ve örtünme tarzının, -günümüzde olduğu gibi- farklı anlamlara gelebileceği, bu olgunun bir anlamda, klişeleşmiş olduğu üzere, genellikle evli hanımların bir belirteci olarak değerlendirilmesinin yetersiz kalacağı görülmüştür. Çok farklı işler yaparken ele alınan başörtülü kadınların hangi sebeplerle ve ne şekilde örtündükleri tartışmalı ve ilgi çeken bir konudur. Bu nedenle bu çalışmada, Koranza buluntusu ışığında, başörtüsünün içerdiği veya içermesi mümkün olabilecek anlamlar, adlandırmanın sadece manto ya da himationla sınırlı kalmaması gerektiği veya duruma ve şartlara göre tercih edilmesi mümkün olan örtünme şekilleri olabileceği konusu açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Hellenistik Dönem’de yaygın olarak görülen ve dönemin sevilen tiplerinin arasına giren başörtülü kadınların öncülleri, bağlı bulundukları sosyal çevrede nasıl değerlendirildikleri ve başlarını örtmelerinin asıl nedenleri cevaplanmaya değer hususlardır.Item Nikaia Kent Sikkelerinde Romanizasyon ve Roma Propaganda Etkisi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2023) Nikolayidis, Haralambos; Arkeoloji; OtherBu makale, Bithynia Bölgesi’nde yer alan Nikaia kentinin Roma İmparatorluk Dönemi sikkelerini ele almaktadır. Bu süreçte darp edilen sikkeler, Romanizasyon ve Roma propagandası bakımından değerlendirilmektedir. Böylelikle sikke betimleri ve lejantlar incelenerek dönem dahilinde hangi konuların ön plana çıktığı izlenebilmektedir. Çalışmada, MÖ 1. yüzyıldan başlayarak Nikaia’nın kent sikkelerinde Roma etkilerinin görüldüğü başlıklar kronolojik açıdan sıralanmaktadır. Dea Roma ile başlayan bu etkileşim, aynı yüzyıl dahilinde Hera-Iuno Lanuvia ve sella curulis betimleriyle devam etmektedir. MÖ 1. yüzyılda bu etkileşim az sayıda örneklerle temsil edilmektedir. Ancak MS 1. yüzyıl itibariyle Roma etkili örneklerin arttığı anlaşılmaktadır. Roma imparatorluk kültü bağlamında Bithynia Koinon’u sikkeleri başlı başına bir grubu temsil etmektedir. Bu sikke grubunun yanı sıra lituus, altar, capricornus ve kartal, Roma sembolleri olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca Securitas ve Pax personifikasyonları, Mars Ultor ve Zeus Lidaios-Litaios kültleri sikke betimlerinde kullanım görmüştür. Roma propagandası bakımından bolluk-bereket, agon, muzaffer Roma imparatorları ve signum militare betimlerinin Nikaia’daki örnekleri sunulmaktadır.Item NYSA AD MAEANDRUM CADDE 1-PLATEIA’DAN İKİ MERMER HEYKEL(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2022) Öztaner, Serdar Hakan; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiMimari açıdan etkileyici kalıntılara sahip Nysa ad Maeandrum (Menderes Nysa’sı) kentinde yürütülen arkeolojik kazılar, kent tarihine materyal kültürü açısından birçok bulgu sunmaktadır. Kentte güçlü bir şekilde yaşanan Geç Antikçağın kalıntılarında, çoğunlukla ikincil kontekstlerde ele geçen bulgular aynı zamanda kentin zengin Roma Dönemi’ne de işaret etmektedir. Nysa görkemli Roma Dönemi anıtsal yapılarının yanı sıra vadi üzerine inşa edilmiş üç köprüsü, tüneli, stadionu ile orthogonal planlı cadde-sokak sistemi Roma mimarisi ve mühendisliğinin topografya ile uyumlu kent planlamasının güzel bir örneğini oluşturmaktadır. Kentteki cadde sokak sistemi araştırmalarının ve kent planının doğu-batı doğrultusundaki ana aksını oluşturan Cadde 1 - Plateia çalışmaları, yoğun mimari elemanların yanı sıra çeşitli heykeltıraşlık bulgularını da sunmaktadır. Bu kapsamda bugüne kadar farklı boyutlarda ve materyal, kronolojik, ikonografik çeşitlilikte eserler belgelenebilmiştir. Bunların arasında yer alan biri kadın diğeri ise bir erkeği betimleyen iki heykel, nitelikli işçilikleri ile dikkat çekmektedir. Baş ve ayak kısımları eksik heykellerin yaklaşık 120 cm yüksekliğe sahip oldukları anlaşılabilmektedir. Kadın heykeli, uzun ve gövdesine yapışık khitonunun sol omuzundan sıyrılarak sol göğsünü açık bırakmasıyla Aphrodite’nin Louvre-Napoli tipinin normal insan ölçülerinden küçük bir temsilini oluşturmaktadır. Arketip esere benzerliği duruş ve motif bakımından son derece yakın olup ondan yalnızca her iki omzuna dökülen uzun birer saç tutamıyla ayrılmaktadır. Benzerlerine Pamphylia’dan Side’de bulunmuş Aphrodite heykellerinde rastlanmaktadır. Tanrıça, Side heykelciklerinde başında bir de stephane taşımakta, Nysa Aphrodite’sinin başı eksik olduğundan benzerlikleri daha fazla yorumlanamamaktadır. Yarı giyimli, mantosunu alt gövdesine ve de sol omuzuna sarmış erkek heykelciğinin kimliğini belirlemek ise daha zordur. Normalden küçük ölçülerde yapıldığından bu tür ikonografiyle betimlenebilen resmi kimlikli bir kişi olması mümkün görünmemektedir. Zira, küçük ölçülerde yapılması resmi kimliği olan kişilerin heykellerinin onurlandırma ve yüceltilme amacına ters düşmektedir. Buna karşın tanrısal ve mitolojik karakterlerin betimlemeleri tapınımdan dekorasyona birçok işleve sahip olduklarından farklı ölçülerde yapılabilmişlerdir. Sağ kolunu yüksekçe havaya kaldıran ve olasılıkla bir mızrak veya uzun bir asayı tutan figürün, duruş ve giysisi bakımından ikonografik benzerleri Zeus, Hades, Poseidon ve Askleipos gibi tanrılardır. Ancak hiçbir atribütü olmadığından daha fazlasını önermek mümkün değildir. Stilistik ve teknik işçilikleri nedeniyle heykeller için önerilen tarih MS 2.yüzyılın ilk yarısıdır. İkisi yakın yükseklikte olup her ikisinin arkası öne nazaran daha kabaca şekillendirilmiştir. Bu bağlamda cephesel bir sergilemenin amaçlandığı açıktır. Eserler, Geç Antikçağ’da devşirme yapı malzemesi olarak kullanılmış olduklarından kontekstleri dışında bulunmuş olduklarından bir yapıyla kesin olarak ilişkilendirilemezler. Bununla birlikte, yaklaşık 120 cm yükseklikleri ve arkası kabaca şekillendirilerek ön cepheden izlenmelerinin amaçlandığı anlaşıldığından, nişleri fazla yüksek olmayan bir yapıda belki süslü cephe mimarisiyle bir nymphaeum’da veya kütüphanede yer aldıklarını önermek mümkündür.Item Nysa ad Maeandrum’da Ele Geçen Roma Eyalet Sikkeleri (1992-2023)(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2023) Özbil, Canan; Arkeoloji; Other20. yüzyılın başından itibaren Nysa ad Maeandrum’da aralıklarla yapılan çalışmalar, 1990’dan bu yana Ankara Üniversitesi ekiplerince sistematik olarak sürdürülmektedir. Kazı çalışmalarında ele geçen sikkeler ile kent ve çevresinde bulunan yüzey buluntuları, Nysa tarihine katkı sağlamanın yanı sıra bölgesel veya dönemsel olarak da sikke kullanımı ve dolaşımı hakkında fikir vermektedir. 1992 ile 2023 yılları arasında ele geçen 693 adet sikkeden 111’i Roma İmparatorluğu’na bağlı kentlerin darp ettiği Roma eyalet sikkeleridir. Tanımlanabilen sikkeler arasında çoğunluk Nysa’nın kendi darplarıdır. Yabancı sikkelerin çoğunluğunun Maiandros Vadisi ve çevresindeki kentlere ait olması dikkat çekicidir. Bu sikkeler bölgedeki önemli yol güzergâhlarının kullanımının nümismatik kanıtlarındandır. Ayrıca, Batı Anadolu’nun hem kıyı hem de iç bölgelerindeki kentlere ait sikkeler de ele geçmiştir. Romanya kıyısındaki Kallatis’in bir sikkesi ise yabancı sikkeler arasında en uzaktan geleni temsil etmektedir.Item PERSONAL ORNAMENTS FROM CHALCOLITHIC GÜLPINAR, NORTH-WEST ANATOLIA(Ankara Üniversitesi, 2021) Baysal, Emma; Yavşan, Çilem; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiThe site of Gülpınar, located in the Troad in north-west Anatolia has revealed settlements of the Early and Middle Chalcolithic periods (late 6th to mid-5th millennia BC). Among the artefacts recovered during the excavation is a small number of personal ornaments. This article provides descriptions of the artefacts and considers how they fit into the wider ornamentation practices of prehistory. There are few published items of ornamentation from the period during which Gülpınar was inhabited so direct comparators are in relatively short supply. However, considering earlier developments in ornamentation practices and evidence from a broad region it is possible to draw some conclusions about the choices made by the site’s inhabitants.Item Rock Reliefs of Zeus and his Thunderbolt in the High Plateau Settlements of Kabalis / Kabalia(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2023) Dökü, Feyzullah Eray; Kileci, Şenkal; Arkeoloji; OtherThe worship of Zeus, the head of the gods of Olympus, is more widespread in rural areas than in urban centers in the Kabalis / Kabalia region. Zeus, who is generally seen in cities for the prosperity and well-being of the city or for amity in treaties, has a different presence in rural areas than the established cult in the cities. Zeus, who is mostly associated with the sky and celestial phenomena, also manifests himself in rural life in agriculture and animal husbandry. In this context, the bust of Zeus and the reliefs, altars and architectural blocks bearing winged or wingless thunderbolt, the attribute of Zeus and recorded in ancient literature, were analyzed on the basis of rural life and especially seasonal migration. In addition to these finds, two altars, one with an inscription, registered in the inventory of the Burdur Archaeological Museum, were also included in the research, and, in relation to rural life and transhumance activities the characteristics related to this deity were investigated. This depiction, which is sometimes seen as a winged thunderbolt and sometimes as a thunderbolt carried by an eagle on the coins of the cities of the Kabalis / Kabalia Region during the Hellenistic Period, appears on rock reliefs, architectural blocks, and altars in the high plateaus, permanent or periodic rural settlements during the Roman Imperial Period. Through the identification of the finds in the region, including those with similar reliefs, a preliminary impression of the epithets with which this deity may have been worshipped has been attempted.Item TEOS’TAN BÜST TAÇLI BİR KADIN PORTRESİ (CLAUDIA METRODORA?)(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 2022) Kadıoğlu, Musa; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu makale Teos antik kentinde 2021 yılı kazı çalışmalarında bulunan büst taçlı bir kadın portresini ele almaktadır. Beyaz mermerden yapılmış normal insan ölçülerindeki kadın portresi, başında defne tacı ve defne tacına bağlı bir levha üzerinde üç adet büst taşımaktadır. Taçtaki büstler herhangi bir tanrı ile ilişkilendirilebilecek belirteçlere sahip değillerdir. Bu makalede, büstlü taç taşıyan söz konusu portre Asia Birliği Başrahibesi (Tanrıça Roma ve Augustus Kültü), Dionysos Kültü Başrahibesi, stephanephoros ya da bir agonothetes ile ilişkilendirilmeye çalışılmıştır. Stilistik açıdan MS 1. yüzyılın 3. çeyreğine tarihlenen (MS 50-70) kadın portresinin büstlü kadın portreleri içerisinde en erken örnek olduğu ileri sürülmüştür. Khios ile Ephesos’ta yapmış olduğu hizmetlerden dolayı zamanında iyi tanınan ve dört kuşak boyunca takip edilebilen Tiberii Claudii sülalesinin adı bilinen ilk kadın ferdi Tiberius Claudius Kalobrotos’un kızı Claudia Metrodora ya da Tiberius Claudius Kalobrotos’un gelini Asia Birliği Başrahibesi Stratoneike olabileceği bu çalışmada önerilmiştir.